İşini çok iyi takip eden, sürekli mal alıp satan, katmerli kazanç sağlayıp aşığı çift oturtan kurnaz çerçi, etrafına güven salmıştı.

Boz bir zırığı vardı. Bu hayvanın üzerine; torbalarla gudeyme, harnup, iğde, akide şekeri, halkalı şeker hangi etten yapıldığı belli olmayan sucuk gibi malzemeler yükler köy köy satardı.

Parası olmayan vatandaşlar birer urup veya birer çerik buğday, arpa ve çavdar karşılığı malzeme alırlar, mahsul ellerine geçince bu borçlarını öderlerdi.

Çocuklar ve gençler çerçinin getirdiği malzemeleri sevmeye başlamışlardı. Çerçi de kişilerin arzuları doğrultusunda onlara malzeme getirir sevgiyle şefkatle onlara uygun fiyatta satardı.

Erkeklerin bulunmadığı zamanlarda bayanlar ve çocuklar evlerinden urup tasla getirdikleri buğdayları verir, karşılığında malzeme alırlardı.

           Çerçinin mal satmasından hoşlanmayan arabozucu, nifakçı, münafık ağzı kara kişilerde vardı. Malzeme alan çocukları ve bayanları eşlerine jurnal ederler evlerinin düzenlerini kaçırırlardı.

           Hz. Ali der ki; "Bütün acıları tattım ama, insanlara muhtaç olmaktan daha acısını görmedim."

          Burada insanlar çerçiye, çerçi de insanlara muhtaçtı.

          Çocuklar bazen çerçinin mallarını araklayıp, aralarında üleşiyorlardı. Ancak çerçi derin düşünceler içerisindeydi. Bir türlü sattığı malların hesabını yapmıyor, her mal getirişinde yeni bir elbise, değişik kıyafetler giyerek köyün içerisinde gelenlere caka satıp, ağız tamburası yapıyordu.

         Diğer gittiği köylerde ustalıkla ığrıp çevirip büyük vurgunlar yapmıştı. Kendisi süslü gezdiği gibi malzemeleri taşıyan zırığını da süslemeye başlamıştı. Zırığın boynunda süslü bir atkı, atkının üzerinde bir kaç tane zil, hayvan yürüdükçe zillerin sesi çerçiye ayrı bir keyif veriyordu.

          Kimse çerçiye kaça sattığını, kaç lira kazandığını, kimlerden alacağının bulunduğunu sormuyordu. Çerçi artık hesapsız hareket etmeye, bıyık sıvazlamaya, ağız kahyalığı yapmaya başlamıştı.

          Hak yiyordu ama, bazılarına da verdiklerinin karşılığını almıyordu.

İçinde bir sevda vardı. Mal satışını, para kazanmayı evini ve hatta mal taşıttığı zırığını bile düşünemez olmuştu. Dolaşırken ve mal satarken birine mi sevdalanmıştı yoksa?!

          Söz ebesi ve lakırtı uydurmayı beceren kişiler arasında dedikodular başlamıştı. Çerçinin davranışları değişmiş, bazı alıcılara hoş olmayan davranışlarla bakıyordu.

          Orada bulanan eli boş bir kaç zorba zir zop kişiler çerçinin hal ve hareketlerini takibe almışlardı.

"Bazı güllerin dikeni görünmez. Canın acıdıktan sonra anlarsın."

          Çerçinin o masum tavrı kaybolmuş, yanlışlıklar yapmaya başlamıştı. Unutmamalı! Güzel ahlak, güzel yüzden daha ömürlüdür.

          Çerçi durup durup belli bir yere bakarak dizlerine vurup ölçüsüz bir şekilde gülüyordu.

          Halbuki :

          "İnsanın gülüşüyle terbiyesini, neye güldüğüyle seviyesini anlarsın."

          Çerçi duramıyordu. Derdini söylemeliydi. Beraberken dertleştiği birinin sırrını, ayrıldıktan sonra muhabbetine meze edeceğini nereden bilirdi?

          Çerçi düşüncelerini söylemişti bir kere. Hemen o zırtaboz kişilerin kulağına fıs geçtiler. Zırtabozlar boş durur mu? Çerçiyi soyarak evine  göndermek için harekete  geçtiler. Acı söyleyen değil, acıyı tatlı dille söyleyen dosttur. Bir gün yaptıklarının acı bir şekilde ödeneceğini ona bir dostu söylemişti.

Pabuç pahalıydı ! Çerçi çok sevdiği kır zırığını, getirdiği malzemeleri eşeğin palanını, ceket ve şapkasını orada bırakarak dört nala köyden uzaklaşmaya çalışıyordu. Zırzop kişiler biraz tecrübesiz olduğu için çerçiyi elden kaçırmışlardı.

          Orada bulunan kişiler çerçinin malını talan ettiler. Çerçiyi ellerinden kaçırdıkları için intikamlarını kır zırıhtan aldılar. Kuyruğunu ve kulağını keserek çerçinin gittiği tarafa gönderdiler.

          Sözün özü; "Herkes bir yaşam seçer. Seçtiği yaşamın bedelini öder."

          Çerçi hayal perdesinin arkasında oynayarak, kendi kendine sevdalanmıştı. İtibarı, malları ve elindeki hayvanı başkalarının eline geçti.

          Bir dakikalık sevdalanmaya karşı, bir dakika sabırlı olmak, binlerce dakika pişmanlık duymayı önler. Bunun içindir ki hangi işi yaparsak yapalım, asla duruşumuzu bozmayalım. Kimsenin hakkına tecavüz etmeyelim. Kimsenin namusuna bakmayalım.

          Her ne kadar çerçi kötülük yapılmasından kurtuldu ise de ceketi kaçtığı yerde yıllarca asılı kaldı. Olan burada kır zırığa oldu. Kulak ve kuyruğu bir daha yerine gelir mi?

          İnsanlar kaderleri yüzünden değil, yanlış tercihleri yüzünden mutsuz olurlar.

          Hep mutlu kalmanız dileğimle saygı, sevgi, hürmet ve muhabbetlerimi arz ederim efendim.