Türkiye´yi silahlı örgütler kadar uğraştıran ve yıpratan silahsız pek çok örgüt daha var. Bunların öne çıkan ve devlet içerisinde Gülen cemaat örgütü kadar iltimas gören ve müsamaha gösterileni yok.

Türkiye´yi silahlı örgütler kadar uğraştıran ve yıpratan silahsız pek çok örgüt daha var.
Bunların öne çıkan ve devlet içerisinde Gülen cemaat örgütü kadar iltimas gören ve müsamaha gösterileni yok. Fakat bazı yanlış siyasi hesaplar yüzünde, bazı örgütlerin dini referansı iyi kullanarak üzerine gidilmesini önlediği gibi örgütlenmesine bizzat devlet tarafında göz yumulmuş ve hatta geniş çaplı ve büyük rakamlı maddi yardımlarda yapılmıştır, son on yıl içerisinde.
Bunu Sayın Cumhurbaşkanımızın miting konuşmalarından öğrendik, “ne istediler de vermedik?” diye, yoksa nerden haberimiz olacaktı.
Var varda halk her şeyi görüyor da telaffuz yeteneği domurlaştırılmış ve geçim derdiyle uğraşmaktan etrafını göremez duruma getirildiği içindir.
Bugün Türkiye genelinde bu F gurubun, bağış adı altında edindiği emlak, çok milyarderleri kıskandıracak seviyededir. Bu emlaklara el konulup tekrar eski sahiplerine veya sahipsiz çocuklara verilmesi en doğru uygulama olacaktır eğer yapılabilinirse.
Ben 1977 veya 78 yıllarında tanıdım Gülen’i. Bu yıllar Türkiye’deki siyasi partilerin gurbetçiler üzerinde bazı emelleri vardı, soygun ve vurgun hesapları. Bazı cemaatler ve guruplar hatırı sayılır vurgunlar yaptılar ve de bunların üzerine yattılar.
O kadar ileri gidilmişti ki bazı İslami örgüt adı altında silahlananlarda vardı. Bunların en tehlikelisi olarak tanıtılan kaplancılar gurubunun, kuskunu geçtiği durumuna geldiğini fark eden Alman istihbaratı ve Türkiye’nin de bastırmasıyla, Köln´de kurdukları hilafet devletinin mal varlıklarına el konuldu ve halifeleri de kodese atılarak şimdilik bastırılmış görünüyor.
Tam da siyasi partilerin Avrupa’da örgütlenme hevesi, kargaşa dönemine girdiği zamanda Gülen Avrupa’ya geldi. Ben hala anlamış değilim. Hoca neden bu gariban emekçilerin arasına girme ihtiyacını duymuştu.
O zaman bazı yaltakçılar ve şak şakçılar, işçilerin Hıristiyanlaştırıldığını ve Tanrı tarafından Gülen’e uyarma görevi verildiği fısıltısı yayılıyordu. Bu arada işçiler arasında paralarda toplandı.
Kırşehir’de de çok paralar toplandı, yüzlerce insanımız onlara maddi destek sağladığı da bilinen bir gerçek.
Fakat kime ve kimin için toplandığını bilemiyorum. Çünkü çok para toplayanlar vardı, bu durum halada devam ediyor.
Avrupa bir nevi Türk siyasi dilencilerle dolmuştu. Yalnız bir siyasi parti liderine araba alınacak diye toplanan paraların arasında benimde 10 mark yardımım olmuştu da o durumu kesin olarak kime toplandığını biliyordum. Vermeyenlerde bayağı aşağılanıyordu.
Gülen hocanın, yani yeni Peygamber adayımızın şimdi neler söylediğini anımsayamıyorum. Ama iyi şeyler söylediği doğrudur ki onu dinleyenler de onunla beraber, salya sümük gözyaşı döküyorlardı.
O günlerde Kırşehir’de yerel bir gazetede bayağı övücü bir yazı yazmıştım Gülen için.
Konuşurken dini ağırlıklı ve gurbetin verdiği sıla hasretinin de duygularıyla dinleyenlerin etkilenmesi gayet normaldi. Aynen şimdiki zaman gibi, o zamanlarda da yurt dışında çalışanlara döviz makinesi olarak bakılıyordu.
Şunun kesin olarak bilinmesinde yarar var. Gülen olayı şimdiki iktidarın eseri değil, AKP’yi de kullanmış olurlar ve de kullanıldıklarını partinin ileri gelenleri de itiraf ediyorlar ve hatta bu guruba dâhil olanı da vardı hala da parti içinde bulunanları temizleme hareketi devam ediyor. Fakat bu işin o kadar kolay olmadığını yaşanan olaylar da gösteriyor.
Bilhassa emniyet teşkilatında bu rakamın tahminden çok daha fazla olduğu söyleniyor yetkililer tarafından. Askeriyede de rakamların çok yüksek olduğu kesin olarak doğru söyleniyor. Askeriyede kadrolaşmaya başladığı tarihler çok daha eski. 1968 yıllarında belki daha da eski. Bizzat benim şahit olduğum ve bir astsubayın ağzından duyduğum bazı söylemler, o zaman beni de hayli etkilemişti. Geçen zaman zarfında generalliğe kadar yükselen subayların olduğunu tahmin etmek kâhin olmayı gerektirmez.
Gülen hocanın geçmişi ve kim olduğu da tartışılır bir duruma geldi son zamanlarda. Ermeni kökenli olduğu ve aynı zamanda Yahudi kökenli olduğu gibi yazılar yazılıyor ve internet ortamında bir karalama harekâtı yürütülüyor.
Hocanın Erzurumlu veya Vanlı olmasına rağmen, Trakya bölgesine fazla ilgi duyması, dedesinin İspanya’da Türkiye’ye gelen Yahudilerden olması ve ilk geldiği yerin Trakya olmasının bir ata özlemine duyduğu hasret olabilir mi kuşkusu da var.
Hani bir zamanlar nerdeyse Peygamber muamelesi gören, her siyasete soyunanın elini öpmek için kapısında kuyruğa girmeye çalıştığı adam şimdi fellik fellik tutuklanmak için aranıyor.
“Paralel Yapı” olarak adlandırılan örgütün yıllarca devlet yapılanmasında çöreklendiği, askerlerin kumpasa düşürülmesi esnasında açığa çıktıda haberdar olduk. Oltayla silah tutan örgüt elemanları ve adliye içerisinde örgütlenen hatta özel savcılığa kadar yükselen elamanların, deşifre olunca, paçayı sıyırarak nasıl soluğu dış ülkelerde aldığına şahit olduk.
Gülen hoca birçok konuşmalarından elemanlarına mesajlar veriyordu. Şu kelimeyi defalarca kullandı (devamlı ileri hamle edeceksiniz fark edilince duracak bir adım geri atacaksınız ve fırsat tekerrür edince ileri atılacaksınız ve hedefe varıncaya kadar yılmadan çalışacaksanız, eleman yetiştireceksiniz adli makamlara, yani hâkim savcı yetiştirerek suyun başına oturacaksınız. Kolluk kuvvetlerinin kontrolünü ele geçireceksiniz, gümrüklerde söz sahibi olacaksınız)
Evet, Fethullah Gülen bunları bu ülkede değişik hükümetler zamanında defalarca ve alenen söyledi. Bu zaman zarfında kendilerini devlet adamı olarak gören kimseler bunu hiç mi görmedi veya göremedi. Gülen’in dershanelerinde eğitim alan çocukların, sınavlarda devamlı üst sıralarda yer alıp yüksekokullara girişleri, şimdi deşifre oldu da öğrendik.
Peki, yıllardır yüksekokullarda okuyan ve bazı devlet kurumlarının başına üst yönetici olarak atanan kimseler ne olacak şimdi? O sınavlara da hakları gasp edilen kimselerin hakları nasıl iade edilecek?
Dış ülkelerde maarif çalışmaları bazı egemen ülkeler kadar olmasa da yüzü aşkın ülkede Türk okulları açılması elbette güzel girişimlerdir fakat buraların devlet kontrolünde olması elbette yararlıdır.
Şimdi bu okulların durumu ne olacak bunu devlet organize etmesi ve kontrol altına alması gerekir. Fakat şimdiye kadar bu okulların finans problemi nasıl çözülecek, eğitim veren hocalar yıllarca oralar için yetiştirilmiş geri çekilme durumunda yerleri nasıl doldurulacak.
“Niçin?” diye soranlar olacaktır. Çünkü bu okullar Türkiye Cumhuriyeti’nin referanslarıyla açılmış, hepsi değilse bile bir kısmı.
Devlet idaresi devamlılık ister iyi yetişmiş elamanları bir çırpıda atmak iyi bir uygulama olmaz. Türk imajının deforme olmaması ve eğitim verdiği ülkelerde devam etmesi gerekir.
Gülen hoca güle güle kapağı dedesinin yanına atarken geride çokça ağlayan ve mağduriyetler bıraktı. Yıllardır faaliyet gösteren bir örgütü bir iki makaleyle anlatmak mümkün değil, daha geniş araştırma yapan yazarlar var. Artık bundan sonra düşen perçemin, keli saklayacak hali kalmadı, bütün detaylarıyla yazan olacaktır.