Unutmamak bir meziyettir.

Neyin kavgası edildiği bilinmez, bu gidişatın hesabı yapılmaz, sonunun varacağı nokta nedir, ne olur düşünülmezse, bu gidiş gidiş değil, bunu bilelim, ona göre hareket edelim. Hatırlarsanız, bundan öncekiler de iyi niyetle hareket ettiler, bir sonuç almak için kararlar aldılar ve uyguladılar. Ne oldu, nereye vardık? Bu günlerde de iyi niyetle ve çözüme ulaşmak için yapılan çalışmalara, söylenen sözlere, atılan adımlara bir bakın. Bunları görüp, dediklerini duyup da karşı harekette bulunan, “dediğim dedik, çaldığım düdük” demekte ısrar edenleri görmemek, denenleri duymamak ahmaklıktır!

Bir taşa, göre göre ve üst üste iki defa takılıp düşmek, yönetime, yönetilene talip olan kişilere yakışır bir hareket değildir. Yeter artık, aklımızı başımıza devşirelim!

Azıcık düşünelim..!

Tarih boyunca birçok uygarlık gelişmenin kapılarını açmada öncü olmuş, sonra sırasını savmış ve yenileri öne çıkmıştır. Bunun kültürel, siyasi, bilimsel ve ekonomik boyutları bilinir ama öncelik düşüncededir.

Aklımızın çapını genişletmeden, mevcudun dışına çıkamayız!.. Biz de, (Türkçe) akıl nedir ve nasıl çalışır diye bir kitap yok!..

Oysa Batı'da binlerce var!

Çağımız, akılcı ve bilimsel düşünme çağıdır...

Düşünme işlevinin temel amacı, yaşamımızdaki olaylara anlam yüklemek, bu olayları kategoriler halinde sınıflandırmak ve öznel bir biçimde kimliklendirmektir. Yargıda bulunma, kavrama, çözümleme, açıklama, tanımlama, karşılaştırma ve bir senteze ulaşma gibi eylemlerimiz düşüncenin bu işlevi kapsamında gerçekleşir.

Dinsel düşünüşün birinci özelliği sistemsiz olmasıdır. Mantık kuralları uygulanmaksızın yapılan bütün düşünmeler sistemsiz düşünme ve mantıksızdır. Sistemli düşünme, mantık kuralları uygulanarak yapılan düşünmedir.

Şunu kafamıza iyice yerleştirelim. 21. yüzyılda sırf dinsel düşünme diye bir şey yoktur.

Bu çağda olduğu gibi, bundan sonraki çağlarda da dindar olunabilir.

Fakat dindar olmanın yolu, akılcılıktan ve bilimsel düşünmekten geçmelidir.

Dünyadaki yaşam bütünlüğünü batı lehine  batılıların peşine takılanların kendilerini küçümsedikleri bir kompleks içerisinde olduklarını söylemek zorundayız. Bunları dünyanın her köşesinde görebiliriz.

Koşullar ne olursa olsun moda olan batı aklı değil, bütüne odaklı bir bakışa sahip olmaya önem verilmeli. Bu batıdan veya başka yerden alacaklarımızı almamıza engel olmaz. Zaten istemesek de bu çok güçlü bir şekilde olur ama bunu doğal bir şekilde, kompleksekapılmadan yaparız. Şayet yurttaşlarımızın bir kısmı batı odaklı veya buna tepki olarak doğu odaklı ve taklitçi bir yüzeyselliğe düşmezse, hayat çok daha doğal ve güzel olacak.

Batıcılık veya doğuculuk birbirlerinin zıddı değildir. Mesele ayran budalası gibi, moda olan belli ideolojik hayat tarzlarının peşinde koşmaktır. Kendisi olamayanın mutsuzluğu çaresiz bir derttir.

Sorunun özü kendi olamamak, eleştirel bakamamak ve hayatın bütünlüğünü kavrayamamaktır. Aslında bu kadar basit.