Bir varmış bir yokmuş… Şehrin ortasında büyükcene bacalı bir ev varmış..

Burada iki kardeş yaşarmış, birinin adı Tuğçe diğerinin adı Metinmiş..

Her ne kadar kavga etseler de birbirlerini çok seviyorlarmış..

Bir gün evlerine Müge teyze gelmiş.. Komşularının birde benekli adında bir köpeği varmış..

Müge teyze anneleriyle sohbet ederken, Tuğçe ile Metin ise Benekliyle oynuyorlarmış..

Benekli çok sevimli bir köpekmiş.. Sonra Müge teyze kardeşlere Beneklinin yavrulayacağını söylemiş..

Beneklinin karnında belirginleşmiş tam beş tane yavrusu varmış ve doğumda çok yakınmış..

Metin annesine demiş ki bir yavruyu da biz sahiplenebilirmiyiz.. Annesi ise ona hayır anlamında başını sallamış..

Metin buna çok üzülmüş, çok kızmış ve o anda annesine bir çığlık atmış..

Annesi de bu duruma çok sinirlenmiş.. Sonra ertesi gün olmuş..

Metin ve Tuğçe o gün uyandıklarında ev çok sessizmiş ama baş uçlarında bir mektup bulmuşlar..

Zarf da yavrularım, çocuklarım sizi çok seviyorum ama siz beni yeterince anlayıp umursamıyorsunuz,

bana komşunun evinde çığlık bile attınız.. O yüzden bir süreliğine evimin dışında yaşamak istiyorum..

Sevgilerle anneniz..

Bu mektubu Tuğçe daha beş yaşında olduğu için okuyamamış ama abisi Metin okurken..

gözyaşlarını tutamamış ve tabi abisi de çok duygulanmış..

Küçük kardeş Tuğçe birden ağlayıp bağırmaya başlamaz mı..!

Şimdi benim çoraplarımı kim giydiricek, beni kim yıkayacak, saçlarımı kim tarayacak demiş..

Metin bir yandan annesini daha şimdiden özlüyor bir yandan da kardeşini susturmaya çalışıyormuş..

O günde hüzünlü hüzünlü geçmiş..

 Ertesi sabah okul vardı.. Metin ne yapsın annesi yokken kardeşiyle o ilgilenecekti..

Önce onun saçlarını yıkadı.. Ama maalesef şampuan yerine sıvı gaz ile saçlarını yıkamış ve saçlarını da tararken de..

a..u.. ah yaa..diye sesler çıkarıyordu kardeşi Tuğçe..

Tuğçe okula gidince öğretmeni olayı hemen fark etti.. Kızım sen bugün ne ile yıkandın dedi?..

Tuğçe öylece kalakaldı ne diyeceğini bilmiyordu..

Sonrasında öğretmeni ev telefonundan ailesini aradı.. ve telefonu açan Metindi..

Öğretmeni olan biteni anlattı.. Metin ise hemen banyoya koştu.. Yıkadığı şampuanın etiketine baktı ve şampuan..

Etiketinde sıvı gaz yağı yazıyordu.. Metin çok utanmıştı ve kardeşi okuldan gelince ondan özür diledi..

O günde öyle geçti.. Ertesi sabah Metin ağlaya ağlaya uyandı, babası çoktan evden çıkmıştı..

Kalkıp kardeşini uyandırdı.. sonra da yüzünü yıkamaya gitti.. Kardeşi Tuğçe’nin saçlarını bu sefer..

gerçek şampuan ile daha dikkat ederek yıkadı.. Tuğçe okuldan gelince de ona öğlen yemeği hazırladı..

Yemek olarak ise ancak kuru ekmekli tost yapabiliyordu..

Çünkü yaşı Tuğçe’den biraz büyük de olsa onun içinde ocak veya fırın kullanmak yasaktı..

  Yiyecekleri bitince Metin kardeşine sarıldı ve ağlaya ağlaya kardeşim biz artık idare edemiyoruz annemsiz dedi..

Tam o sırada kapı çaldı.. herhalde babam geldi dedi Metin ama..

babası bu kadar erken saatte gelmezdi..

Kapıyı açtıklarında gördüklerine inanamadılar.. Kapıda anneleri duruyordu..

  Annelerine koşarak ikisi birden sıkıca sarıldılar ve bir yandan da ağlıyorlardı..

Anneleri ise onlara gülümseyerek ben yokken neler yaptınız bakalım dedi..

Metin dedi ki pişmemiş tost yaptık ve yedik.. Kardeşimin saçı gazlandı.. ve saçları yolunmuş gibiydi tarayamadım..

Yani kısacası anneciğim ne olmadı ki dediler yeniden annesine sıkıca sarıldılar..

Annesi de kahkahalarla güldü..

Efendim bu hikayemiz de yeğenim Nil Eligül'ün katkılarıyla oluşturulmuştur..

Çok teşekkürler benim güzel dünya tatlısı yeğenim…