Yaşam şartları o kadar çok ağırlaşıyor ki, bunu yaşayan her kesim çok iyi biliyor.  
Gerek pandemi gerekse pandeminin vurduğu kesimlerde yaşanan ekonomik sıkıntıları bilmeyenler, hissetmeyenler çift maaşlı olanlar, artı maaş alanlar, ballı makamlarda oturanlar ne anlar sıkıntıları, yaşananları!
Dünün hasbelkader bir işte çalışıp asgari ücretle evinin nafakasını, geçimini sağlayan garibanın aldığının on katı, hatta üzeri 30 katı maaş alanlar, normal toplumdan uzak oldukları için altta yaşayanların hallerini anlayabilirler mi hiç?
Geçim sıkıntısı ile bilinçaltı kafamızda oluşturulan sıkıntılarla bizlere öyle bir korku verdiler ki bize bu yaşamı bu şekilde sunanlar, lüks yaşamları ile bizleri uyutup mankut olmamızı sağladılar. Çünkü onların yaşamaları için bizlerin borçlu, iş korkusu, iş bulmak için yalvarmak köle olmak duygusu yaşamamız gerektiğini biliyorlar ve makamlara yakışmayan liyakatten uzak kendi söylediklerini yapan, onların adamı olmak makamları geliştirildi. 
Ülkem nasıl bir badirenin içerisine çekildi ise içeriden ve dışardan hainlik fermanları duymak artık bizlere alışkanlık yaptı. Duyarsız ve düşüncesiz bir toplum olmak tam da onlar tarafından istenilen seviyede olduk. 
Son günlerde devletimin çeşitli makamlarında oturanların gizli, saklı iş yaptıkları insanlarla olan ilişkilerinin sosyal medyada yayınlanması ile adeta yıkılmış bir kuru ağaca döndüm. 
Kimler hangi makama gelirse gelsin bence yedi göbek sülalesi araştırılmalı, devleti koruyan anayasa hükümleri uygulanmalı. 
“Ey!” diye canımız sıkıldığında bağırıyoruz ya, ha işte o Avrupa ülkelerinde bizim ülkemizde olduğu gibi bir skandal olsa vallahi de billahi de ortalık yanar.  Adı geçenler hemen istifa ederek, bulundukları koltukları terk ederler.
Ama ne yazık ki biz dünyaya hükmetmiş bir İmparatorluğun, yoktan küllenmiş bir ateşken kor olup yanan bir neslin çocukları olarak korkudan ne yapacağımızı bilemiyor, bir türlü sesimizi çıkartamıyoruz! 
Dün seninle olan, ağlayan gülen bugün yok, üzerinde bir kamyon toprak mezar denen yerde yatıyor. 
Bizler ise hala etrafımızda olanlara bakıp hayıflanıp hiçbir şey yapamıyoruz, ne kadar acı değil mi?
Peygamberimizin, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” şeklindeki hadisi tam da sabrın haram olan kısmını ifade ediyor.
Hz. Ali ise, “Haksızlık önünde eğilmeyiniz, çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz” derken şerefli bir insanın takınması gereken tavrı tarif ediyordu.
Hadisler ve gösterdiği yollar ışık tutar ama bu hadisleri okuyup, kendini sorgulayan kaç insan var orası meçhul bence.
Lütfen artık silkelenip kendimize gelelim ve doğru yoldan yürüyüp, doğruları söyleyelim. 
Kırşehir’de şahsen ben otuz dokuz yıllık esnafım, babamdan kalan sermayemle iş yapmaya çoluk çocuğumu geçindirmeye çalışıyorum. Ben sosyal medyada yazılıp çizilenleri, yapılan paylaşımları görüp okuyunca para nasıl kazanılıyor, iç kargaşa neden çıkıyor, ülkeler neden karıştırılıp o ülkenin para edecek sermayeleri ülkem makam sahipleri ile nasıl paylaşılıyor, gizli saklı işler nasıl çevriliyor öğreniyor ve inanın kahroluyorum. 
Bildiğimiz şey, halka hizmet kapısı olan devlet kurumlarındaki haksız işgaller, yapılan yanlışlar ve haksızlıklar. 
İnsanlar aç, çöplüklerde karın doyurmak isterken, bilmem kaç yerden ballı maaş alanları bu fakir millet daha ne kadar doyurabilir ki?  
Bu yüzsüz ve utanmazların yediklerini, içtiklerini, devletin altına verdiği bilmem kaç milyonluk araçları beğenmediklerini görünce kafayı bozmamak elde değil. Her masrafını devlete fatura edenlere ne söylenir ki acaba? 
Bir elleri yağda, bir elleri balda olan bu bir avuç sonradan görmeler, şatafat ve müsriflik içinde yaşasınlar bakalım, daha nereye kadar…
Sonra bu yüzsüzler çıkıp “aynı gemideyiz” nakaratlarını yüzleri kızarmadan söylemezler mi? 
Bu nasıl bir vicdan? 
Bu doyumsuzlar acaba kimin adamlarıdır hiç düşünen, araştıran var mı?
Sabahın alaca karanlığında, alacakları asgari ücretli maaşları karşılığında yağmur çamur demeden işe koşturan kamu görevlilerinin ya da çalışanların suçu ne?
İşte bunlar insanların yüreğini yakan, ya da yaralayan olaylar.
“Devlet malı deniz!” diyenlere hadislerimizi okumalarını, vicdanlarını sorgulamalarını tavsiye etmekten başka bir şey gelmiyor elden ne acı ki!
Ben de sadece şunu söylemek istiyorum. Kim ki bu vatanın, doğduğum, büyüdüğüm KIRŞEHİRİMİN hakkını kendi kişisel çıkar ve menfaatine kullanıyorsa, hovardaca ve haksızca kullanıyorsa Allah’ımın gazabına uğrasın. 
Gün bugün demeden çalışan insanlarıma da “Yolunuz, umudunuz açık olsun” demenin onuru da benim olsun...