Ünlü romancı ve gazetecilerimizden Oğuz Özdeş’in Kırşehirli olduğunu kaç kişi biliyor dersiniz? Mustafa Kemal’in Harp Okulu’ndan başlayarak yakın arkadaşı olan dört dönem (1923-1938) Kırşehir milletvekilliği yapmış Lütfi Müfit Özdeş’in yakın akrabasıydı. 1959 yılında İstanbul’da yedek subay olarak vatanî görevimi yaparken Türkiye Yayınevi tarafından yayınlanan ‘Yıldız’ mecmuasını hazırladığı idarehanesinde kendisini ziyaret etmiş ve bir hemşehrisi olarak tanışmıştım. Bürosu tarihî İstanbul Valiliği binasından Sirkeci’ye inen Ankara Caddesi’nde sağdaki ilk eski binanın üst katındaydı. Binanın arkasında ise Tahsin Demiray’ın Türkiye Yayınevi’ne ait baskı tesisleri faaliyet gösteriyordu. Biraz daha aşağıdaki Ankara Han’da da 24 Aralık 1919'da Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Kırşehir’e ilk gelişlerinde ağırlayan Kırşehir Gençler Derneği’nin umumî kâtibi Mustafa Hilmi Nural’ın ‘Nural Köy Kütüphanesi’ vardı.  
Oğuz Özdeş ‘Aşk Istıraptır’ adlı ilk romanını 19 yaşında yazmış ve büyük ün kazanmıştı. Özdeş’in yazı hevesi daha 16 yaşında başlamıştı. O yaşta lise öğrencisi olarak Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliği’ne giderek yetkili Mehmet Asım’la röportaj yapmış ve aşağıda sunduğumuz bu röportajı 15 İkinci Teşrin 1936 tarihini taşıyan 470 sayılı ‘Kırşehir’ gazetesinde yayınlanmıştı. 
1920 yılında Kırşehir’de doğan Oğuz Özdeş 1938’de Ankara Erkek Lisesi’nden mezun oldu. 19 yaşında yazdığı ‘Aşk Istıraptır’ adlı romanıyla edebiyat dünyasına ilk adımını attı. İstanbul Hukuk Fakültesi’ndeki öğrenimini sürdürmedi. 1941’de ‘Resimli Ay’ dergisinde gazeteciliğe başladı, ‘Yeni Sabah’ gazetesinde görev aldı. Askerlik dönüşü Türkiye Yayınevi’nin çıkardığı ‘Yıldız’, ‘Hafta’, ‘Posta’, ‘Çocuk Haftası’, ‘Yasemin’, ‘Ateş’, ‘Altın Işık’, ‘Perde’ gibi magazin ve çocuk dergilerinde yazar, sekreter, yazı işleri müdürü olarak çalıştı. ‘Resimli Roman’ dergisinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 
Şiir, röportaj, eleştiri, magazin ve çocuk öyküleri 1936’dan itibaren ‘Yavrukurt’, ‘Çınaraltı’, ‘Kovan’, ‘Yarımay’, ‘Yeni Sabah’ vd dergi ve gazetelerde yayımlandı. Aşk ve tarih konulu macera romanlarıyla popüler bir yazar oldu. Bir bölümü tefrika edildiği gazetelerde kalan romanlarının sayısı kırkın üzerindedir. ‘Aşk Istıraptır’, ‘Uçurum’, ‘Dağ Başını Duman Almış’, ‘Gecekondu Rüzgârı’, ‘Kara Pençe’ gibi bazı romanları filme çekildi. Basın Şeref Kartı sahibiydi.
Sinema ile de ilgilenen Oğuz Özdeş 1952 yapımı ‘Bu Kız Böyle Düştü’ isimli filmde oynadı. ‘Kader’ (1955), ‘Gecekondu Yosması’ (1956), ‘Kâtibim’ (1956) ve ‘Dağ Başını Duman Almış’ (1964) filmlerinin senaryolarını yazdı.
Oğuz Özdeş 7 Haziran 1979’da İstanbul’da hayatını kaybettiğinde 59 yaşındaydı.

İşte, Oğuz Özdeş’in 85 yıl önce 16 yaşında iken ‘Kırşehir’ gazetesi adına yaptığı o röportaj...
ANKARA ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ’NDE İKİ SAAT
- Bay Mehmet Asım’ı görmek istiyoruz. Lütfen çağırır mısınız?
Kapıcı biraz durakladı, sonra sert bir sesle mırıldandı:
- Siz kimsiniz?
- Gazete muharriri...
- Arkadaşınız?
- Fotoğrafçı...
- Peki, bekleyiniz. 
Kapıcı bize iki iskemle vererek yanımızdan atölyede bulunan Bay Mehmet Asım’ı çağırmaya gitti. Düşünüyorum:
Bu yıl onbir yaşını bitiren ve sekiz milyonu geçen ağaçlarla bezenip süslenen Atatürk Orman Çiftliği’nde onbir yıl evvel bir ağaç yoktu. Çiftlik istasyonun biraz ilerisindeydi ve ovanın ortasında bataklıklara gömülmüş yıkık bir ev vardı.
Atatürk güzel yurdu düşman elinden kurtarıp vatan içinde birçok devrimlerle ekonomi ve bayındırlık işlerine başladığı zaman ulusun yüzde yetmişbeşini teşkil eden her çeşit varlığımızın temel kaynakları olan çiftçilerin ellerinden tutarak ve onların dertlerini yakından görerek onlara her hususta yardım etmek ve örnek olmak için bu çiftliğin temellerini atmış ve işe başlamıştı.
Birden arkadaşımın eliyle dirseğime değmesi hülyamın devam etmesine mani oldu.
Sonra arkadaşım eliyle bir noktayı göstererek:    
- Nah! İşte geliyor, dedi.                                                                                                                                                            
OĞUZ ÖZDEŞ ÇİFTLİK YETKİLİSİYLE GÖRÜŞÜYOR
Ben hemen bloknotu ve kalemi alarak hem onu karşılamak, hem de ricamı söylemek için ilerledim. Tokalaştık. Kendimi ve arkadaşımı tanıttıktan sonra ‘Kırşehir’ gazetesi için geldiğimizi söylediğim zaman güldü ve memnuniyetle: 
- Hay hay, dedi, her sorduğunuza cevap vermeye çalışır ve sizi memnun etmeyi kendime bir borç bilirim.
İlk önce Mehmet Asım hem dinlendirmek, hem de biraz malûmat vermek için bizi meyva çiftliğine götürdü.
Şimdi bir ağacın gölgesindeyiz. Mehmet Asım anlatıyor:
- Bilhassa meyva çiftliği en geniş anlamda düşünülmüş ve sırf meyva çiftliği için 2000 dönümlük bir arazi ayrılmış ve yalnız bu son yıl içinde 1000 dönümlük bir toprak üzerinde bir meyva çiftliği daha meydana getirilmiştir. Aynı zamanda Ankara’nın toprak ve ikliminin güzelliği göz önüne alınarak 300 dönümlük bir toprak üzerinde bağlar yapılmış ve her nevi üzümler yetiştirilmeye başlanmıştır. 
- Tarım hakkında biraz malûmat lütfeder misiniz?
- Çiftlikte tarım sistemlerinin hem esktensifi, hem de intensifi vardır. Yayla mıntıkasında yetişebilen bütün ekinlerin yetiştirilmesinde toprak işletilmesi, ekilmesi gibi işler gerek toprak ve gerek atlarla yapılmakta ve yılda 10.000 dönümlük bir yer kaplamaktadır. Büyük harmanlar tarımın en son yeniliği olarak elektrikle yapılmaktadır.
“YILDA 3 MİLYON LİRALIK ALIŞVERİŞ YAPIYORUZ”
Mehmet Asım bu izahattan sonra bizi meyva çiftliğini iyice gezdirdi. Sonra beraber hayvan pavyonuna gittik. Mehmet Asım’ın ağzı gene bir elektrik dinamosu gibi işlemeye başladı:
- Hayvan şubesi kurumun en büyük kolu ve gelir kaynağıdır. Bunun başında koyunculuk vardır.  
Koyunculuk: Başta Kıvırcıklar olmak üzere Merinoslar, Karagüllü, Karamanlar, Tiftikler de vardır. 
İnekçilik: On yıllık çalışma ile birçok sayıda inek elde edilmiştir. Başlıca inek soyları Jersey, Simental, Holanda, Kırım’dır. Tavukçuluk: Memlekete dışarıdan yılda sekiz milyon lira gibi yüksek bir para getiren yumurtayı göz önünde bulundurarak çiftlikte tavukçuluğa ehemmiyet verilmiştir. Burada Leghorn, Rhode Island soyları yetiştirilir. 
Bay Mehmet Asım bunları o kadar hızlı söylüyordu ki stenografi ile yazdığım halde yazmayı yetiştiremeyeceğimden korktuğumdan sualimi değiştirdim:
- Çiftliğin kaç fabrikası vardır?
Mehmet Asım sözü kesilip de birden damdan düşercesine sualimle karşılaşınca durakladı, sonra bana döndü:
- Çiftlikte başlıca altı fabrika vardır:
1- Bira fabrikası. 
2- Makina fabrikası.
3- Deri fabrikası.
4- Süt fabrikası.
5- Buz fabrikası.
6- Şarap fabrikası.
Bundan sonra Mehmet Asım bize her tarafı gezdirdi. Artık gitmek için istasyona ilerlerken aklıma gelen son sualimi de sordum:
- Çiftliğin bütçesi ve alışverişi hakkında kısaca malûmat verir misiniz?
- Merkez çiftliğinin bir yıllık alışverişi 3 milyon lira gibi bir rakama yükselmiştir. Çiftliğin bütçe  yılı ikinciteşrinden (kasımdan) başlar. Yıllık bütçesi, bilânçosu, istatistikleri grafiklerle yapılır. 
Mehmet Asım henüz sözünü bitirmişti ki trenin kuvvetli ve acı ıslığını duyduk. Ben ve arkadaşım bize bu kadar zahmetlere katlanarak malûmat vermekten çekinmeyen Mehmet Asım’a teşekkürlerimizi sunarak ayrıldık.

Kırşehirli ünlü romancı ve gazeteci Oğuz Özdeş 16 yaşında lise öğrencisi iken Atatürk Orman Çiftliği’nde bir röportaj yapmış ve bu röportaj 85 yıl önceki 15 İkinci Teşrin (Kasım) 1936 tarihli ve 470 sayılı ‘Kırşehir’ gazetesinde yayınlanmıştı. Baş kısmı gazetenin ikinci sayfasında bu şekilde yer alan röportajın devamı üçüncü sayfaya aktarılmıştı. Resimdeki siyah elbiseli kişi Oğuz Özdeş’tir.