Kırşehir’de bulunan tarihi eserlerin kitabeleri hakkında bilgiler vermeye devam ediyorum. Bu bağlamda, Vakıflar Umum Müdürlüğü Neşriyatı Vakıflar Dergisinde okuduğum, Kırşehir için faydalı olacağına ve Kırşehir’in tarihini değiştirecek bilgiler olduğuna inandığım Kırşehir’de bulunan tarihi eserlerin kitabeleri hakkında son iki yazımda Cacabey ve Ahi Evran Camiilerinin Kitabelerini yazmıştım.

Kitabelerle ilgili yazılarımı yazarken doğal olarak kitabenin orijinaline uygun, hiçbir harf, nokta ve virgülüne dokunmadan doğrusuyla, yanlışıyla yazmıştım. Bugün de Aşıkpaşa Türbesinin kitabelerini aynı şekilde yazmaya çalıştım.

Bugün konumuz Aşıkpaşa Türbesi kitabeleridir.

17- Kırşehir’de Aşıkpaşa Türbesi Kitabesi.

Tercümesi : Rahman-ı Rahim olan Allah’ın adı ile başlarım.

Sahib-i ilm-i ledün kutb-i yeganemerd-i hak.

Şeyh Paşa ibn-i Muhlis ibn-i Şeyh İlyasdan.

Adem ender ha’ bealembazşüd ender zeleç

Rüz-i sezde ez safarleyl-i seşenbih ey fülan.                  

Bu kitabeye göre Aşık Paşa 670 tarihinde dünyaya gelmiş ve 733 tarihinde Seferin on üçüncü Salı gecesi ölmüştür. Ebcedhesabile (670)i gösterir. De Ebcedhesabile (733) dür. Demek ki Aşıkpaşa 63 sene yaşamıştır.

18 - Aşıkpaşa Türbesinin arka tarafında bulunan yuvarlak mezar taşının üzerindeki kitabe: Ebadı : 0,30 X 0,50 metre.

Yazısı ve ifadesi karışık olan bu kitabede şunlar okunabilmektedir.

Aşık Paşanın oğlu Seyyid Canın yeri (mezarı)

Şevval ayın dördü, dokuz yüz altmış dört senesi.  Şeklinde okunan satırın ………olması da muhtemeldir.

Kırşehir tarihi müellifi B.Cevat Hakkı Tarım bu kitabenin tarihi eserine 764 olarak kaydetmiştir.

Aşık Paşanın oğluna ait mezar kitabesinin 964 tarihi değil, 764 tarihini taşıması daha uygun görünürse de taşın üzerinde yapılan esaslı ve dikkatli incelemeler, taşın fotoğrafisi ile stampajını tetkik eden mütehassıs zevatın kanaatleri bizi 964 diye okumağa sevk etmiştir.

Alçı ile kalıbı alınıp bir kerede bunun üzerinde incelemeler yapılırsa hiç bir tereddüde yer kalmaz.

1942 yılında Halim Baki Kunter’in kaleme aldığı, Vakıflar Umum Müdürlüğü Neşriyatı Vakıflar Dergisinde yayınlanan Kırşehir Kitabelerinden Aşık Paşa Türbesi ile ilgili kitabeler yukarıda yazdığım gibidir. Haftaya Melik Muzafferüddinkünbeti (Melik Gazi Türbesi) ile ilgili kitabeleri gündeme taşımak istiyorum.

Aşıkpaşa türbesi kitabelerini yazmam münasebetiyle daha önce gündeme getirdiğim ama sonuç alamadığım bir konuyu tekrar yazmak istiyorum.

Aşıkpaşa Türbesi konumu itibarıyla günlük ortalama on beş bin aracın geçtiği tahmin edilen Doğu ile Batıyı birbirine bağlayan Ankara – Kayseri karayolunun üzerinde çok önemli bir yerdedir. O nedenle görünümü, bakımı, temizliği, ışıklandırılması ve 24 saat ziyarete açık olması çok önemlidir.

Geçtiğimiz yıllar Aşıkpaşa türbesinin önünde bulunan ağaçların görünümünü engellediğini, bu ağaçların kesilerek türbenin önünün açılarak görünmesinin sağlanması ve bodur ağaçların dikilmesini, zeminin çimlendirilmesini ve çiçeklerin ekilmesini defalarca yazarak o dönemlerde görev yapan Kırşehir Valilerine ve Kültür İl Müdürlüğüne seslenmiştim. Ancak sesimizi kimselere duyuramadığımız için bir arpa yol alamadık. Yetkili makamlarda ki muhteremler kendi egolarını tatmin etmek için beni üzerime vazife olmayan gereksiz işlerle uğraşmakla itham ettiler.

Bir de ömründe hiç ağaç dikmemiş, ağaçların altında sigara içip, muhabbet etmekten başka bir iş yapmamış sözde ağaç severler ile Kırşehir’de bulunan tarihi eserler hakkında hiç bilgisi olmayan bazı muhteremler var. Onlarda “esas olanın Aşıkpaşa türbesinin değil ağaç olduğunu” söyleyecek kadar komik ve gülünç sözler söylediler. Oysa o muhteremler bilmelidirler ki orada esas olan Aşıkpaşa türbesidir. Bu türbe Kırşehir’in tanıtımı için çok büyük bir değerdir ve herkesin görebileceği şekilde etrafının açık olması gereklidir. Mutlaka çevre düzenlemesi yapılmalı ama bu düzenleme bodur ağaçlarla, çimlerle, çiçeklerle yapılmalıdır. Kırşehir Kent Konseyi Genel Sekreteri olduğum dönemlerde yaklaşık 4 veya 5 sene önce Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nden emekli öğretim üyesi aynı zamanda kalede ki kazı çalışmalarını da yürüten Hüseyin Adıbelli hocam ile Aşıkpaşa türbesine gittik, kendisi orada yaptığı incelemeler sonucunda ağaçların sadece türbenin etrafını kapatmakla kalmadığını, köklerinin türbeye zarar verdiğini ve zaten kurumuş olan ağaçların kesilmesi gerektiği konusunda rapor tutmuş ve bunu dönemin Kırşehir Valisi Necati Şentürk’le paylaşmış olmasına rağmen yine bir sonuç alamamıştık.

İnşallah şu an görevi başında olan Sayın Valimiz Hüdayar Mete Buhara yazımı okuduktan sonra gerekli çalışma ve incelemeleri başlatır ve AşıkpaşaTürbesi’nin gündüz ve gece en güzel şekilde görünmesini sağlar.

Konya Mevlana türbesinde bunu yaptı.

Aşıkpaşa türbesinden söz etmişken yine sürekli olarak gündeme getirdiğim ama sonuç alamadığım Kaya Şeyhi türbesinin ve etrafının çevre düzenlenmesinin yapılması da Kırşehir’in kültürel değerlerine sahip çıkılması bakımından önemlidir.

 

                    *  *  *

Bu yazımı yazmadan önce Kırşehir Valisi Sayın HüdayarMete Buhara başkanlığında önce Valilikte Kırşehir’in asayiş durumu ile yapılan çalışmalar hakkında, sonrada 10 Ocak Gazeteciler Günü nedeniyle Kırşehir Öğretmen Evi’nde yapılan toplantılarda bir araya geldik.

Kırşehir’in asayişi ile ilgili toplantıda  sayın valimiz Hüdayar Mete Buhara, İl Emniyet Müdürü Sayın Erdoğan Kartal ve Jandarma Alay Komutanı J.Kd.Albay Sadık Gülecen Kırşehir’in asayiş durumuyla ilgili bilgiler verdiler. Bu bilgiler yazılı ve görsel basında yayımlandığı için burada tekrar etmeme gerek yok.

Sinevizyon eşliğinde yer, tarih ve saat bildirilerek, suç oranı, suçun ne olduğu, yakalanan ve aranan suçlu oranı gibi verilen bilgiler ışığında,  gerek emniyet mensuplarımızın, gerek jandarma mensuplarımızın gündüz-gece, soğuk-sıcak, şehir-köy demeden Kırşehir’de huzuru, güvenliği bozmak isteyenlere karşı büyük bir mücadele içerisine girerek fırsat vermedikleri görüşüne sahip oldum.

Bu nedenle Sayın Valimiz Hüdayar Mete Buhara’ya,  İl Emniyet Müdürümüz Sayın Erdoğan Kartal’a ve tüm emniyet mensuplarına, Jandarma Alay Komutanı J.Kd.Albay Sayın Sadık Gülecen’e ve tüm jandarma mensuplarına teşekkür ediyorum.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle yine Sayın Valimiz Hüdayar Mete Buhara, İl Emniyet Müdürümüz sayın Erdoğan Kartal ve  Jandarma Alay Komutanı J.Kd.Albay Sayın Sadık Gülecen’in de katıldığı toplantı gerçekleştirildi. Kırşehir basınının sorunlarının tartışıldığı toplantıda ayrıca Kırşehir’in sorunları konuşuldu.

Toplantıya “gazeteciyim” diyerek gelenlerin çoğunu yeni gördüm ve kendi kendime “Ey Allah’ım Kırşehir’de bu kadar gazeteci varmış da şimdiye kadar neredelermiş, ben niye görmedim, Kırşehir’in var olan, çözüme kavuşturulması gereken sorunlarını kaç kişi, kaç defa yazmış, kaç kişi elini taşın altına koymuş, kaç kişi suya sabuna dokunmuş?” diyerek serzenişte bulundum.

Demek ki gazeteci olmak için internette bir site kurup, bir şeyler yazmak, sosyal medyada bir şeyler paylaşmak veya bilgisayarın karşısına geçerek fotoğraf koyup, haber yapmak yeterli oluyormuş.

Basın-yayın, insan kaynakları ve halkla ilişkiler okumuş birisi olarak çocukluğumdan itibaren gönül bağım olan “Kırşehir Çiğdem” gazetesinde yıllardır  köşe yazısı ve eski bir Kırşehirsporlu futbolcu olduğum içinde zaman zaman  futbol yazıları yazmaktayım. Öncesinde internette yayın yapan ve birkaç yıl önce faaliyetlerine son veren Ankara Merkezli “Güncel Türkiye” gazetesinde yaklaşık dokuz yıl yazı yazdım.

Bu süreçte gazeteci ve köşe yazarı olmak için çok çalıştım, “okumadan alim, yazmadan katip olmadım.”Ancak ne hikmetse yine de bir türlü gazeteci ve köşe yazarı olamadım.

Kısaca bu toplantıya katılanlar içerisinde gazeteci ve köşe yazarı olamayan tek kişi bendim.