Lükse düşkünlük veya lüks yaşıyor imajı vermek, acaba yıllardır aşağılanmanın hor ve hakir görülmenin verdiği bir sosyal tepki midir, yoksa “ben de varım!” gibi bir düşüncenin ispatı mıdır?

Elbet her fert rahat ve huzurlu bir yaşam arzular, ama borçlanarak veya başkasının yardımıyla değil. Türkiye kazanmadan harcamanın ve meşru yoldan para kazanamamanın sıkıntısını çekmeye alışmış görüntüsüne harmanlanmış, oturmamış bir kültürün yozlaştığının ispatını göstermektedir.

Çok lüks yasamak, çok daha harcamayla mı olur, yoksa günlük yaşamımızı alın teri ve helal yoldan kazanılan parayla mı, daha basit ve kolay bir yaşam programı sürdürmekle mi olur?

Evet, lüks yaşamanın bir faturası vardır, bunun henüz seçimini ve hesabını yapamamışız toplum olarak. Gelirinden fazla harcamayla daha lüks yasayana ayak uydurmaya çalışmak, bir yerde yolun tıkanacağını hesaplayamamak, ileri yaşamlarda illegal yollarda giderin telafisine teşebbüse zorlar.

Burjuva toplumlarda geleceğini garanti olarak görmemek, günün yaşam koşullarına ayak uydurmak yerine, etrafına caka satarak kendini ispata çalışmak, elbette bazı külfetler yükler insanlara.

Çabuk köşe olma ticareti zihniyeti taşıyan esnaf, ileriki zamanlarda daha rahat bir yaşam sürdüreceğini düşünmesi, eğitimini almadığı bir işi yapıyor demektir. Yoğurdu yerken sütün geldiği yerin ayağını kırmayan ve müşterisine iyi davranan, işini bilen tüccarın akıllısıdır.

Birçok insanların doğası incelendiği zaman ortak yönlerinin çok olduğu görülür. İnsanlar kendi ruhlarını dinlediği kaprissiz ve gerektiği gibi kullanılırsa daha doğruya ulaşması ve yaşamın kolaylaşmasını sağlar. Sabırla gönülü kontrol altına almak çok gayret ve zahmet isteyen mücadele türüdür.

Akil gönülün hizmetçisidir, gönül ne isterse beyin (yani akil) ona odaklanır ve programlanır. Beyini yönlendirmek, kültürel alt yapıya sahip olmak yetmeyebilir. Fakat bulunulan ortamın çok kültürel renkliliği ve gelir seviyesinin dengesizliği, üstünlük rekabetine yol açar. Her türlü rekabet külfeti ve ikiliği artırır. Kontrollü ve anlayışlı rekabet, toplu yaşamın en önemli unsurunda bir tanesidir, adaletli gelir dağılımı ve dengeli gelir seviyesi, toplumun huzur anahtarıdır.

Paylaşımı seven ve hoşgörüyü benimseyen bir toplumun her zaman huzurlu bir yasam sürdüreceğinin bilincine ulaşması çok önemlidir. Paylaşım deyince her kez veya çalışan kimsenin, çalışmayan tembel kimselerle paylaşması değildir. İslam dini ve İslami yaşam tam buna uygun bir yaşam sitilini birçok ayetlerinde zikreder.

Şu gerçeği de göz ardı etmemek lazım, fazla sosyal beklenti insanları tembelliğe yönlendirir. Kolay yaşama alışkınlık toplumu felakete ve etnik gruplaşmaya sürükler. Kadercilikle toplumu yönlendirmeye çalışmanın neticesini, etrafımıza bakarsak mubahlasın değerlendirebiliriz. Emek sarf etmeden lüks yaşam hayalden başka bir şey değildir. Kendisine para ve servet, toplumuna da sabır ve dua tavsiye eden toplum yöneticilerinin akıbeti, gerçeği öğrenene kadar şatafatı sürer.