Seni o ilk gördüğüm andan sonra ruhum alevler aldı. Bu alev bedenimi yakıp kalbimi ısıttıkça unuttuğum sevgiyi, coşkuyu, ütopyamı o odada yeniden buldum, ey sevgili… Gamzeli gülüşünle gözlerinin ışıltısını ilk fark etmiştim. Gülümsedikçe gamzen renkten renge giriyordu. En çok kırmızı halini seviyorum.

           Dışardan bakanlar için sıradan hayatlarımız var. Ancak içine girdikçe farklılıkları görür, sislerle kaplı, solgun görünen, içimize hapis ettiğimiz duyguların seline kapılırız. Kilitli bir kasada saklı hazine misali paha biçilmez bir ruhla ışıltılara sürükleniriz. Belki de iki yabancı olmanın gerçekçiliğiyle birbirimize yabancıydık. Yabancılık ortadan kalktıkça gamzenin çekiciliğinin tadına varmaya başladım. Aşka yelken mi açıyordum, bilemiyorum. Senin aşka yelken açacak mecalin, arzun var mı, onu da senden duyacağım. Hayır… hayır duymadan hissedeceğim. Çünkü sözcükler senin için çok kıymetli. Cımbızla alıyorum dudaklarından. Her bir sözcüğün sükûtunu geçici bozsa da ışıltın ve gamzen onların yerini alıyor.

        Her bir mektubum sana ulaşmanın, seni tanımanın, seninle bütünleşmenin küçük bir ayrıntısıyla yüklü olacak. Bu kadar yakınken ulaşılmaz uzaklıkta olmanın burukluğunu bana hatıra olarak bıraktığın gamzeli resmine dokunarak gideriyorum. Kutsal bir hazineye dokunur gibi bakıyorum. Kalp atışlarımın değişmesi, artışı ve heyecanımın yükselmesiyle o kutsal hazine gözümde büyüyor. Sakınmam, korumam gereken bir ayrıcalığa dönüşüyor. Sen yoksun. Ancak kutsal hazinenle,  kalbimde birlikte dolaşıyorum.

       Seninle sıra dışı aşk yolculuğuna çıkıyoruz. Öncesinde bazı hatırlatmalarda bulunmamızda yarar var. Derin hayal kırıklığına uğramamak için… Tabi ki tabipten alınacak bir reçetesi yoktur. O halde karşılaşacağımız ümitsizliklere, engellere karşın kalbimize taşınan o yüce duyguyu canlı tutmanın hazzın tadına bakıp, keyfini çıkaralım.

       Aşk acısının yürekte yarattığı derin boşluk, karşılıklı tükenişe yol açıyor, biliyorum. Çekilen acının özverisi senin yüreğini ferahlatıyorsa anlamlıdır. Aksi durum ikimiz için de sadece acı olarak kalır. Hâlbuki birazcık umudun varlığı ve beklentisi tesellidir benim için. Zamanla zor olsa da umuda bağlanarak beklentiye katlandı benim yüreğim. Belki de gamzene dokunuşunun umudunu diri tutma veya hayali söndürmemek içindir. Zaman her yaranın ilacıdır derler. Ancak bazen zamanın da ilaç olamayacağı anlar, durumlar vardır. Ayrı yerlerde olmanın yarattığı beklentiler ve düş kırıklıkları acının nüksetmesine yol açar. Her ayrı oluşumuz yüreklerimizi kanatırken, her kavuşma ayrılık korkusu ve endişesiyle acının derinleşmesine sürükler. Yüreklerimiz farkında olmadan zihinlerimizi ele geçirip yelken açar bilinmezliğe.

       Ey sevgili…

       İmkânsız her aşkın sonu hüsrandır, enkazdır. Diri diri ölmek, canlı bir cesettir. Bedeni olan, ruhu olmayan, hissetmeyen, posası çıkmış bir varlık. Yitirmektir; sevmeyi, inanmayı, güvenmeyi… Giderek yalnızlaşan ve avamla şan “seni çok sevdim” çığlığının anlamsızlığıdır. Ağırlaşan yükün altında ezilmek, yorgun düşmektir. Geride kalan zamanların anısının önce grileşmesi sonra silikleşmesi ve giderek buharlaşıp, kaybolmasının derin acısıyla gerçekle buluşuruz. Gerçek ise bütün yaşanmışlığıyla anılara karışmıştır. Yeniden ona ulaşmak, onu yaşamak artık imkânsızdır.

     Aşk; imkânsıza ulaşmak olsa da, onu çekici ve anlamlı kılan bu özelliği olsa da bazen çekilmez olur. Omuzlardaki yükün ağırlığıyla imkânsızdan kaçınarak yüreğin acısıyla yaşamaya alışırız. O yürek acısı ömrümüzce bizimledir. Kimseleri ortak etmeyiz, hiçbir tabibe görünmek istemeyiz Zaten bütün iyileştirme çabaları anlamsızlık duvarına çarpar ve bize döner.

        Ey sevgili… Aşk; insanın beyninde hesapsız çizilen yoldur, tutkudur. Bağlanmanın yarattığı güven, belki de ulaşılmazdır. Bir gamzenin gülümsemesi gibi… Yüzündeki ışıltı, yüreğimdeki heyecan. Öncesinin önemsenmediği, sonrasının hesaplanmadığı yüreğin bir yerlere sürüklenmesidir. Heyecan fırtınasının kasırgaya dönüştüğü, bazen de bulutlarda gezinen bir duygudur. Ölümle yaşam çizgisinin labirentlerinde dolaşmaktır, farkında olmadan. Çoğaldıkça eksilen, eksildikçe borana dönüşen sevgi selidir. Bu kadar karmaşık ilişkiyi bünyesinde barındırırken yalınlık bekleme ondan. Hayatın sıradanlığı yoktur, sıra dışıdır her şey. Her an dinmeyecek bir fırtınaya hazır ol sevgili… Bütün benliğimizle bağlandığımız bu duygu yoğunluğunun sarhoşluğunun keyfini çıkar. Aşkın tutkusunu şehvete kurban etmeden sevgiyle yüceltmenin derdinde olmalıyız ey sevgili…

        Bu satırları okuduğunda gamzenin kızardığını, gözlerinin ışıldadığını, yüzünün gülümsediğini, kalbinin heyecanla çarptığını buradan hissedeceğim.