İDDİALI SÖZ GÜREŞLERİ

Ağaç altında şezlonga uzanmış tembellik ederken birden aklıma geldi. Geçen hafta siyasi hayatımızda müspet mânada, şöyle el ile tutulur cinsten nasıl bir ilerleme kaydedildi? diye düşünecek oldum. Zihnimi derin bir boşluk istilâ etti.

“Aldanıyorum dedim kendi kendime, geçen hafta siyasi bakımdan hareketli bir hafta idi. Gazetelerin birinci sahifeleri iri siyah puntolu başlıklarla dolup dolup taşmıştı. Göz hafızam beni bu kadar aldatamaz.”

Ve aldanmamış olmamı ispat etmek hevesinin verdiği gayretle bir haftalık gazeteleri getirttim, siyasi serlevhaları biribiri arkasından okumıya başladım. Okuduklarımı aşağıya yazıyorum:

Celâl Bayar yeni iddialar ortaya attı.

Nihat Erim Celâl Bayar’a cevap verdi.

Celâl Bayar milis teşkilâtı iddialarını yalanladı.

Hilmi Uran Celâl Bayar’a sert bir cevap verdi.

Celâl Bayar’ın tekrarladığı iddia karşısında Nihat Erim’in cevabı.

Köprülü, Hilmi Uran’ın iddialarını cevaplandırdı.

Adnan Menderes Nihat Erim’e cevap verdi.

Hikmet Bayur her iki partiye çatarak yeni iddialar ileri sürüyor.

Hilmi Uran Hikmet Bayur’a cevap verdi.

Celal Bayar Çeşme’den yeni iddialar ortaya atacak…

Gazeteleri bir tarafa bırakırken zihnimdeki boşluğun nereden geldiğini anlamıştım. Siyasi hafta iddia ve cevaplarla geçmiş. Ne çok iddia, ne çok cevap! Gazete sütunlarını iddialı söz güreşleri dolduruyor.

Tam kalkacağım sırada ağaçtaki münasebetsiz bir kuş gömleğimi omuz başından pislemez mi? Suratımın asıklığını bundan zannedenler “uğurdur” diye beni teselli ettiler. İnşallah dedim, inşallah!

[Bu yazı 1949 yılında Akşam Gazetesinde Şevket Rado’nun köşesinde yayınlanmıştır.]

*

ENSE KARAKOLU

Osman Bölükbaşı Karadeniz Ereğlisinde vatandaşlara hitap ediyormuş. “Arkanda sivil polis var” diye işaret etmişler. Bölükbaşı da bir pusula yazıp göndermiş: “Fotoğrafını çektirin”  Tam fotoğrafçı makineyi ayarlayıp basarken polis yüzünü kapatmış. Bölükbaşı tetikte… Dönmüş geriye:

--- Ne saklanıyorsun oğlum? Ayıpsa yapma, değilse aç yüzünü!

--- Beyefendi emniyetiniz için arkanızda bekliyorum.

Bölükbaşı lâhavle çekmiş:

--- Türkiye’de emniyet o kadar bozuk mu ki, muhalefet liderlerinin ensesinde karakol kurduruyorlar!

*

Yeni heves mebuslardan biri, oturur nutuk yazar, sonra bu kâğıt tomarını eline alır, karısına musallat olurmuş: “Sen Meclis ol! ve beni dinle!” dermiş… Kadın uysal ve aklı başında bir eşmiş, “Kocam yeni heves, kırılmasın!” diye, karşısına geçer, “Meclis” olur ve dinlermiş!..

Fakat adamcağız, işi azıtmış ve her güne bindirmiş, kadının da sabrı tükenmiş ve nihayet bir gün isyan etmiş… “Bıktım Meclis olmaktan, git nerede okuyacaksan oku!” demiş ve dayatmış!...

*

BİR DAMLA

Suçlu! Ayağa kalk!

--- Adın ne?

--- Kırşehir

--- Babanın adı?

--- Türkiye

--- Kaç yaşındasın?

--- Dört yüz

---Evli misin?

---Evet. C.M.P. ile evlendim.

--- Çocuğun var mı?

--- 2 Mayısta beş tane oğlum oldu.

--- Yaz kızım. Gereği düşünüldü. “D.P. ile evlenmesi lâzım iken C.M.P’yi alarak Türk demokrasisine aykırı hareket eden Türkiye oğlu Kırşehir’in Kaza’ya uğratılmasına, temyizi kabul olmamak üzere, kin birliği ile karar verildi!”

[Bedii Faik, 1954 yılı, Akis Dergisi]

NOT 1: 2 Temmuz 1954 tarih ve 6429 nolu Kanun ile Kırşehir Vilâyeti kaldırılmıştır.

NOT 2: C.M.P. Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin kısaltılmış adıdır.

NOT 3: 1954 Genel Seçimleri 2 Mayıs günü yapılmıştır.

*

“SERAPA HARCANMIŞ BİR ÖMRE YANARIM”

(Osman Bölükbaşı’nın siyasete veda ederken yazdığı şiir):

Hürriyet bir Şirin, ben Ferhat oldum,

Devirler boyunca boşaldım, doldum,

Bir ömür yitirdim, acep ne buldum,

Serapa harcanmış bir ömre yanarım.

Bir devr-i fazilet açılır sandım,

Rahmandır diyerek şeytana kandım,

Bu bir rüya imiş, artık uyandım,

Serapa harcanmış bir ömre yanarım.

Fazilet yolunda çektim çok çile,

İkbale kul olup düşmedim dile,

Bulmadım vefayı dostlarda bile,

Serapa harcanmış bir ömre yanarım.

**

Bölükbaşı’nın bu vedasına ismi bilinmeyen bir seçmenden şu cevap geldi: Şairin notu: Siyasi hayatımızın çilekeş liderine, ömür boyu bıkmadan, usanmadan verdiği fazilet öğüdünden ders aldığımızı bildirir mısralardır:

“Hürriyet, fazilet aşkında çekmişsen çile,

Bu benim bilgisizliğimdendir,

Rahman deyip şeytana kanmışsan bile,

Bu benim görgüsüzlüğümdendir.

Seni çok dinleyip alkışım bol oldu,

Sandık başında reyim başka oldu,

Çok kandım, inandım, nurlu ufuklara,

Heyhat, kaybettim, bu benim cahilliğimdendir.

Ömründe bulamamışsan vefayı dostlarda bile,

Serapa harcanmış ömrüne yanma gayri,

Uyandım, sahip oldum reyime,

Hürriyet bir Şirin, ben Ferhat oldum gayri.”