Fethullah Gülen Cemaati’nin 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılındayız. Türkiye nice darbeler yaşadı.

Fethullah Gülen Cemaati’nin 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılındayız.

Türkiye nice darbeler yaşadı. 1960 ve 1980 darbeleri, 28 Şubat’lar, e-muhtaralar v.s. vs.

Bu darbelerin hepsinin amacı iş başındaki iktidarı devirmekti. Ama 15 Temmuz darbe girişimi böyle bir darbe değildi. Yani mevcut iktidarı devirerek askerlerin işbaşına gelmesi değildi. Bu darbenin amacı iktidarı değil, devleti ele geçirmekti.

Düşünebiliyor musunuz Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının binlerce şehit vererek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kendi içinden çıkmış, devletin en üst kademelerine yerleştirilen hainlerin bir araya gelerek oluşturulan Fethullah Gülen Cemaati terör örgütü mensupları bölüp parçalamak için 15 Temmuz darbe girişimini yaptılar.

Bu hainler yıllarca milletin dini ve manevi duygularını istismar ederek devletin tüm kademelerini ele geçirmişler.

15 Temmuz darbe kalkışmasının başlama zamanı, darbenin safhaları, milletin darbeye karşı direnişi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halka çağrısı, darbe gecesi medyanın tutumu, darbecilere yönelik yapılan operasyonlar, darbecilerin yakalanması ve tasfiye süreciyle geçen ve hâlâ da devam eden bir yıl…

Türkiye 15 Temmuz 2016'da tam 36 yıl sonra Türk Silahlı Kuvvetleri  içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu bazı generallerin ve askeri personelin, sivil sözde imamlarından aldığı talimatlarla içinde olduğu darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı.

İhanet girişimi halkın sokağa çıkması ve Türk Silâhlı Kuvvetleri içindeki çoğunluğun destek vermemesi üzerine akamete uğradı. Bu cunta girişiminin bilançosu ise çok ağır oldu. Türkiye'nin en uzun 48 saatinde 249 kişi şehit oldu, 2 bin 196 vatandaş ise yaralandı, gazi oldu.

Türkiye, darbe girişimi karşısındaki kararlı direnişiyle dış aktörlerin oyununu bozarken İslam dünyası için de bir umut ışığı olduğunu gösterdi.

FETÖ'nün uzun yıllar milletten topladığı yardımlarla büyük bir terör örgütü olduğunu milletimiz anladı, ama çok geç oldu.

Bu hainlerin halkın parasıyla alınan uçaklarla 15 Temmuz gecesi milletin üzerine bomba olarak yağdırdığını da bu millet gördü. 

Bu alçakların devletin bütün kademelerine girerek, devletin mahremiyetini hain localara nasıl servis ettiklerine şahit olduk.

Artık bu millet üzerine, yedi düvel ateş olup yağsa dahi, göğsümüzü siper edeceğimize yemin etti.

FETÖ'nün, terör örgütleri PKK ve DEAŞ'ın ikiz kardeşi olduğunu artık bu millet çok iyi idrak etti.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi Kırşehir’de de binlerce insan hain işgal kalkışmasında ilk andan itibaren manevi kuvvetler olarak nasıl bir sorumluluk aldıysa bundan sonra da alacağından kimsenin kuşkusu yok.

Bu ülkenin maneviyatını kuzu postuna bürünen kurtlara bir daha teslim etmemek için dinimizi, diyanetimizi, devletimizi, milletimizi asla yalnız bırakmayacağımıza şeref sözü verdik.

Şöyle 15 Temmuz öncesi bakıyorum da bu darbeye nasıl adım adım geldiğimizi daha iyi idrak ediyorum.

Kırşehir’de FETÖ hainleri her tören ve toplantıda valilerin, belediye başkanlarının, milletvekillerinin, daire müdürlerinin, sivil toplum kuruluş başkanlarının yanında görülürdü. Her açılışta, her bakanın Kırşehir ziyaretinde bunlar en öndeydi.

Çünkü bunların her talimatı anında yerine getiriliyor, el üstünde tutuluyordu. Bu durum bizleri olduğu gibi Kırşehir’de büyük bir kesimi rahatsız etse de yapılacak başka bir şey yoktu. Çünkü bu hainler devletin tüm kademelerini ele geçirmişler, onların talimatları dışında hiçbir şey gerçekleşmiyordu.

Bu sinsi yapının her türlü etkinliği maalesef büyük ilgi görüyor, meydanlardaki kermeslerine izin veriliyordu. Kırşehir esnafı bu kermeslere tepki gösterse de kimse ciddiye ve kaale almıyordu.

Böyle böyle güçlendiler, Türkiye’nin en önemli kuruluşları olan yargıyı, askeriyeyi, emniyeti ele geçirdiler. Üstelik kurum içinde nice mağdurlar yaratarak, sırf cematçi olmayanlara kumpaslar kurarak…

Geç oldu, ama bu millet Fetulllah Cemaati’nin gerçek yüzünü gördü.

Bugün darbenin ardından 1 yıl geçti. Binlerce Fetöcü, darbeci cezaevine konuldu, kurumlardan tasfiye edildi. Ama hâlâ bu örgütün izlerinin silinmediği dillendiriliyor.

Ayrık otu gibi her kuruma giren bu sinsi ve alçak terör örgütünün ülkemize verdiği zararlar da kolay kolay silinemeyecek gibi görünüyor.

FETÖ'nün yıllardır bu ülkeye verdiği zararlardan hangi birisini buraya yazalım.

FETÖ bu ülkenin içine yerleşmiş bir parazitti. Her zararlı parazit gibi zarar vermeden kurtulmak mümkün olmadı.

Yıllarca KPSS sorularını çalarak devletin tüm kademelerine kendi adamlarını bu FETÖ’cüler yapmadı mı?

Türk ordusunun ve Emniyetinin içerisine bu hainler kendi adamlarını sokmadılar mı?

Dürüst, namuslu, Atatürkçü, inançlı polis ve askerleri kumpaslar kurarak işlerinden, ailelerinden etmediler mi?

En önemlisi bu hainler orduda da yer alarak Türk ordusunun altını oyup, Türk ordusunu itibarsızlaştırmadılar mı? 

TSK’ya Amerika’yla işbirliği içinde kumpaslar kurarak yerlerine kendi militanlarını doldurmadılar mı?

Her komuta kademesine yerleştiler. Özellikle harp okullarında hayali asker olup vatana hizmet etmek olan gençleri sudan sebeplerle, kendilerinden değil diye ordudan attılar. Yerlerine kendi yetiştirdikleri teröristleri koydular.

Adalet sistemini de ele geçiren bu hainler, teröristler  hukuka da büyük zarar verdiler, hukuka, adalete olan güveni zayıflattılar. Verdikleri hukuk dışı kararlar, tutuklamalar, gözaltılar ve girdikleri davalarla hukuk sistemine olan güveni sarsmayı amaçladılar. Maalesef, bunda başarılı oldukları dönemler de oldu.

FETÖ'cüler amaçları için medyayı da kullandılar. Sahip oldukları kanal, gazete ve radyolar sayesinde bilgi kirlilikleri oluşturdular. İnsanları manipüle etmeye çalıştılar.

Bu sinsi ve kalleşler, halkın dini duygularını değil, paralarını da sömürdüler. Kurdukları derneklerle yardım kisvesi altında topladıkları paraları yine kendi bankaları aracılığıyla Feto'ya gönderdiler. Büyük vurgun gerçekleştirdiler.

Kaset skandallarıyla ne kadar iğrenç bir yapı olduklarını kanıtladılar. İnsanların özel hayatlarını dikizleyerek algı operasyonları ve karalama kampanyaları başlattılar. Birçok kişinin canını yaktılar, tehdit ve şantajlar yaptılar.

Ve 15 Temmuz akşamı gerçek yüzlerini gösterdiler. Ne kadar aşağılık oldukları gerçekleştirdikleri başarısız darbe girişimiyle ayyuka çıktı. Tanklarla, uçaklarla halka ve meclise saldırdılar. İnsanları gözü dönmüş bir şekilde yaraladılar, şehit ettiler. Fakat, halk onlara gereken cevabı verdi. Artık yok olma aşamasındalar.

Şimdi herkes birbirine soruyor. Bu nasıl bir cemaat veya terör örgütüdür ki kendisine bağlanan insanları bu duruma düşürür, bunun akıl ile izahı yoktur.

Bugün ne yazık ki başarısız darbe girişiminin ardından tam da darbe teşebbüsünde bulunanların istediği bir ortam oluşturulmaya çalışılıyor. Hem de yüzde yüz darbe karşıtları hatta FETÖ düşmanı olanlar tarafından…

Sanki hiç darbe girişimi olmamış gibi konuşuyor insanlar orada burada.

Sanki PKK bu ülkeye hiç zarar vermemiş, FETÖ milletin üzerine bomba yağdırmamış da devlet durup dururken PKK’ya yardım ve yaltaklık eden belediyelere kayyum atamış gibi.

FETÖ’ye hiç destek olmamış memurlar görevlerinden alınmış gibi…

Aklınızı başınıza alın lütfen!

Darbe girişimi başarılı olsaydı neler olacaktı herkes biliyor.

FETÖ’cü ve PKKlı memurlar neden açığa alınıyor bunu da herkes biliyor.

Devlet bugün gereğini yapıyor, deyim yerinde ise devletin içine sızmış hainleri temizliyor.

Evet, özetle yarın 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılı… 249 şehidimizi, binlerce gazimizi unutmadık, unutmayacağız.

Kırşehirliler olarak yine Cacabey Meydanı’nda toplanacak, bu hainler için yürüyecek, protesto edecek, şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi şükranla anacağız.

Gün birlik ve beraberlik günü… Dosta, düşmana gücümüzü, dayanışmamızı gösterme zamanı…

O halde hain FETÖ’cülere, PKK, DEAŞ gibi tüm teröristlere karşı gücümüzü göstermek için haydi Cacabey Meydanı’na…

***

Tavuk satıp, köpek alan hemşehrimiz!

Şehrimiz esnaflarından Çöl Pazarı sahiplerinden Hüseyin Beydoğan, Şubat ayında 30 bili satın alarak Kervansaray Mahallesi’ndeki baba evine bırakmış. Tabi başına da annesi Emine Teyze’yi koymuş!

Kortululu bizim Emine Teyze bilileri gözü gibi bakıp, her akşam çarşıdaki evinden kalkıp bahçeli evine giderek yemini, suyunu eksik etmeden, en önemlisi geçen yıllarda olduğu gibi gelinciğe kaptırmadan büyütmüş.

Bizim Hüseyin bakmış ki annesi yaşlanıyor, gidip gelmekte, bakmakta zorlanıyor. Geçtiğimiz günlerde tavuk olan bililerini Eczacı Baran’a 400 lira karşılığında satmış ve bunun üzerine 20 lira daha vererek 420 liraya süs köpeği alıp, evinde beslemeye, arabasında gezdirmeye başlamış.

Bizim Emine Teyze köpeği çok sevmiş olmalı ki, iki de bir Türkiye’ye dirsek gösteren Fransa’ya kızıp köpeğine başkenti Paris adını vermiş.

“Paris gel, Paris git” diye seven Emine Teyze’nin keyfinin yerinde olduğunu gören Eczacı Baran bu durumu kıskanmış olacak ki “Ya Hüseyin’den aldığım tavuklar her gün yumurtluyor. Günde 25-30 yumurta alıyorum. Yakında yumurtayı koyacak yer bulamayacağım. İsteyen olursa tanesini 1 liradan satacağım” diyormuş.

         Eczacı Baran’ın uçurduğu haberler karşısında iyice küplere binen bizim Emine Teyze “Ah şu Hüseyin’i görüyon mu? Kışın bana baktırdı, tam yumurta zamanı sattırdı. Şimdi köpek aldı. Köpeğin faydasından çok zararı var. Keşke satmasaydı da her gün biz bir koli yumurta alıp çocuk çocuğumuzla yeseydik!” diyormuş.

 Ya ben Emine Teyze’ye hep söylüyorum, senin bu oğlun Hüseyin var ya sürekli seni kızdırmak, sana eziyet etmek için her şeyi yapıyor diyorum da inanmıyordun.

Bak şimdi gözünle gördün, inan artık şu oğlun Hüseyin’in seninle oynadığını…

Ha Emine Teyze bak benden duymuş olma, geçen yıl seni Alanya’ya tatile götüren oğlun Hüseyin, bu yıl seni ekmiş hanımı ve kızıyla Antalya’ya 5 yıldızlı otele tatile gitmiş. Paris Köpeğini de senin başına musallat etmiş.

Ben sordum Hüseyin’e “Niye anneni tatile göndermedin de köpeğinin başına bekçi yaptın?” diye.

O da bana dedi ki, “Ya abi bırak annemi, onu tatile her götürdüğümde başıma gelmedik kalmıyor. İki yıl önce tatile götürdüğüm annem Alanya’da güneşten yanıp bir hafta otel odasında yan gelip yattı, yanan yerlerinin acısını dindirmek için otelden kova kova yoğurt çekmekten yoruldum, tatilimiz zehir oldu. Hatta burada pala bıyıklı biri anneme bıyık kıvırdı, başımı belaya sokacaktı. Başımın belaya girmesi önem değil de, canımdan çok sevdiğim annemi elimden kaçıracaktım” diyor.

Valla Emine Teyze benden bu kadar.

Sonra bana kızma olmaz mı? Sen otur, bekçiliğini yaptığın Paris köpeğini yedir, giydir, yıka gözün gibi bak. Sonra Hüseyin tatilden gelir onu da satarsa şaşma!...

***

Biraz da gülelim

Olmayınca olmuyor…

Adamın biri kafeye oturmuş 1 kola söylemiş. Kara kara düşünmeye başlamış.

 Kapıda baba yiğit bir adam gelmiş, masasına oturmuş, kolasını içmiş ve sormuş:

 -Hayırdır birader ne düşünüyorsun?

 -Ben ne bahtsızım demiş, Sabah karımla tartıştım, karım beni boşadı. İşe geç kaldım patron işten kovdu. İşten çıktım yolda araba çarptı. Kendimi öldüreyim dedim, tabanca tutukluk yaptı. Kendimi asmaya kalktım ip koptu. Doğalgazla öleyim dedim, faturayı ödememişim. Fare zehri alıp geldim, kolaya koydum, onu da sen içtin offf offf!...

***

 

Günün sözü

 “İhanetin telafisi, kahpeliğin bahanesi olmaz.”