Aslında “Adaletin Bu mu Dünya“ çok sevdiğim bir türküdür. Bir de bunu Selda Bağcan gür sesiyle söylerse benim için çok keyifli olur.

Zaman zaman her insanın düşündüğü gibi benim de gördüğüm haksızlıklar, yaşadığım olaylar ve tezatlıklar karşısında “Adaletin bu mu dünya?“ dediğim anlar oluyor. Yanlış da olmuyor. 

Çünkü dünya coğrafyasına baktığımda kendilerini sözde medeniyetin beşiği ilan eden ama dünya tarihini kanla yazan dış devletler, kendi ülkelerinde her türlü eşitliği, adaleti, hukuku sağlayıp, kayırmacılık yapmayıp, devletini dolandırmayıp, çalmazken, kendi ülkelerinin çıkarları için, petrol için başka ülkeleri işgal ederek milyonlarca insanların ölmesine, sakat ve evsiz kalmasına ve vatanlarını terk etmesine neden olmaktadırlar. 

Yıllardır ülkemizde meydana gelen terör örgütlerine destek vererek eğitim, silah ve yiyecek takviyesi yapmaktadırlar.

Bırakın geçmişi yakın tarihimizde kırk yıldır PKK terör örgütünü besleyip, her türlü desteği veriyorlar ve teröristleri kendi ülkelerinde besliyorlar.

Yine başta Türkiye olmak üzere diğer ülkelerden bu ülkelere çalışmaya giden insanlara ırkçılık yapıyorlar. O nedenle “Adaletin Bu mu dünya?“ diye soruyorum. 

Ülkemize baktığımızda büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde her türlü haksızlık, adaletsizlik, adam kayırmacılığı, hırsızlık, tecavüzler, cinayetler vb. olaylar meydana geliyor.

Türkiye’de ve ilimiz Kırşehir’de parası ve dayısı olanlar işlerini yürütüp, parası ve dayısı olmayanlar işlerini yürütemiyorsa, kaliteli hizmetler sunacak gençlerimiz haksızlıklar nedeniyle işe girip çalışamıyorlarsa, onların yerine dayısı olan kalitesiz, bilgisiz, beceriksiz, yazı yazmadan, hesap yapmaktan haberi olmayan liyakatsiz insanlar işe alınıyorsa, “Adaletin bu mu dünya“ dersek herhalde hata yapmamış oluruz.

Bir ülkede fakirin bebeğinin içemediği sütü,  zenginin köpeği içiyor, yiyemediği eti köpeği yiyorsa.

Annesini, babasını huzurevlerine verenler veya sokağa atanlar, kucaklarında köpek taşıyıp, evlerinin başköşesinde köpek besliyorlarsa.

Fakirin çocuğu parası olmadığından askere gidip, dağlarda ve sınır dışında şehit ve gazi olup, zenginin çocuğu paralı askerlik yapıp, çürük raporu alarak barlarda, pavyonlarda gönül eğlendiriyorsa.

Anadolu’nun fakir evlerine şehit gelip, villada oturanlara gelmiyorsa.

Ülkemizde yaşayan insanların yüzde yirmisi saltanat sürüp, yüzde sekseni zor şartlarda yaşıyor ve bu insanlara sabır ve şükür etmeleri söyleniyorsa.

Asgari ücretle çalışan işçilerin alacağı maaşları, yeraltında madenlerde çalışanların, fabrikalarda çalışanların, arazide kazma , kürek el ve omuz emeğiyle çalışarak ellerinde nasır oluşan işçilerin   yerine   makamlarda saltanat sürenler, bir eli yağda bir eli balda yaşayanlar, birkaç yerden maaş alanlar  ve asgari ücret belirleme toplantısına milyonluk jeeplerle gelenler belirliyorlarsa.

Yüce kitabımız Kuran’da Zumer suresi 9. Ayette “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?“  derken Allah korkusundan, dinden, imandan, dürüstlükten, ahlaktan bahsedip, iş yerlerinde üniversite bitirene de, ilkokul bitirene de okuma yazması olmayana da maaş olarak asgari ücret veriliyorsa.

Asıl olan millet geçimini kıt kanaat sağlarken, hiçbir konuda ayrıcalığı ve dokunulmazlığı yokken genel seçimlerde vekil olarak seçtiği milletvekilleri her türlü dokunulmazlığa alınıyorsa, her hizmette ayrıcalığı varsa, sağlık hizmetlerinden bedava yararlanıyorlarsa, iki yıl milletvekilliği yaptıktan sonra milletvekilliğinden emekli oluyorlarsa.

Kırşehir’de olduğu gibi iktidardan seçtiğiniz milletvekili ve il teşkilatı belediye muhalefetten diye hizmet etmiyor ve getirilmeye çalışılan hizmetleri engelliyorsa, Kırşehir için çalışmıyorlarsa karşılığında milletvekili maaşı alıp, dokunulmazlık zırhı verilerek saltanat sürüyorlarsa.

Vatansever, dürüst, askerliğini yapmış, vergisini veren insanlar bu vatan için şehit veya gazi olurken, çalışma hayatlarında asgari ücretle çalışarak yarı aç, yarı tok yaşıyorlarsa, diğer taraftan doğup büyüdüğü, ekmeğini yediği vatanına düşman olarak dağlarda askerine, polisine sivil vatandaşına, okula giden masum yavrulara tuzak kurarak şehit eden ve öldüren vatan haini ve millet düşmanları hiçbir şey yapmamış gibi demokrasi adı altında milletvekili seçilerek devletin en üst kademesinde ağırlanıyor, dokunulmazlık zırhına alınıyor, ayaklarına kırmızı halılar seriliyor, emirlerine makam odası, sekreter, telefon veriliyor, en üst düzeyde maaş ödeniyorsa, ömür boyu milletvekilliği maaşları alıyorlarsa.

Dürüst olmak suç olup, kötüler itibar görüp, kahramanlar hain, hainler kahraman ilân ediliyorsa, “Adaletin bu mu dünya“ demek hiçte yanlış olmaz.