"Mesele on tanesi ile yolda yürümek değil. bir tanesi ile yolu bitirebilmek.

"Mesele on tanesi ile yolda yürümek değil.bir tanesi ile yolu bitirebilmek."
"Başka birini kırarak kendini tamir edemezsin."
" Her ilişki "ben seni" "bende seni" diye başlar........sonraaaaaaaa,
"Ben senin", "hay bende senin” diye biter."
"Yalan söyleyip yücelmektense, doğruyu söyleyip alçalmayı tercih ederim."
"İçinizde fırtınalar koparken, dışarıya günlük güneşlik havası veriyorsanız ya, yapmayın! bırakın hak edenler fırtınadan nasibini alsın."
"Sadece özlersin ve özledikçe daha çok seversin."
"Ustaya sormuşlar; hayatta yaptığınız en büyük israf nedir ?
usta cevap vermiş; hak etmeyenlere verdiğim değer."
"Erkek olmak doğuştan gelen bir alın yazısı olsa da,adam olmak herkese nasip olmaz."
"Doğru şeyleri yaparak kaybettiğim kim varsa, yolu açık olsun!"
"Hep güzel baktığımız için insanlardın gerçek yüzünü göremiyoruz."
“Hayat; ne aşk davasıdır ne de ekmek kavgasıdır. Hayat "insan" kalabilme mücadelesidir... Şerefinle... Namusunla… Onurunla................
Siz hiç korktunuz mu ?”
Kırşehir’de 65 yıl önce 5 yaşında bir çocukken elektriği, suyu, yolu olmayan köyümde yaşıyordum. Kış çok çetin geçerdi. Akşam olunca herkes ahırdaki hayvanlarının bakımını yapar, istirahata çekilirdi.
O zamanlar Televizyon, telefon gibi iletişim araçları yoktu. Sadece bir iki kişi de pilli bataryalı radyo vardı.Onu da sahibine açtırmak için kimler yalvarmazdı ki?
Osman Emmi kınalı ipliklerden örülmüş bir ipi dolabına takar, onu da beline bağlardı. Akşamları dolabı açmak için Osman Emmi'nin nazlanması görülmeye değerdi.
Komşu erkek ve kadınları çocukları ile birlikte Panik Hasan'ın odasında toplanırlardı. Panik Hasan'ın bir gönlü olmaya görsün ne meteller (Masallar) anlatırdı. Hâlâ özlemini duyarım.
Anlatılan hikayeler uzayıp giden,bir türlü sonuçlanmayan Yılan hikayesi cinsindendi.
Panik Hasan meteli anlata dursun gelen misafirlere neler ikram edilirdi neler? Biraz kırık leblebi, iğde, keçi boynuzu, halkalı şeker, fıstık.
Bunları yiyen misafirlerin gözü nedense hep Osman Emmi'nin dolabında olurdu.
Osman Emmi ne kadar nazlansa da kınalı iplikle bağlı anahtarını belinden sarkıtır,birde kendisini seyrediyorlar mı diye etrafa bakardı.Bakıldığını fark ettiği anda dolabı açardı.
Dolabın içerisinde özenle saklanmış portakal, biraz köftür, eşinin buğdaydan kavurduğu çeteneli kavurga bulunurdu. Portakalı belinden çıkardığı yılan dili bıçakla sininin üzerine koyan Osman Emmi, geriden misafirlerin bu yiyecekleri nasıl yediğini seyrederdi.
Çocuklar küçük olduğu için portakal kabukları boğazlarına bağlarlar. Evlerine kadar süs takınmış gibi bakarlardı.
Askerlik çağına gelmiş gençler zifiri karanlıkta birbirlerini korkutmak için yarış ederlerdi. Korkuttuktan sonra da sabahları fıkırdaşarak gülüşürler günlerini gün ederlerdi.
Köyün gençlerin Hacı Ahmet hiç bir şeyden korkmadığın, anlatılan korku senaryolarının kendisini etkilemediğinden bahsederdi. Yine bir gün köy odasından çıkmış geliyordu. Ancak ağzında garip bir ıslık göz gözü görmüyor, o sadece karanlığa ürüyordu.
Çok yaramazlık yapan Ali Kadir Hacı Ahmet'i korkutmak için fırsat arıyordu. Omar emminin yazın işini bitirip, havlusunun üzerine diktiği öküz kağnısı ne güne duruyordu.
Kağnının önü yukarı kaldırılmış, boyunduruk yan tarafından dışarı çıkmıştı. Ali Kadir gecenin karanlığını fırsat bilerek kağnının üzerine yattı. Kollarını boyunduruğa uydurarak yan tarafa açtı. Hacı Ahmet hala ıslık çalıyor, korkuyu gidermeye çalışıyordu.
Herkes pür dikkat onu seyrediyordu.Ali Kadir iyice kağnıya kamufle oldu.Hacı Ahmet kağnıya doğru yavaş yavaş yaklaşıyordu. Gözükmeyen Ali Kadir Kağnın üzerinde birden fırlayınca Hacı Ahmet korkudan yere düşerek bayıldı.Üzerine bir teneke su döktüler.
İşi cine döndürdüler.Ortalıkta cin şeytan diye bir şey yoktu.Ancak odalarda anlatılan cin ve dev hikayeleri insanların belleğine yer etmiş, gelen giden herkes korkuyordu.Sonun da odaların çoğunu kapattılar. Artık insanlar izbe yerlerde dinliyorlardı hikayeleri.
O metellere doyulur muydu hiç ? Anamın anlattıklarını duyduğum zaman taaccüp ediyorum. Çok çocuk 10 yaşına kadar korkudan altını ıslatırdı.
Teknoloji gelişti. Evlerimizin her yeri iletişim araçları ile dolu. Artık kimse kimseyi korkutamıyor. Daha doğrusu Cinler insanlardan korkmaya başladı.