Dün ülkemizde en küçük bir hadise dahi olmaz iken, bu gün yüzler kızartıcı cinayetlerin, tüyler ürpertici olayların, ensest ilişkilerin, cinsel taciz suçlarının, çürümüşlüğün, yolsuzluğun, yoksulluğun, görgüsüzlüğün, ahlaksızlığın, adam kayırmanın, kara para aklamanın, dolandırıcılığın, mafya vari çeteleşmenin, uyuşturucu kaçakçılığının, fon vurgunculuğunun, tefeciliğin kol gezdiği bir ülke haline nasıl geldik? Kırk yılı aşkın terör sarmalı ülkenin kaynaklarını yok etti, siyasetinden, bürokrasisine, eğitiminden, denetimine, yargısından, parlamentosuna her alanda lime lime dökülüyoruz.
Yolsuzlukların boyutu korkunç seviyede. Ayrımcılık, ötekileştirme hat safhada, senin hırsızın kötü, benim hırsızım iyi çekişmeleri utanç verici. Esrar ticareti hat safhada, kamu görevlileri esrar ticareti yapanlara göz yummasa, sınırlar nasıl delik deşik olur? Uyuşturucu maddeler Türkiye’ye nasıl gelir? Torbacılar çocukları zehirliyor, uyuşturucu ticareti ortaokul seviyesindeki çocuklar tarafından yapılıyor. Bu durumlara kim nasıl göz yumuyor? Bu korkunç suçlar dün yoktu, çünkü kardeşlik zinciri ile birbirimize yürekten bağlıydık. Zincirin halkaları kırıldı, birbirimize düşman olduk. Devletin makamlarına liyakatlı, namuslu, bilgili kişileri getirmez olduk, eş dost, yandaş getirdik.
Amcası ile annesini uygunsuz vaziyette gören Narin’i öldürdük, 2 yaşındaki Sıla bebeğe tecavüz eden namussuzları yetiştirdik, Çam sakura hastanesinde, 9 yaşındaki felçli kıza tecavüz eden şerefsizi ürettik, Tekirdağ’da çamaşır makinasını çalıştıramayan 14 yaşındaki kız çocuğu, yardım etmesi için çağırdığı komşusu kadın, çocuğun altınlarını almak için onu boğazından bıçaklayarak öldürdü. Bu namussuzu nasıl yetiştirdik?, bir doktor, sahiplendiği 26 köpeği evinde parçalamaktan gözaltına alındı. Böyle okumuş caniler yarattık. Kırşehir’de, belediyede çalışan iki sabıkalı güvenlik görevlisi, arabalarında sohbet eden iki genci, Kırşehir Belediyesi’ne ait iki job’u ve kelepçeyi kullanarak kıza tecavüz ettiler. İki genci kurşunladılar sonra Kızılırmak’a diri diri attılar. Bu vahşiler, canavarlar bizim aramızda yaşadılar.
Toplum çürüdü, sokaklarda çeteler vuruşuyor, ölüm kol geziyor. Sistem bu alçakları, canileri yetiştiriyor. Sistemi sorgulamalıyız. Neden bu hale geldik? Dün milletimiz; saf, temiz, sade insanlardan oluşuyordu, bu gün köşe dönmek, çalışmadan yaşamak moda oldu. İffet, erdem yok oldu.
Ana muhalefet lideri, müteveffa Sırrı Süreyya ÖNDER için, İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan toplantıdan ayrılırken, 19 yaşında ki kızını ve 17 yaşında ki oğlunu acımasızca öldüren, diğer iki çocuğunu da vahşice kurşunlayıp yaralayan, cinsel tacizci, esrar satıcısı, hırsız 16 yıl ceza evinde yattıktan sonra, o gün ki, infaz yasasından yararlanarak serbest kalan, 66 yaşındaki Selçuk TENGİOĞLU onca korumanın arasından Özgür ÖZEL’e alçakca tokat atıyor. Bu canileri, sokağa biz saldık. Akıl hastanelerinin birinde rehabilitasyona tabi tutmadık, salıverdik. Sokaklarda akıl hastaları dolaşıyor, uyuşturucu müptelaları köşeleri tutmuş, suç makinası gibi çalışıyorlar. Öfke rüzgarına kapılmış dengesizler sokakları arşınlıyorlar. Yetersiz tedbirler nedeni ile ülke Teksas’a dönüştü. Kurşun sesleri ayyuka çıktı.
Sene 1526, Kanuni devri, Ordu savaşmak üzere Mohaç ovasına doğru hareket halindedir. Geçtikleri güzergahta, Macar köylülerine ait üzüm bağları var, askerlerin hiç birisi omcalardan üzüm salkımlarını haram diye koparmıyor. Komutandan bir emir geliyor; “Her asker bağdan 1 üzüm salkımını ala, ancak koparılan salkımın yerine bir altın bağlıya”. Asker, her omcadan sadece 1 üzüm salkımı alıyor, yerine bir altın bağlıyordu. Ordu geçip gittikten sonra, bağlarına koşan Macar köylüleri birde bakıyorlar ki, bağda üzüm kalmamış ama koparılan her salkımın yerine bir altın bağlanmış, bağ
artık üzüm vermiyordu. Ama altın veriyordu. Bu iman ve ahlak, Mohaç Meydan Muharebesi’ni Türk’e armağan etti. Biz dün ki bu değerlerimizi nasıl kaybettik?