Merhaba sevgili okuyucularım,

Değerli hocam Emin Salman’ın yazmış olduğu “Cele” kitabında gülün soluşu bölümünde "Her insan başlarken hayatını anlatmaya bir romandır'' der ama sonuçta birçoğunda öykü bile çıkmaz demiş, ancak gülün yaşamı bir öykülüğün ilerisiydi onun için...

Her sesini duyduğunda bir öykünün bölümü kendiliğimden sözcüklere, sayfalara dökülüyordu...

Belki de gül ona kızacaktı, satırlara döktüğü için, yine de yazacaktı onu... Kadın kahramanların çoğu yalnız, yaşadıkları acıları dışa vurmaya çekinirlerdi.

Belki de çocukluğun acı bir izi, anısı ellerini titriyordu. Kendini yarım hissediyordu. Oysa cıvıl cıvıl yaşam doluydu tezat oluşturan çekindiği anlatamadığıydı. Üzgündü belki de yaşadıkları ağır geldiğinden titriyordu elleri.

Şimdilerde o çocuğa neleri başardığını hatırlatmalıydı gözlerini kapatıp ne savaşlar verdiğini yaşadıklarının ağrısıydı ama birçok başarısı olmuştu. Her şeyden önce onu çok seven ailesi, dostları ve sevdikleri vardı.

Evet şimdi onlara sıkı sıkı sarılmalı. En güzel şeyin aile sıcaklığı olduğunu biliyordu. Buda ona yeterdi. Oysa geçmişi kenara bırakmalı kendine bu kadar kaba davranmamalı yüreğimizde taşıdığımız sevgimiz, inançlarımız bağlılıklarımız vardı.

Abartlı eleştirilerin olduğunu görünce, sakınıyorum bu nedenle belki de analiz ettikçe kuralların ciddi derece olması kanaatine giriyorum. Belki de ben kendi kendime kurallar koyuyorum, merhamet etmeli daha anlayışla davranmalıyız içimizdeki çocuğa oysa neler atlattı, nelerle savaştı, neler kaybetti, neler kazandı. Hayatında büyüdükçe sağlıklı kararlar aldı. Lakin hepimiz zamanla içimizdekileri sevinç, hüzün, acı tatlı hatıralarımızı filizlendirip umuda dönüştürdük. Kendimize dost olduk, kendimize sarıldık, kendimize anlayışla bakmayı öğrendik.

İşte o yüzden benliğimizi bazen kitaba benzetiyorum. Her harfine, her sayfasında sevginin yüce bölümlerini okumaktan kaçınmıyoruz.

O yüzden kendimize hak ettiğimiz anlayışı göstermek bahçemizde rengarenk çiçeklerle yeşertmeliyiz.

Sevgi ve saygılarımla...