“Hayattan bir şey öğrendiysem o da şudur, herkes her şeyin farkında ve kimse hiçbir şeyi yanlışlıkla yapmadı.”

            Franz Kafka’nın bu anlamlı sözüne ilaveten;

            Shakespeare’de  diyor ya hani,”Bu insanları yorgun kılan, hayat değil; taşıdıkları maskelerdir.”

            Tam olarak böyle işte...

            Çoğuz ama yokuz!..

            Nasılda uzaklaşmışız birbirimizden

            İnsanlıktan komşuluktan dostluktan.

            İnsan bu muydu... !?

            Güven yok.

            Samimiyet yok.

            Merhamet yok.

            Sevgi, saygı hepten yok...

            Yaraya tuz var , merhem yok

            Bencilce davranış çok.

            İnsanlıktan habersiz !..

            Geçici değerlere aldanıp onlarla avunuyor ve kendini beğenme, böbürlenme duyguları içerisinde debeleniyoruz.

            Modern yaşamın bedenimize ve ruhumuza verdiği zararlardan korunmak için  nicedir çözümler üretme gayretinde değiliz.

            Çoğuz ama yokuz.

            Aşık Reyhani deyişiyle;

            Eskiden, kar yağardı.

            Henüz ayrılmamıştık, henüz bölünmemiştik.

            Aynı mahalledeydik, zengini, fakiri, esnafı, yoksulu, bir arada birliktik, omuz omuza sımsıcak yaşardık ve kar yağardı bembeyaz, lapa lapa henüz bölünmemiştik, henüz ayrılmamıştık.

            Henüz icat olmamıştı, kooperatifler, siteler, dubleksler, tripleksler, olmaz olası kartonpiyerler.

            Gariban sıkışınca kime gidebileceğini bilir

            Zengin kimi gözeteceğini bilir, esnafla memur gül gibi geçinip giderdi ve kar yağardı bembeyaz lapa lapa.

            Henüz ayrılmamıştık henüz bölünmemiştik…

            Fakir zengini hırsızlıkla zengin, fakiri tembellikle suçlamazdı çünkü kar yağardı lapa lapa.

            Çünkü kar yağardı bembeyaz çünkü karın temizliği yüreklerimize vurmuştu..

            Kar rahmetti çünkü kar bereketti.      

            Kar yağardı adam boyu

            Adamlarda adamdı o zamanlar.

            ...

            Bir idik biz idik ve kar yağardı

adam boyu ve adamlar adamdılar o zamanlar.

            Kar sendin, kar bendim, kar bizdik.

            Eridik, eridik, eridik, eridik...”

            Eridik eridikçe eski halimizden hiçbir şey kalmadı ve nihayetinde kentlerde devleşen seller öfkelere dönüştü.

            Sebep ve sonuçları hiç düşünemedik .

            Eğer dedik !

            Meğer dedik !

            Hayatı hep keşkeler ile noktaladık!..

            Bir İran atasözü.

            Hayatını mazeret üzerine kuranların, sonunda dizlerini döveceklerini ve “keşke” diyerek pişman olacaklarını anlatan müthiş bir atasözü.

            “Eğer”le “Meğer”i evlendirmişler

            Çocuk doğunca adını “Keşke” koymuşlar.

            O çocuk büyüdü.

            Dingin uyuşukluğumuzu biraz yerinden kımıldatamazsak varılacak yer uçurumun kenarı.

            Nükleer savaş, küresel ısınma ve biyolojik silah olarak felaketin eşiğine yaklaşıyoruz.

            Bu tehditler arasında, nükleer savaş, küresel ısınma ve biyolojik silahlar başı çekiyor...

            Bu sebeple olacaklara keşke dememek için;

            Özümüz deki güzelliğe ve Akıl birliğine ihtiyaç var.

            Kısaca her söz ve davranışta tutarlılık, güvenirlilik bir ölçü olmalı.

            Günün sonunda akılda kalan, uçuşan konuşmalar değil eylemin kendisi oluyor çünkü.

            Ha gayret...

            Çoğuz ama yok sayılan olmayalım.