Güzel bir konağın çatı katında paşa dedemden kalma muhteşem bir kaşıkçı elması vardı..

Konaktan yedi sülale gelip geçmiş,

kimlere kimlere tembih edildiği gibi sadece gerçek erkek torun.. veya evlâda gelen gelin namzede verilecek diye sır üzerine yazılan bir mektup misâli..

Lâkin mühür altındaki kaşıkçı elmasını yine gizemli girilen şifre ile kasada tutmaktaydılar..

Nesil eskide iken sır denilen tutulur.

Efendim sırra kelâm olan unsur sebebiyle..

Asla başka bir sebep olmaksızın söyleme dendiği için ve o halden dolayı.. ne kasanın yerini ne de şifreyi ve tabi ki elması ifşa etmemişlerdi.

Hal bu ya..

Ta ki yıllar sonra bir buldumcuk nesil göbekten gelme olan..

Fatma Hatunun ahdı muradı üç kız evlâdından sonra..

“Yok bey, bizim artık ne oğlumuz ne de erkek torunumuz olur”, oğuldan olan deyip enseyi erkenden karartmış ya..

Bir de dayanamayıp yıllarca buna mazhar olanlara inat ağzından kaçırmış mı bu muhteşem sırrı..

Eyvah..vah vah demiş.. Fatma hatunun eşi Kemal efendi..

Kemal bey edebi, tutumu, üslubuyla dürüst, efendi halli, pek beyefendi bir agâhmış..

 Ne kadar da, hanım ne yaptın, adı üstünde dedelerimiz “sır” dediyse söylememek gerekirdi, demiş ise de..

Bir de burda şöyle bir durum varmış:

Büyük dedeler, sır yerli yersiz ifşa edilir ve hak bulunmayan kişiler ya da kişiye verilir ise o maldan yani kıymetten aile mensupları pek hayır bulamaz demişler..

O hal bu hal derken Fatma Hatun vaktinden önce sırrı söylemişti yapacak bir şey yoktu..

Kaşıkçı elması üç kız evlâdı arasında kavga ve gürültüye ve hâttâ senin daha çok..

veya benim daha hak, hukuk derken paylaşılamamış.. Aynı zamanda..

Bir kızı tarafından dere yönüne doğru yolda yürürken çantasının içinden usulca düşmüş.. ve akıntıda kaybolmuş..

Nasıl oldu, kim aldı, kim götürdü, demişler ya aralarında ama iş işten geçmiş, olmuş, bitmiş..

He bir de Fatma Hatun gebe kalmasın mı! ..

Vakit gelir doğum gerçekleşir, dördüncü evlâdı ise erkek olur.. Erkek evlâtları olmuştur olmasına ama..

Artık ata dedelerinin sırrı kaşıkçı elması hangi kayanın ya da.. hangi akan ırmağın derinlerin de yeni müridini aramaktadır da.. şimdi hayal bile edemeyiz..

Tek bilinen şudur ki sırra mazhar olunan kıymetleriniz var ise eğer.. sır tutabileceklere emanet edin.. Yoksa efendiler sırrınız sır olmaktan çıkar.. kıymetten de düşer..

*

SIR

Sabahın sırrı Güneş miydi..

Pırıl pırıl doğan..

Etrafı bir anda sevince boğan...

Akşamın sırrı Ay mıydı?

Bazen hilal, bazen dolunay şeklinde yükselen..

Hali hazırda hep bir ışık, hep bir hüsn-ü zan..

Ondan mıdır ki çocukluğumdan kalan bir iz misâli..

Her akşam olduğunda ayın sırlı gizemiyle hayale dalarken..

Her sabah ise güneşin doğumuyla güne parlayarak umut dolu bakarım..

Daima gülümseyen yüzlere ithafen efendim.. Saygılar..