Belirli günler ve belirli haftalar niye kutlanır? Bu arada Öğretmenler Günü niye kutlanır? 
Kutlamaların birçok nedeni var. Hatırlamak, hatırlanmak başta gelir. Ayrıca kutlamalar, hangi konuda yapılıyorsa, O günün anlamını bilmek, O gün adına yapabildiklerimizi, yapamadıklarımızı bilmek ve bir sonraki yıldönümüne kadar yapamadıklarımız yapmak için yapılır. 
Ülkemizde 1981 yılından beri kutlanır. Her 24 Kasım geldiğinde kutlanır. Kutlama yönetmeliği 1992’de çıkarılmıştır. Üzülerek söylemek gerekirse, bizim kutlamalarımız alkışlamalar, övgülü sözler, bürokrasiyi makamında ziyaret etmeler, çelenk koymalar, kendi keselerinden yemeler, içmeler ve eğlencelerle gün tamamlanır. Şiirler, köşe yazıları, şarklılar söylenir. Bu uygulama hiç değişmemiştir.
Öğretmen, eğitim ve öğretimin anahtarıdır. Okul, ders araçları ve gereçleri da kapısıdır. Öğretmen olmadığı durumda ne okulun tadı tuzu oluyor. Ne eğitim ve öğretimin tadı tuzu oluyor. Bunu bu Korana Hastalığı (Covit 19) nedeniyle herkes öğrendi. Uzaktan öğretim kimseyi doyurmuyor. Hiç kimse bu durumdan tatmin olmuyor. İlle de öğretmen ve ille de yüz yüze eğitim öğretim isteniyor.
Asıl anlatmak istediğim ise okul binaları ihtiyacımız. Okul binalarımızın müzik, resim, el işleri, spor salonlarımız, bilgisayar odalarımız, okutulmayan felsefe, sosyoloji, mantık, psikoloji derslerimiz ve öğretmen yetiştirmekteki yanlışlarımızdır. Hatta ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER sorunlarımızdır. 
YÖK denilen bir kurumumuz var mı? 
Ne yapar bu kurumda yöneticiler? 
Planlama yapmayı bilmiyorlar mı? 
Üniversitelerimiz ve öğretmen formasyonu belgelerini gençlere verip sokağa niçin bırakır? 
Öğretmen atamalarını yapacak olan Millî Eğitim Bakanlığını neden YÖK ile ÖĞRETMEN YETİŞTİREN ÜNİVERSİTELERLE bilgi alış verişi içinde bulunmazlar?
Türk gençliği YÖK denen kurumun ve ÖĞRETMEN YETİŞTİREN ÜNİVERSİTELERİN oyuncağı yapılamaz. Ülkenin öğretmen ihtiyacını ne kadar olduğunu bilmeyecek kadar hesap yapmayı bilmezler mi? Biliyorlarsa nedir bu ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER çilesi? Öğrenciyi üniversiteden mezun et. Arkasından formasyon almalarını sağla. Hatta aynı adaylara SOSYAL HİZMETLER KURUMUNDA işe alacağız diye kurs aldır. Hatta bu adayları sözlü sınava çağır. 85 puan verdir. Yine de atamasını yapma. Sonrası öğretmen gençlerimizi sokağa bırakın.
Bu olacak iş mi? 
Bu da yetmiyor. Dershanelerde asgari ücret bile sayılmayacak maaş karşılığı çalışmaya mecbur bırak. Şu ücretli öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik ve vekil öğretmenlik, hatta öğretmenlerin dershanelerde ücretli öğretmen olarak çalıştırılması doğru mu? Dışarıda yüz binlerce aday varken. Hele öğretmen alımlarında, sözlü sınav yapılmaları doğru mu?
Ülkenin öğretmen açığını 135 393 olarak söylüyorlar. Birleri asıl öğretmen açığının 250 bin öğretmen olduğunu söylüyorlar. Bakın size söyleyim. Bir öğretmen en az 25 öğrenciyi okutacaksa, bu demektir ki 250 bin çarpı 25 eşittir 6 milyon iki yüz elli bin çocuğumuz eğitim ve öğretimden nasibi almıyor demektir. Bu ülkede hiç okula gidemeyen çocuklarımız varsa, okulu olduğu halde başarılı bir eğitim öğretim yapamıyorsa, sayısı beş yüz binlere varan ATANAMAYAN ÖĞRETMENKER varsa, bu tablo korkunç bir durumdur. Bu bir ülkenin batışına giden yoldur.
Eğitim öğretim konusunda kanayan bir yara. Ders kitaplarının defter kullanılıyor gibi kitapları işaretle. Kaldır kenara at konusu. Bu bir korkunç israftır. Bunun önüne geçilmelidir. Bir konu da şu çocuklarımızın cep telefonu, bilgisayar, internet, laptop, televizyon, kulaklık kullanılmalardaki çarpıklıklar. Bu konunun da üzerinde hassasiyetle durulması ve daha çok çocuklarımızın beyinlerinin ipotek altına sokulmamasıdır. Yukarıda saymaya çalıştığım sorunlarımız gelecek ÖĞRETMENLER GÜNÜNE kadar çözülmesi gerekir. Haydi. Şimdiden çalışmaya başlayalım.

ASIM ATABEY EMEKLİ ÖĞRETMEN