Çok seviyorum ama anne çok! diye o gün evi hattâ apartmanı inletmişti en büyük abim..

Evet seviyordu hem de çocukluğundan beri..

Kimine göre de kara sevdaya tutulmuştu benim zavallı Namık abim..

Biz iki erkek üç kız toplamda beş kardeşiz..

Babacığım torna tesviye ustası, anneciğim ev hanımıdır..

Kendi yağında kavrulan orta direk, ne zengin ne de fakir denecek bir aileyiz..

Ailenin en küçüğü ben yani Ayşegül, en büyüğü ise Namık abimdir..

Aradaki kardeşlerim ise kimse kusura bakmasın ama çok da gerekli değillerdi..

Ha ha komik değil mi!. Yok yok onlar da canlarım benim ama arada bir de olsa..

yaptığımız şiddetli kavgalarımız zaman zaman onları dışlayacak ölçülere getiriyor beni.. Hepsi bu aslında..

Neyse uzatmayayım ben.. Birden annemin ve babamın birlikte yükselen sesi.. çocuklarımız, severiz hepinizi..

Bu da annem ile babamın klasik ara bulma sözü.. bizi yatıştırmaya bire bir..

Evlat ayrımı olmaz diye de eklerler.. Ama anne ama baba en çok beni sevmelisin.. neden mi? Çünkü o çok savurgan veya çok dağınık diyerek ağızdan dökülen kıskançlık yüklü gereksiz kelimeler..

Yine de annem ve babam bizi susturarak olsun yavrularım.. Bir elin parmaklarının biri de beşi de birdir.. Hangisi kesilse misal aynı şekilde acır değil mi.. der.. Evet de.. öyledir de..

Haydaa ne alâka, biz şimdi el, parmak off kafam karıştı yine..

En iyisi çocukların susması gereken yerde sözü büyüklere bırakması..

         Gelelim büyük sevdaya.. Ah sevgili güzel yakışıklıların yakışıklısı Cüneyt Arkın kılıklı, Kadir İnanır sözlü.. Yani sözün özü Namık abim diye demiyorum bir tv jönü veya ne derseniz ya da artisti karışımı..

Annem onu Kadir İnanırım ..babam ise Cüneytim diye seviyorlardı..

         Biz de ona aşırı kıskanç gözlerle bakardık hep.. Hani derler ya bi kaşık suda boğulurcasına diye ..

Heh işte bir kaşık suda boğasımız gelirdi.. lâkin çok da severdik.. Bakmayın böyle dediğime benim.. Çok yakışıklıydı da pek talihli değildi..

Hangi kızı sevse ya babası iş nedeniyle il değiştirir,

Ya da tam istemeye hazırlanırken annemler.. Önden haber salar, sonra buyur edilirse izdivaç işlemlerine başlarlarmış..

Heh yine tam haber bekleneceği bir gün babası namzet yok efendim olmaz benim kızım pastayla büyüdü..

Efendi senin oğluna bu geçimle kızımı veremem demez mi.... bu  ve buna benzer sözleriyle bizi boynu bükük bırakırdı..

Ama bu seferki çocukluk aşklarının en masumu.. Hani diğerleri de aşktı belki ama..

         Namık abim yine "çok bağlandım" demeye başladı.. Bir güzel ela gözler, salına salına yürüyüşü, hele bir de o güzel kiraz dudaklarından dökülen nağmeler, der.. der de.. yahu yine abime ulaşılamaz..

Şimdiki nesil tabiriyle kapsama alanı dışında kaldı yine..

Bu durum günlerce, haftalarca ve bazen de aylarca devam eder..

Melânkoliye bağlar, bunalıma girerdi.. Namık abim baba mesleğini yapıyordu.. İşi gereği de toz, pislik içinde kalıyor, iş elbiseleriyle bazen değişmeden eve kadar gelirdi.. Aslında bu halleri olmasa yani aşk durumlarından.. kurtulsa.. Ah kurtulamıyor ki.. yine de eve gelir gelmez kendini baştan yaratırdı..

Güzel giyinir, kokular sürer.. Artist Namık abiye dönüşürdü..

Benim abim aşk, duygu için yaratılmış sanki.. Ya çok süsleniyor dükkândan daha çıkmadan.. ya da evde geldiğinde sıkılan parfümlerin, değişilen takım elbise renk uyumlarının bile haddi hesabı olmazdı..

Nerde olursa olsun her halükârda kendine bakım yapardı..

Yine Namık abim çok şık, nasıl süslenmiş görseniz.. iki dirhem bir çekirdek..

Anne anne! diye sesleniyor ve ekliyor.. Annem özlemim yetti artık canıma.. Bugün de sözleştik bir kafede Zeynebim ile..

Anneciğim onunla ciddi konuşacağm.. Bu sefer seninle evlenmek istiyorum, gerekirse seni kaçırırım diyeceğim.. Ne, nasıl? aman oğul etme ne kaçırması sakın yavrum dedi annem.. Abim ise yok Annem bu son nokta..

Ooo oraya gelene kadar, ailesi kesin bana Zeynebimi verir değil mi..

Ya vermez ise; annem ve ben bu sözü içimizden biraz da dışımızdan abimin duymayacağı ölçü de seslendirmiş, üzgün üzgün bakışmıştık..

         Güzel bir çay bahçesinde karar kılmış..Zeynep ile abim yine buluşmuşlardı..

Yine çok güzeldi abimin anlatımıyla Zeynep..

Kirpikleri gözlerinin süsü; öyle uzun öyle narin ki.. Gözleri zaten buğulu buğulu bir ateş parçası misali, dudaklar kendinden kırmızı tıpkı kiraz gibi vs.. gözlerimin önünden gitmiyor dedi..

Sıraladı..Annem bu bana yapılır mı! daha tam söze bile girememiştim ki..

Buluşmamızın ilk dakikasında "Namık" dedi..dudakları titreyerek bizimle ilgili geleceğe dair hiç bir plan yapılamaz.

Peki neden dedim Zeynebim neden ..? Üzüldüğü belliydi onun da, fakat birden söyledi hızlı hızlı kelimeleri..

Ah anla artık benim ailem seni istemiyor canım, haksız da sayılmazlar..

Ben de zaten sana bu ekonomik dar boğazda, yaşadığın maddi sıkıntılarında el uzatamam..

Kusura bakma ne olur affet beni dedi.. ve birden masadan kalkıp usulca uzaklaştı..

Ben donakalmıştım..Şakamıydı bu, çok üzücü belki ama gerçekti..

Yıllarca el ele göz göze seviştiğimiz Zeynebim; bana sırtını dönmüştü..

Artık yaşayamam dedi benim zavallı abim..

         Evde bir gece vakti yine kendini odasına kapatmış ve yemeden içmeden kesilmişti..

Sabahın erken saatleri babam Namık abimin kapısını zorluyor..

Annem hayırdır bey.. ne yapıyorsun diye soruyor.. sesler iyice çoğaldı..

Bizler gürültüye uyandık ister istemez.. Babam tedirgin bir sesle.. hanım getir şurdan çekici, penseyi.. Annem nasıl, ne oldu ki dedi..

Görmüyor musun bizim oğlan açmıyor kapısını.. ses de vermiyor..

         Off Allah korusun! canına kıymış olmasın..

Derken bir gürültü ve zorlamayla babam elindeki malzemeler ile oda kapısını kırmak suretiyle açtı..

Amanın yandı ocağımız diye annemin sesiyle irkildi bütün evimiz..

Ayşegül koş ara yavrum ambulansı.. Abin canına kıymış hareketsiz yatıyor..

 Evet dehşet gözlerle abimin o haline; yatakta ölü gibi yatışına şahit olmuştum..

ve etraftaki boş ilaç kutularına.. Hastanedeyiz.. Hepimizi telaş sarmış.. Perişan olmuştuk..

Doktor bey sonunda acil olarak müşahade odasından çıkarak durumuyla ilgili bilgi verdi.. Çok zor oldu ama, midesini yıkadık, dedi ve devam etti.. Çok genç delikanlı.. Allah sizlere bağışladı diyerek teselli etti.. Şimdi evdeyiz..Annem ile babamın gözleri yaşlı, çok üzgünler.. ama bir yandan da metanetli bakışlarla oğlum, senin canından kıymetli mi bu Zeynep kızımız..

Biliyoruz çok sevdin.. Evet annem hem de çok.. Ah ah diye içini çekiyor abim..

ve babam ise vah vah yavrum diyor devam ediyordu..

Namık evladım sen nasıl Zeynep kızımızı canından çok seviyorsan, bizde seni aynı o şekil de çok seviyoruz..

         Yavrum bize ne olur evlat acısı yaşatma ne olur kurban olduğum diyerek ağlıyordu..

Ben annemin ağladığını defalarca görmüştüm..ama babamın pek gördüğümü söyleyemem..

Babacığım sicim gibi gözyaşı dökmeye başladığında ..

Hiç alışık olmayan bizler de babam ile birlikte hüngür hüngür ağlamaya başlamıştık..

Bir de ne göreyim Namık abim de ağlıyordu..

Yaşlı gözlerle başını abimin dizlerine dayayan babamın eğilmiş boynunu elleriyle kaldırarak..

babam ne olur ben ağlayayım ama senin gözlerinden akan yaşlara dayanamıyorum dedi..ve kaldırdı bükülen başını, babam sonra sıkıca sarıldı ona ..

Hepimiz çok duygulandık sırayla abime ve babama kollarımızı açarak bir bütün olmuş sarılıyorduk..

Söz ver oğlum.. beni üzme ne olur artık.. Gözümün nuru sana kız mı yok ..Mutlaka herkesin nasibi gizlidir bir yerde.. ve senin de zamanın gelecek elbet..

Gel yavrum, el ele verelim..Önce mali durumumuzu düzeltelim, dedi..

         Aradan beş yıl geçmişti.. Sanki dün gibi gözümün önünde abim ve babamın o acı günde konuştukları.. Ama cok şükür geride kalmıştı hepsi..

Babamın dediği gibi ekonomimizi düzeltmek adına daha çok çalışmış, ticarete atılmıştık.. Ailecek bir marketimiz vardı artık.. İyi kazanmış, Namık abimi eşrafın temiz bir kızıyla evlendirmiştik..

         Şimdi bakıyorum da abim de o eski umut kırıntıları hallerinden eser yoktu.. Mutluydu ve yengem Sibel hamileydi.. doğumda pek yakındaydı.. Evimizin direği babamın dedikleri Yaradanın izniyle ve azimle gerçek olmuştu.. Ya o vakit Namık Abim hayata gözlerini yumsaydı, bir hiç uğruna ..değer miydi, değecek miydi?

Tabi ki asla.. Hiç bir hayat bir başkasının hayatının acısının üstüne inşa edilemez..

O yaşananlar asla unutulamaz belki de.. Şerrin içinde hayır saklayan Mevlâma bin şükür,

o olay da bizi bu güzel duruma getirmişti.. Ya bütün bunlar yaşanmasaydı biz de bu duruma hiç gelemezdik belki..

Şu bir gerçek ki.. Hayatta en zor kötü durumumuzda dahi aldığımız kararlar ne olur bencilce olmasın.. Düşünülerek olsun ki.. hem kendi hem ailemizin geleceği harap olmasın..

         Ben Ayşegül şimdi ben de Namık abim gibi seviyorum birini.. Fakat kalbimdeki sevgiyi önce.. mantığıma sonra gönlüme koyuyorum.. Biz gençler çoğu zaman bu söylediğimi uygulayamıyoruz.. Bunun sebebi de bizlerin bu gönül mevzularında  büyüklerimizden destek almamamızdır.. Emin olun onlar bizden daima iki adım önde olmuşlar..

         Bu da eski insanların evlilik hakkında önce mantık ile saygıyı öne aldıklarını.. sonra sevgiye yer açtıklarını göstermiştir.. Ben demiyorum pek saygı duyduğum büyüklerim diyorlar..

Hayata dair yaşanmış notlar.. Takdir sizin efendim.. Teşekkürler..