Şimdiki dünya, bizim dünyamızın giderek bozulan, doğanın silikleştiği bir kopyasından ibaret. 1965’lerden beri Anadolu’da gördüğüm her güzellik ya bozuldu, ya da yok oldu. Bozkırın uçsuz bucaksız çiçekleri yerini çoraklığa bıraktı. Artık hiçbir şey eskisi gibi kokmuyor, hatta çoğunun  rengi bile kalmamış.

Dereler, çeşmeler kurudu.

Deniz bile solduysa gerisini düşünün. Eski tatlar yok. Tabii, yeni insanlar o güzellikleri görmediklerinden ve hiç yemedikleri yiyeceklerin de eksikliğini bilemez. Eski tatların yüzde doksanı yok veya çok nadir olduğu için aşırı pahalı, dolayısıyla erişilmez. Halbuki gençliğimizde çok kişi bunların hepsine, bir başka grup da çoğuna ulaşabilirdi. Günümüzde nüfusun yüzde seksen beşi için ailece dışarıda güzel bir yemek veya bir hafta sonu gezmesi bile hayal oldu. Daha da kötüye gitmesi kaçınılmaz. Sıradan bir çalışan bırakın ev sahibi olmayı, kirasını bile ödeyemez. İşte iyi şeyler bunları umarak olmuyor. Hatta umut iyiliklerin düşmanı oluyor. Yaa, boş ver, nasılsa yarın çare bulunur, bugün niçin sıkıntıya girelim şeklindeki umut, doğanın yıkımının ve insanlığın artan sıkıntılarının baş nedenidir. Burada eklenmesi gereken şey, insanları umudun oltasına takan şeyin kişisel hırs ve beklentiler olmasıdır.

Bu silik ve solukluğun sebebi ise köylerimizin sahipsizliği.

Terk edilmiş Yurtlar, yıkılmış evler, Öksüz Yetim kalmış köyler...

Bir insan öldüğü zaman, ardından hayvanlar ölür, sonra ağaçları kurur, sonra ev yıkılır.

Allah herkese hayırlı evlat versin ki;

Ata evlerinde; Ocaklar sönmesin, Bacalar tütsün ve İncir Ağacı bitmesin,  baykuş tünemesin.

Milletler de böyledir. Yurda sahip çıkmazsan , bozuk bahçeye, bozuk ülkeye, kısaca sahipsizliğin olduğu yere , ipini koparan dolar.

 Eskiden tek tük  evler harabeydi, şimdi köyler harabe oldu, dağılan virane olan köylere, atayurtlarına sahip çıkılmaz ise ;

Öteki beriki gelir çöker. Sahip çıkılmazsa, tilkiler, çakallar, domuzlar, canavarlar kısaca yağmacılar dolar,  atalarımız mezarında huzurlu duramaz, Ataya layık olup mirası nesillerinize bırakın. Yetim, Öksüz bıraktığımız evler, bahçeler, köyler gibi çocuklarımız evsiz eleksiz, çaresiz, öksüz, yetim gibi kalmasın.

Devleti idare edenlerin ve muhalefetin  Türksüz yurt gibi , toplu bir projeleri yoksa;

"Ata yurduna, ata ocağına sahip çık' projesi başlatsın. Satmamak ve evlada bırakmak şartıyla ev, bahçe onarım, toprak işleme kredisi, teşviki, hibesi versin.

 Yoksa Bu gidiş hayırlı bir gidiş değil. İnsanları kendi köyünde mutlu edecek, uygulanabilir projeler bulunsun.

Nerden Nereye pişmanlığı yaşanmadan ve her şey daha beter, daha çirkinleşmeden acil  önlemler alınmalı .

Aksi halde hayırsız evlattan, hayırsız yöneticiden hayır beklemek nafile...