Hayatın çeşitli evreleri vardır kimi tatlı kimi acı insan ara sıra efkarlanı, dertlenir, yaşadığı iyi kötü acı tatlı hatıralar gözünün önüne gelince aklından bir filim şeridi gibi olaylar akar gider. Rabbim kimseye acı, keder yaşatmasın.

Hayatın çeşitli evreleri vardır kimi tatlı kimi acı insan ara sıra efkarlanı, dertlenir, yaşadığı iyi kötü acı tatlı hatıralar gözünün önüne gelince aklından bir filim şeridi gibi olaylar akar gider.
Rabbim kimseye acı, keder yaşatmasın.
İnsansın iman ediyorsan, imtihan da olduğunu düşünmek durumundasın “her şeyin hayırlısını ver yarabbi” demek durumundasın. Bizler yaşadıklarımızla hayatımızı belirlemeye, bu tecrübe ile de bizden sonra geleceklere nasihatlerde bulunuruz.
Halk arasında hocanın hikâyesini anlatırlar ya, Hoca duvardan düşmüş oradakiler “Aman hocam, hemen bir hekim çağıralım” derler.
Hocada düştüğü yerden doğrularak acı içerisinde “Aman bana duvardan düşeni getirin” der.
Olayı yaşamış insanın tecrübesinden faydalanmak ister insan. Hepimiz toplum içerisinde yaşadıklarını hoş sohbetle anlatan insanların sohbetlerinden faydalanırız. Onların anlattıkları ile tecrübe kazanmaya, onların yaşadıkları olumsuzlukları yaşamamaya uğraş veririz.
Bunları anlattıktan sonra asıl konumuzu geçmek istiyorum. İlimizde tarih boyunca seçilmiş, atanmış çok iyi imkanlarla yaşamış onlarca insan var. İYİ olanların toplum içerisinde HOŞ anılanlarını, hayatta olan hepsinin ellerinden öperim. Rahmete kavuşanlara da Allah’tan rahmetler dilerim.
İnsansın iyi imkanlarda iken seninle muhatap olan insanlara tepeden bakarsan, kanunlar nezdinde çözümlenmesini istediği sorununun çözümü için vatandaş tabiri ile rampa yaparsan, onu hakir görür gibi hareketlerde bulunursan, sana doğru olan sözü konuşanı, seni kırmadan eleştirenlere hakir gözle bakarsan gün gelir çok pişman olursun.
Elbet bir gün senin olmayanların seni terk edeceğini düşünmeden hareket ettiğin için variyetin, makamın seni terk ettiğinde elinin ucu ile selâm vermeye çekindiğin insan aynı yerde dururken sen onun yanına gidip bir çayını dahi içemeyeceksin.
İnsanın olgunu, kendinin yanlışını usulü ile sana söyler. Hani derler ya “ben sözümü söyledim anlamak isteyen anlasın” sözünü söylemek, doğruları konuşmak birilerini yani variyet makam hırsı ile kavrulanları çabuk etkiler. Çünkü onlar doğru sözü söyleyenleri sevmezler! Yaptığı yanlışın içerisinde menfaati vardır. Menfaati ile makamını birleştirince ver elini saltanat!
Her şeyin sonu olduğu gibi kendisinin de bir sonu olduğunu düşünmez, düşünemez.
Hani ozanımız Şemsi Yastıman “Memleket Hasreti”nde söylemiş ya “Tok, çik, opban, mirre bir aşşık atsam / Sakanın dımığna kurşun akıtsam / Üç yüz enek ütüp, cebe bakıtsam / “Ne şişiyon la" dedirmek istiyom” diye…
Bizimde söylemek istediğimiz variyetin makamın sana bir gün veda edecektir. Gel seni olumlu bir şekilde hatalarını makamında, variyetinde, iline, yaşadığın çevreye, insanlara nasıl faydalı olacak olan işleri yapmanı söyleyenleri kendine düşman görme. Senin faydalı işler yapmandan inan herkes gibi seni olumlu eleştirenlerde faydalanacaktır. Hedefin hizmet etmek, topluma faydalı olacak işler yapmak varsa seni seven, senin iyi yaptıklarınla gurur duyanlar kadar, seni eleştiren, senin yapman gerekenleri söyleyenlerde mutlu olacaklardır.
Hayat çok kısa. Makamlar, mevkiler hepsi gelip geçer. İnsanlık ve hizmetler seninle anılır. Herkesin istediği gök kubbede hoş bir seda bırakmak değil mi? O zaman neden hazımsız davranırsın?
Hizmetinin daim olması, makamların variyetin maksadı hizmet etmekse bu şişkinlik nedir?
Yazımı Hazreti Mevlana’nın bir sözüyle noktalamak istiyorum.
Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!..
Anlayan anladı diye düşünüyorum.