Thymos; bu kavram insandaki bir tür adalet duygusunu temsil eder ve bu anlamda bencil olmama durumu ile beraber idealizm, ahlak, özveri, güven, cesaret, namus ve iyi bir erdemli birey olmayı psikolojik olarak bir mekân niteliği taşır.
Thymos bize, değerlendirme ve değer biçme sürecinde güçlü bir duygusal bir dayanak sağlar ve insan olarak bize doğru ya da haklılığa ilişkin inançları uğruna en güçlü içgüdülerini aşma olanağı sunar. İnsanlar doğaları gereği önce kendilerine ait değer biçerek haklılıklarını ortaya koyarak söz konusu kendileri olduğunda hiçbir şekilde müsamaha göstermezler, buna dayalı olarak eleştirilmekten uzak saygı duyulmayı beklerler ve buna dayalı bir öfke patlaması yaşarlar.
Thymos yalnızca adalet duygusunun ve özverinin değil, insan benciliğine karşıda bir tavır içinde yer alır. Buna göre Thymos kendini kanıtlama ve arzu etme kargaşası arasında gelgitler yaşadığı zaman zaman hayal kurarken absürt hayal kurmak gibi bir durum yaşayabiliyor.
İnsan doğası gereği hayal kurmadan edemez; hayaller gerçekleşecek diye kurulmaz, sadece bir umut olsun diye ya da acaba ya da neden gerçekleşmesin diye düşünülerek te kurulabiliyor.
Her hayal gerçek olacak diye bir şeyde söz konusu değil, ayrıca insan doğası gereği istese de istemese de iradesi gereği hayal kurar, bunun önünde Çin seddi olsa mümkün değil durduramazsınız.
Önemli olan kurduğunuz hayalin bir hedefi olması, yoksa sadece çocukların oyuncak arabasını sürerken onu gerçek arabaymış gibi görüp o şekilde davranmasına benzer.
DÜNDEN ÇOK YARINDAN AZ BUGÜNÜ TADINDA YAŞAMAK
“Hayat bazen insanlara bir doyumsuzluk hissi yaşattır”
Elinizdekilerin bazen size yetmediğini düşünmeniz yüzünden zaman içinde mutlu olmadığınız hissine kapılırsınız. Elinizdekilerle yetinmeyi beceremediğinizde bu sizi hep bir arayışa iter. Ama! Farkına belki de hiç varmayacağınız şey siz arayış içerisinde olduğunuz müddetçe hata yapma olasılığınızın artıyor olması. Yanlış seçimler ve uzaklarda aradığınız mutluluk (artık her ne arıyorsanız) sizin bir gün gelecek elinizdekileri aldığında eyvah ben ne yaptım diyeceksiniz.
Belki tren çoktan kaçmış olacak; Asıl bizler için önemli olması gereken, sahip olamadıklarımızın peşinden boş bir hayal veya hevesle koşturmak değilmiş diyecek olmanız. Gerçekten hayatınızı karanlığa gömmek istemiyorsanız, size verilenlere şükretmeniz ve daha çok mücadele ederek hayatın size tanıdığı olanaklardan fayda sağlamanız.
Zaman o kadar çabuk geçiyor ki size naçizane tavsiyem, kendinizle baş başa yalnız kaldığınızda yaşadıklarınızın ve yaşattıklarınızın bir muhasebesini yapma fırsatını yakaladığınızda: Odanıza çekilip tek başınıza yatağınıza uzanmış bir şekilde tavana bakarak hayal kurmaya başladığınızda, o an kafanızın içinde yaşadıklarınızı ve yaşattıklarınızı bir film şeridi haline getirerek kendinizi sinemada beyaz perdede makinistin oynattığı filmi bu sefer sizler oynatın ve o an anlıyorsunuz ki büyük bir hırs ve telaşla peşinde koşturduklarınızın aslında size bir getirisinin olmadığını, hata hayatınızda çok şeyler götürerek sizin bir yanınızın eksik olduğunu size hatırlatıyor.
Bunun sadece maddiyat olmadığını aslında sağlığınız, hayalleriniz dostlarınız, aileniz ve en önemlisi sizden giden bir parçanız olan ve aynı zamanda Tanrının yaşamanız için ruhunuzu hapsettiği bedeninizin yok ettiğine şahitlik edeceksiniz.
SONUÇ NE PEKİYİ
Bu çıkılması güç olan süreçten nasıl kurtulacağınızı küçükte olsa nasıl bir hasarla atlatacağınızı hiç düşünüyor musunuz?
Bol bol düşünüp sakin bir şekilde hayatınızı sorgulamaya vakit ayırın, mutsuzluğun nedenini siz biliyorsunuz; bitmek bilmeyen istekleriniz ve elinizdekilerle yetinmek yerine doyuramadığınız nefsiniz olduğunu birden hatırlıyorsunuz.
O odaya sizi kapatmalarını beklemeyin, o oda sizin aslında, canınız istediğinde o odaya girerek yaptıklarınızın mülahazasını yapmak sizin iradenizde olan bir durum imkânınız varsa elinizdeki sihirli değnekle sihirli bir dokunuşla imkânsız olanı değiştirebileceğinizi bilmeniz kâfi. Kendinizde olmasını veya olmamasını istediğiniz iyi ve kötü yanlarınızı keşfetmeye çalışın.
Bunu başarıyla yaptığınız zaman hayatınızda birçok değişikliğin olduğunu fark edeceksiniz. Ailenizle aranızdaki iletişim değiştiğini fark edeceksiniz. Kendinize yakın gördüğünüz dostlarınızla iletişiminiz ve yaklaşımız farklılaşacaktır muhakkak.
Hayatınızın içerisinde olmasını ve ebedi kalmasını istediğiniz insanları seçerek ve en önemlisi çok insan değil olması gerektiği kadarına müsaade edeceksiniz. Peki zararı dokunan ve zararlı olduğunu düşündüğünüz insanlar! Bu tipleri uzaklaştırarak çevrenizde hasta bir organ gibi dolaşan bu tipleri cerrahi bir yöntemle kesip attığınızda veya atmaya karar verdiğinizde mutluluğu yakalamış olacaksınız. Bunu yaptığınız zaman ruhunuz huzura erecektir emin olun. Ruhunuzun hafifleyecektir ve bu vesileyle tekrar yaşamak için yeni bir fırsat yakaladığınızı hissederek ve de yaşayarak göreceksiniz.
Asıl konumuz "Doyumsuzluk"
Hayatınızda elinizdeki imkanlardan fazlasını istemek sadece açgözlülük ve doyumsuzluk denilen hastalığın habercisi. Bunun içinde yapılması gereken bir psikiyatristten yardım almak olduğunu unutmayın.
Aslında sorunumuz şu; artık neye ihtiyacımız olduğunu bilmiyoruz. Sadece sahip olmak istiyoruz. Güzel şeylere sahip olup değerini kaybetmeden önce de bildiğimiz bir hayat yaşamak dileğiyle... 
“İnsanın sorumluluğunu keşfetmesi, yaşamının anlamını bulması için, gerçekten en çok ihtiyaç duyduğu şey, uğruna çaba göstermeye değer bir hedef, özgürce seçilen bir amaç ve onun için uğraşmak ve mücadele etmektir” Victor Frank.