Bu yazımda anlatmak isteğim kişi, Makine Mühendisi ve yıllarını Kırıkkale Makine Kimya Fabrikalarının başarısı için harcamış olan Saygı Değer Mehmet Avşar’dır. Hayatımın Tarihi diye bir kitap yazmış. Bu kitabından bir tane de bana verdi. Okudum. Doymadım anlattıklarına. Bir kere daha okudum. Bu sıralarda BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİ kitabını okuyordum. Bu kitapta bir doktor var. Bir tane de Piskopos var. Bu kişiler doktorluğunun yanında ve kilisedeki görevleri dışında benim işim bu kadar dememişler. Köy köy kasaba kasaba gidebildikleri kadar çok yere giderek, halkın içinde bulunduğu sorunlarına yol gösterici çalışmalar içinde bulunmuşlar.
Bataklıklar ve kayalıklar içindeki Kuzeyin sefil ve hastalıklı ülkesini kalkındırmışlar. Bugün Finlandiya dünyanın eğitim - öğretim alanında en birinci ülkesi olmuş. Halkı mutlu ve refah içinde yaşayan ülkesi olmuş. Finlandiya’nın aydını, o fakir ve sefil insanlarının sırtından okumuş ve doktor olmuş. O fakir insanların sırtından piskopos olmuş. Kendileri kazanıyorlar. Rahat bir yaşam şansına sahip olmuşlar. İşte aydın sorumluluğu bu noktada başlıyor. Ben doktorum. Ben kazancıma ve çıkarıma bakarım demiyor. Ben Piskoposum. Yaptırırım kilisede ibadetimi. Rahatıma bakarım demiyor. Ülkesinde gördükleri sorunları ve bu sorunların çözüm yolları üzerinde gayret gösteriyorlar. Çabaları sonuç veriyor. Finlandiya dünyada yaşanır ülke hainle geliyor.
Bizim de bir Mehmet Avşar’ımız var. İlkokul çağlarına kadar entari giyerek bürümüş. Küçük yaşta tarlaya azık çekerek aile işlerine yardımda bulunmuş. Bahara çıkıldığında evde un ekmek kalmadığı için AÇBOĞAZLIK sürerek un ve ekmek yapılarak büyümüş. Sanat Okulunun da okumaya 1946-1947 yılında başlamış. Bir arkadaşı ile geçimini su satarak sağlayan bir ailenin, arkadaşının babasının tanıdığı bir ailenin evinde okumaya başlamış. Ailenin evi çok küçüktür. Daha fazla kalamamışlar. Bu defa Salih Dayısının tanıdığı, geçimini amelelik yaparak geçinen bir ailenin yanında kalmış. Birinci ve ikinci sınıflar böyle okumuş. Üçüncü ve dördüncü sınıfları da yaşlı ve yoksul bir kadının evinde, Kezban Teyze dediği bir kadının evinde kalmış. Beşinci sınıfı da okulun kiraladığı yurtta kalmış. Kırşehir Sanat okulunun demircilik bölümünü bitirmiş. Bu yıllarda cep harçlığı olarak, babasının sattığı saman parasından, kendisine verdiği o zamanın 25 kuruşlarıdır.
Kırşehir Sanat Okulunun dördüncü ve beşinci sınıfını da okuduktan sonra İSTANBUL YILDIZ TEKNİK OKULU MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜNÜ kazanır. Ancak okumak için buralarda para gereklidir. Ancak okula yakın bir öğrenci yurdu vardır. Bu yurtta kalır. O dönemlerde İstanbul’da KIRŞEHİR ÖĞRENİM GENÇLİĞİNE YARDIM DERNEĞİ vardır. Bu dernekten 3-4 ay yardım alır. Daha sonra TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ’NDEN devamlı burs alır. Eğitimine devam eder. Sınıfta kalmadan mühendis olarak 1954-1955 ders yılında mezun olur. Mehmet Avşar’ın anlattıkları içerisinde, hayret ettiğim bir durum var. İlkokuldan üniversite bitinceye kadar her ders yılında ve her dersin, hem adlarını, hem dersleri kimin okuttuğu hiç eksiksiz biliyor olmasıdır. Ve her dönem değer verdiği arkadaşlarının adlarını soyadlarını biliyor olmasıdır. Müdürlerini, müdür yardımcıları biliyor olmasıdır.
Dikkatinizi Finlandiyalı Doktor ve Piskopos üzerine çekmek istiyorum. Bu kişiler meslek hayatına başladıktan sonra çalışma saatlerinden arta kalan zamanlarını, halkın bilgilendirilmesine, pislik ve fakirlikten kurtarılmasına harcamış. İşte bizim de Makine Mühendisimiz Mehmet Avşar 1955 yılında KIRIKKALE TOP FABRİKASINDA ATÖLYE ŞEFİ OLARAK çalışmaya başlamış. Bir ömür MAKİNE KİMYA FABRİKALARININ BAŞARILI ÇALIŞMALARINA ADAMIŞ. Gözü hiç kişisel çıkarı peşinde olmamış. Kazancına haram lokma karıştırmamış. 1993 yılında emekli olmuştur.
Makine Kimya yıllarında, fabrikanın beyin takımı olarak görev yapmıştır. Fabrika yönetim kendisini PAKİSTAN’A, araştırma- geliştirme amacıyla gönderilmiş. ALMANYA’YA, bir sorunun çözümü amacıyla gönderilmiş. İSVİÇEYE, bir konuda bilgi edinmek amacıyla gönderilmiş. GÜNEY KORE’YE, atış testlerini öğrenmek amaçlı gönderilmiş. Kalite el kitabının hazırlanışında, Kalite kontrol yönetmeliğinin hazırlanmasında çalışmaları olmuş. Ve daha neler neler. Mehmet Avşar 1955 yılında kurumda çalışmaya başladığında itibaren, her yıl Makine Kimya’ya kimler gelmiş, kimler gitmiş. Hepsinin adları ve soyadlarıyla, başarılarıyla ve başarısızlıklarıyla ilgili tüm bilgilere sahiptir. Bunların hepsini HAYATIMIN TARİHİ isimli kendi yazdığı kitapta görebilirsiniz. Kitabı bizzat Mehmet Avşar’ın kendisinden temin edebilirsiniz. Kitabımın tanıdıkları dostlarına ücret talep etmeden dağıtmaktadır. Bana ne demeyim. Çünkü Ülkemizin Mehmet Avşar gibi aydınlara ihtiyacı vardır. Çünkü bizdekiler gibi yumurtadan çıkıp ta kabuğunu beğenmeyenler, nankörler çoktur. Öyle olmasa halkının yüzde yirmisi açlık sınırında yaşıyor olur mu? Halkının yüzde yirmisi yoksulluk sınırında yaşıyor olur mu?
Değerli okuyucular iş hayatı başarılar ve özverili çalışmalarla doludur. 1955’lerin makine mühendisi, gözünü hiç paradan yanı çevirmemiş. İsteseydi özel sektörde daha çok paralarla çalışması mümkündü. Kendi başına işyeri açarak çok zengin birisi olabilirdi. Mehmet Avşar devleti adına çalışmayı kendinse görev saymıştır.
Hayatının iki önemli safhası daha vardır. Bunlardan birisi aile hayatıdır. İkincisi de HAC görevidir. Bu iki görevinde, kitabını okuduğunuzda örnek alacağımız kişiliktir. Mehmet Avşar yoksullukların içinden gelen ailesini ve fertlerinin hiçbirini ihmal etmemiş. Kardeşlerinin, kayınlarının, köylülerinin, arkadaşlarının her birinin elinden tutmuş. Onların iş sahibi olmalarına, ev bark sahipleri olmalarına, tahsil yapmalarına, işe girmelerine, olabildiğince yardımcı olmuştur. Aynı anda Mehmet Avşar’ın evinde bir öğrenci yurdu gibi, bir bakım evi gibi yakınlarıyla dolup taşıyor. Kitabını okuyunuz. Böyle olduğunu görürsünüz.
Ancak eşi Cemile hastalanıyor. Rahmetli oluyor. Kızları evleniyor. Yuvalarını kuruyorlar. Damatlar dâhil torunları, kendisine sonsuz sevgi ve saygı içindeler. Babalarına bağlılar. İkinci evliliğinden eşi de kendisine çok bağlı. Birlikte sorunsuz evlilik sürdürüyorlar. Hac ziyaretinin de yapmış. Her attığı adımının notunu almış. Günlüğünü yazmıştır. Bilerek ve ne yaptığını, ne yapılacağını bilerek, hac görevini yapmış. Şimdi aramızda hiç kimseyi üzmeden, hiç kimseyi kırmadan, insanca yaşam kurallarına uyarak, saygı, hoşgörü, sabır, düzgün konuşma, karşılıklı anlayış, dayanışma kurallarına uyarak, yardımlaşmaya önem vererek, böbürlenmeden, kibir iletine yakalanmadan, insanca bir yaşam sürdürmektedir.
Ben kendi adıma Mehmet Avşar’a sağlıklı ve uzun ömür diliyorum. Ve diyorum ki MAKİNE KİMYA CAMİASININ ve KIRŞEHİR KARACÖREN halkının Mehmet Avşar’la gurur duymaları söylemeye çalışıyorum. Finlandiya’nın aydınları ülkelerini aydınlatmışlar. Kalkındırmışlar. Bizde de Mehmet Avşarlar var. Yaptıkları bilinmiyor. Ancak sayıları az olduğu için, sessiz ve sakin köşelerinde kaldı. Son söz olarak şunu söyleyim. Hayatının her safhasının notlar alarak geçirmiş. Doğrusu alkışlıyorum. Olursa işte bu kadar olur.