G-20’nin Kırşehir’le ne ilgisi var demeyin, çok ilgisi var. Belki direk Kırşehir’i ilgilendirmiyor ama dolaylı çok ilgilendiriyor.

G-20’nin Kırşehir’le ne ilgisi var demeyin, çok ilgisi var.
Belki direk Kırşehir’i ilgilendirmiyor ama dolaylı çok ilgilendiriyor.
Zaten Kırşehir’de G. 20’nin ne olduğunu, ne anlama geldiğini bilen de yok. Çünkü Kırşehir’de kimse bu konuları araştırmıyor. Televizyonlarda kim ne demiş ona bakmakla yetiniyor.
Türkiye bu yıl ev sahipliği yaptı. Dünya bu toplantıları yakından izledi. Binlerce basın mensubu da bu toplantıları yakından takip etti.
Kırşehir’de ben de bu toplantıları televizyon ekranlarında ve basından takip edebildim o kadar…
G-20 toplantısı tatil beldesi olan Belek’te başladı ve bitti.
Dünya’nın faşizm ve materyalist ülkelerinin liderleri, adeta bir defile gösterisi şatafatıyla Antalya’nın tatil beldesi Belek plajlarında bol menülü tatil yaptılar.
Niye bir araya geldi?
Zengin ülkelerin başkanları, yani Suriye konusunu mu halledecekler, sığınmacı sorununu mu halledecekler?
Afrika’da aç gezen çocuklara bir lokma ekmek mi verecekler. Hayır, hiçbir problemi halledecekleri falan yok ve etmediler de, sadece şatafatlı gösteri ve güç dengesi reklamı ve kapitalizmin yeni stratejilerini şekillendireceklerdi. Belek’te toplanan yirmi ülkenin liderleri, dünya üzerindeki ekonominin % 85´ine hükmeden ve kontrolünü ellerinde bulunduran ülkelerin temsilcileri. Suudi kardeşe ne dersiniz, elli tane lüks araba, jumbo jet dolusu entarili güya devlet adamları. Devlet adamların da oğul, damat, damat pek olmazda yani, çünkü kız evlat onlar için adam sınıfında değil, yakın akrabaları. Bu kadar şatafata ne gerek var be kardeş, dünya alem biliyor petrol paralarının sende olduğunu, eh işte görgüsüzlüğün çağdaş ve zamane temsilcisi.
Kendi vatandaşlarına bir bakar mısınız, geri kalmış çölde iki devenin arkasında dolaşan ve kralların bulunduğu alanlara sokulmayan bedevi topluluğu. Bu adamlar dünya sorunlarını konuşsa ne olur konuşmasa ne olur.
Ceplerinde bir kuruşluk yardım çıkmaz, zaten çıkması da mümkün değil çünkü petrol paraları Amerikan bankalarında, âminin müsaadesi olmadan oralarda para mı çıkar.
Siz bakmayın G 20 falan bunları birleştiriyor, profil öyle göründüğü gibi değil. El Ensar provaları, tut ucundan döşeyelim abi misali bir nevi paylaşım seremonisi. Ortadoğu’yu savaş uçaklarının eğitim alanına çeviren ve herkesin kendi terörüne yardım ettiği gurupların egemenlik alanları. Fransa’nın desteklediği guruplardan birinin eylem yaptığının anonsu yapılıyor. Bu yazının yazılmaya başladığı anda Paris’te yapılan katliamların haberini veriyordu haber kanalları. Böyle saldırıları beklemeyen bazı ülkeler saflığa yatıyor demektir. Bir gün önce PKK´nın üst yöneticilerini sarayda ağırlayan Fransa, kendi teröristini kollarken başkasının teröristi de seni hak hukuk ve adalete davet eder. Bu davet biraz Fransız usulü oldu ama ölen insanların suçu neydi?
Anadolu’da bir deyim vardır (akılsız başın cezasını sefil taban çeker derler) Sen geri bıraktığın bazı ülkeleri dozer gibi teknolojik silahlarla ezer yok etmeye çalışır onların yaşamını kâbusa çevirirsen ve iliklerine kadar sömürürsen, bunun karşılığını elbette görürsün.
Silah sanayiine harcanan paraların onda biri istihdam için harcansa, Afrika ülkelerinde soyup veya zorla gasp ettiğin paraların bir kısmını yerinde yatırıma harcasan, bu insanlarda ekmek parası kazansalar yaşanan kaos olur mu? Paylaşımın adil olacağını düşünmemiz hayal, yalnız adile yakın olsa oda yeter.
Sayın Erdoğan ne demişti, “yanan ateşe odun taşıyanlar bir gün gelir o ateşi kendi ocaklarında bulurlar.”
Bu tip saldırıların Fransa’yla sınırlı kalmayacağını zaten söylüyorlar. Türkiye bu gibi saldırılara yarım asırdır feryat eder yardım ister, terör potansiyelli kimselerin listesini verir bu ülkelere. Fakat adamlar bıyık altında gülerek, he hım, nem küm gibi bir nevi oyalama hareketleri ve ilgisizlik.
Yıllardır Türk konsoloslarını katleden çapulcuları koruyup saklayan ve hatta onlara yardım ve yataklık eden Fransa, şimdi ayıklasın pirincin taşını dönen keserin sapı nerde. Tam da G.20 ağalarının sohbetinde Türk bürokratlarında bu soruyu sormasını beklerdik, sormuşlardır herhalde. Çok özür dilerim iyi oldu demek istemiyorum, bu vahşeti kınamamak insanlık ayıbı.
Türkiye, Fransa ve daha başka ülkelerinde bu gibi saldırılara maruz kalmayacağının garantisi yok. Işid’e posta görevi yapan kimselerin Avrupa ülkelerinde Suriye’ye adam taşırken, Avrupa ülkelerinin istihbarat örgütlerinin haberi ve hatta talimatı olmadan mümkün mü?
Militanların nasıl toplanıp savaş bölgesine taşındığını, sıradan vatandaşlar biliyorsa, bu ülkelerin bilmiyorum ayağına yatarak göz yummasına pes derler.
Başkada bir şeyler denir de ben demeyim. Amerika’nın, uydu kanalıyla dünyanın her tarafını gözetlediği devirde ve mağaralara bile gözcülük yaptığını söylerken, aradığı ve terörün başı olarak bahsettiği insanların dümdüz çölde konvoylar halinde gezmelerini görememesi hayli düşündürücü. Biz saflarda inanıyoruz bu anlaşmalı horoz dövüşüne.