24 Aralık 1919 Sivas'tan Ankara'ya yola çıkarken Kırşehir'e gelen Mustafa Kemal Atatürk, Kırşehir’de ileri gelenleri ve halk tarafından karşılanmıştı. Kafile, Kırşehir yolunda Mucur'a da uğradı.

24 Aralık 1919 Sivas'tan Ankara'ya yola çıkarken Kırşehir'e gelen Mustafa Kemal Atatürk, Kırşehir’de ileri gelenleri ve halk tarafından karşılanmıştı.
Kafile, Kırşehir yolunda Mucur'a da uğradı. Atatürk'ün Mucur'a gelişi Kırşehir'de yankı buldu. Sivas kongresinin kararları elden ele dolaşıyor, kahvehanelerde topluluklarda, sokaklarda okunarak, herkese anlatılıyordu. Atatürk'ü Kırşehir'de karşılamak için hazırlıklar yapılıyordu. Zamanın vali vekili Ali Hikmet Bey, Gençler derneği üyelerinden Mustafa Nural, Reşat Özdeş ve Necati Bey karşılama programını ve düzenlemeleri yaptılar. Ali Hikmet Bey Görev dağılımını yaptı. 24 Aralık 1919 (1335) günü öğleden önceki saatlerde Mucur'dan hareket eden kafile öğle saatlerinde Kırşehir'e ulaştı, 200 kadar atlı Gölhisar Çiftliği civarında tepelerde yerini almıştı. Başta Ali Hikmet Bey olamak üzere, Kırşehir'liler Yenice Mahallesi Kılıççı Köprüsünde yerini almıştı. Tepelerden atlılar kalpaklarını sallayarak kafilenin geldiğini halka bildirdiler. Az sonra teperi aşan kafile Kılıççı Köprüsünde bekleyen halkla selamlaştılar ve kucaklaştılar. Burada çeşitli gösteriler yapıldı. Şimdiki Gazi İlkokulu önünde ve Kapıcı Camii civarında kurbanlar kesildi. Kafile, buradan hükümet binasına gidildi. Şehrin genel durumu hakkında Ali Hikmet Bey tarafından bilgi verildi ardından Belediye daha sonra ise Kale İdadi Okuluna uğrandı. Oradan Gençlik Derneğine gidildi, Gençlik Derneği Başkanı Sıtkı Doğu konuklara hihaben bir konuşma yaptı. Ardından Mustafa Kemal'de bir konuşma yaptı. Atatürk buradaki topluluğa şöyle seslendi:
Atatürk burada Kırşehirlilere hitaben şöyle seslenmiştir:
''Milli varlığımız, onun kudreti, başımıza gelen ve gelecek olan bütün felaketleri def ve ref edecek kadar kuvvetli, güvendiricidir. Sevr ahitnamesi ile haksız olarak yurdumuzu işgal edenlerden hakkımızı almak için uğraşacağız. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde millet mümessilleri misakı milli esasları dahilinde gayelerimizi tahahkuk ettirmek için gerekli kararları aldılar. Hiç birşeyden yılmayacağız, yokluktan sıkılmayacağız. Büyük ve asil milletimizin varlığı, kudreti mutlaka istikbali ve istiklali kurtaracaktır. Terakki yolunda medeniyet kuracağız. Mensup olduğumuz milletin tarihi dünyanın tanıdığı en büyük varlıktır.''
Bu sırada uzatılan hatıra defterine ise kendi el yazıları ile şu metni yazmıştır:
''Kırşehir gençleri, vatanımızda gençliğin kıymetli bir emmuzeci olduklarını isbat edecek efkar-ı metine ve musube ile mütehalli bulundukları kanaatı ile vaz-ı imza eyleriz''
Atatürk, Kırşehir Müdafayı Hukuk Cemiyeti Başkanı Müftü Halil Gürbüz ile beraber dışarı çıktılar, çalışmalar hakkında bilgi hakkında bilgi verildi. Ardından Sait Efendioğlu Mustafa Efendi'ye ait ırmak kenarındaki konağa geçildi. Gece şehrin ileri gelenleri ile temaslar yaparak genel durum hakkında fikir alışverişinde bulundular. Gece fener alayları tertiplendi. Atatürk'ün kaldığı evin önüne gelen fener alayına katılanlara şöyle seslendi:
''Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün münevverlerin, herkesin hazır olması lazımdır. İstanbul'a gitmeyeceğiz, Anadolu en büyük hazinedir. Sine-i Vatanda istihlas çarelerini beraberce, ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalışacağız. Gençlerin, Kırşehir'lilerin duyguları hepimizin müşterek davasıdır. Sizlerin bu asil duyguları bizi çok mütahassız etti. Ben ve arkadaşlarım sizleri sevgiyle selamlarız''
Heyeti Temsiliye üyeleri 25 Aralık 1919 günü sabahın erken saatlerinde Kaman'a doğru uğurlandı. Heyet üyeleri bir gün de Kaman'da kaldıktan sonra, Ankara'ya doğru harekete geçtiler.
Kırşehir Kurtuluş Savaşında üzerine düşen görevi fazlasıyla yapmıştır.
Atatürk, bir kültür adamıydı. Bilgeydi. Edebiyatı hem iyi tanımlamış hem de iyi yaşamış bir devlet adamıydı.Eflatun bir sözünde: ''Ya devlet adamları bilge olsaydı ya da bilgeler devlet adamı! '' bu söz bilim ve siyaset tarihinde Atatürk'le hayata geçmiştir.
Atatürk, hem bilge hem de devlet adamı!Devrimini kültüre, kültürü de devrime dayandırdığı için asla yıkılmayacaktır. Çünkü kültür gücü sağlamdır. Metodu bilimseldir. Aklın ilkelerine dayanır.
Bu bilgin devlet adamı, edebiyatı şöyle tanımlar:
''Edebiyat denildiğinde şu anlaşılır: Söz ve manayı,yani insan dimağında yer eden her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını,bunları dinleyenleri veya okuyanları çok ilgili kılacak şekilde söylemek veya yazmak sanatı.Bunun içindir ki edebiyat,ister nesir halinde olsun,ister nâzım şeklinde olsun,tıpkı resim gibi, heykeltraşlık gibi,bilhassa musiki gibi, güzel sanatlardan sayıla gelmektedir.''
Atatürk, edebiyatı hayatında iyi kullandığı için yüksek bir anlatım gücüne ve hitabet sanatına sahip olmuştur. Anlatımı kadar söylev gücü de yüksek düzeydedir. Doğaldır ki, yüksek kültür gücüne sahip adamların anlatım gücü de zengindir. Ve kuvvetlidir. Kültür milletleri kalkındırmada temel unsurdur:
''Bir millet, kültür ordusuna sahip olmadıkça,muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin,o zaferlerin sürekli sonuçlar vermesi, ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır.Bu ikinci ordunun gücü olmadan, birinci ordunun verimli sonuçları kalıcı olamaz.''
Atatürk'e göre kültür ve edebiyat Milleti oluşturan temel kuvvetleri de ayakta tutan, canlı tutan kaldıraçlardır:
''Beşeriyette en müspet ilim ve en ince teknik esaslara dayanan hayatla ve kanla karşılaşmak kendileri için mukadder olan askerlik gibi yüksek bir idealist meslek dahi, kendi içinde bulunduğu içtimai heyete anlatabilmek ve bu büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğunu hazırlayabilmek için,uyandırıcı hedeflendirici, yürütücü ve nihayet fedakâr ve kahraman yapıcı vasıtayı edebiyatta bulur.Bu itibarla, edebiyatın her insan topluluğu ve bu topluluğun şimdiki durumunu ve geleceğini koruyan ve koruyacak olan her kuruluş için en esaslı eğitim vasıtalarından biri olduğu, kolaylıkla anlaşılır.''
''Harp Sanatı'' bile edebiyatsız yürümez. Ona muhtaçtır.Esasen edebiyat,insanlığı yaşatan temel manevi güçtür. Yüksek hitabet sanatına sahip olan Atatürk, hitabet yoluyla milleti kendine bağlamış ve dünyanın en büyük devrimini gerçekleştirmiştir. Temel güç,etkileme sanatıdır.
Atatürk'e göre güzel sanatların bir kolu olan müzik de hayat ile iç-içedir.Onunla özdeştir.Müziksiz hayat olmaz.
''Hayatta müzik lâzım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat, insan hayatı ise müzik,mutlaka vardır.Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz. Müzik hayatın neşesi,ruhu,sevinci ve her şeyidir.Yalnız, müziğin çeşidi incelemeye değer.''
''İnsanlarda birtakım ince, yüksek ve asil duygular vardır ki,insan onlarla yaşar. İşte o ince, yüksek,derin ve asil duyguları en çok duyabilen ve diğer insanlara duyurabilen sanatçı, şairdir.''
''Dünyada medeni olmak, ilerlemek ve olgunlaşmak isteyen her hangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltraş yetiştirecektir. Abidelerden şuraya buraya tarihi hatıralar olarak dikilmesinin dine aykırı olduğunu iddia edenler, din hükümlerini gereği gibi araştırıp incelememiş olanlardır.''
''Aydın ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltraşlığı en üst derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesinde atalarımızın ve bunlardan sonra yetişecek evlatlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir.''
Sanata, sanatçıya bu kadar değer ve önem veren bir devlet ve millet adamı yeryüzüne gelmemiştir.Atatürk'te, bilim-akıl-sanat-hür düşünce-edebiyat, şiir, mantık,teknoloji...demokratik düşünce bir arada bulunmaktadır. O'nu yücelten ve yükselten dayanaklar bunlardır.Ulusun ve tarihin kökenine inmek ve oradan uygarlığa ulaşmak ve onu geçmek!:
''Sanat güzelliğin ifadesidir... bu ifade söz ile olursa şiir,nağme ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, yontma, oyma ile olursa heykeltraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.''
Gençliğin, sanat, edebiyat, pozitif bilim dallarında iyi yetişmesini temel görev bilen Atatürk, binlerce fikir ve görüşleri arasında da şunları söylüyordur:
''Gençli yetiştiriniz. Onlara bilim ve kültürün pozitif fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.Hür fikirler uygulama alanına konulduğu zaman, Türk Milleti yükselecektir.Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişiyor.Bu eseri ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacaktır.
Atatürk, Fransızcayı iyi derecede bilmektedir. Birçok batı klasiğini bu dilden okumuştur. Edebiyata ilgili nedeniyle olmalı ki Fransız şair Warleine’nin şu şiirini Türkçeye çevirmiştir:
Hayat kısadır,
Biraz hayal, biraz aşk,
Ve… sonra Allahaısmarladık!
Hayat boştur,
Biraz kin, biraz amit,
Ve… sonra Allahaısmarladık!
Şu şiiri de kendisi yazmıştır:
“Gafil! Hangi üç asır, hangi on asır?
Tuna yalıları ezelden Türk diyarıdır.
Ne vakitten beri diyemem, bilmem
Bilinen tarihler bilmez onu
Onun söylemesi asıl tarihe kaldı,
O dur söyleyecek doğrulukları
Dinleyip tarihin asıl sesini:
Eğri tarihi gömüp doğru tarihe gidiniz:”

Atatürk bir sözünde “Hürriyetçi fikirlerimin kaynağı Namık Kemal, İnkılapçı fikirlerimin kaynağı Tevfik Fikret, milliyetçi fikirlerimin kaynağı da Ziya Gökalp’tir” demektedir.
Gerçekten de Atatürk’ü “Milli’den milletlerarası üne kavuşturan kuvvet anlatım gücünün nispetinin yüksekliliği ve bunu besleyen milli kültürüdür.
Bu konuda okuduklarım:
-Atatürkçülük, 1. kitap, bilim ve kültür eserleri dizisi, İstanbul, 1988.
-Atatürk Haftası Armağanı, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 1986,
-Atatürkçülük, 3. Kitap, Milli Eğitim Basımevi, İst. 1984.
-Atatürk, Bir Çağın Açılışı, Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak, İst. 1984,
-Çağdaş Düşüncenin Işığında Atatürk, Or. Nejat F. Eczacıbaşı Yayınları, İst. 1983
-Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırmaları Dergisi, 1986,
-Bilinmeyen Atatürk, Varlık Yayınları, 19076,
-Atatürk İçin, İsmail Habip Sevuk, 1939