Bu hafta seçim sürecinin içerisinde olduğumuz bu günlerde Kırşehir'deki siyasi çalışmalardan bahseden bir yazı yazacaktım ama düşündüğüm gibi olmadı. Çünkü hayata atılmamda ve bu günlere gelmemde büyük emekleri olan çok sevdiğim bir hocamın “Evladım Sosyal Medyada Paylaştığın Bayram yazısını Kırşehir Çiğdem Gazetesindeki köşende de yazarsan iyi olur. Çünkü çok gerçekçi ve insanları düşündüren, ülkemizdeki hayat pahalılığının, stresin, siyasetteki kutuplaşmanın insanlarımızı ne hale getirdiğini ayrıca insanlarımızın nasıl milli ve manevi duygulardan koparak her anlamda yozlaştığı günümüzde sosyal medyada paylaşmış olduğun yazını herkesin okuması gerekir“ demesi üzerine değerli hocamı kırmayıp, biraz değişiklik yaparak köşemde yazmak istedim.

“Ramazan ayı geliyor nasıl oruç tutacağız, nasıl dayanacağız?” derken tabiri caizse göz açıp kapayana kadar geçen bir Ramazan ayını daha geride bıraktık. 

Tabi Ramazan Bayramından söz ederken çocukluğumuzun bayramlarını, rahmetli annemin ve komşularımızın günler öncesinden yaptığı bayram hazırlıklarını, baklavaları, börekleri, sarmaları ve kök aile olarak kutladığımız bayramları, insanların bayramlarda memleketlerine anne ve babalarının yanına değil, tatil beldelerine denize girmeye gittiklerini yazmayacağım.

Bayram öncesinde ve bayram günlerinde Kırşehir sokaklarında renk renk bayramlık kıyafetleri giyerek koşuşturan, şeker toplayan çocuklardan, uzaklardan gelecek çocuklarını ve torunlarının gelmesinin dört gözle bekleyen anne ve babalardan söz etmeyeceğim. 

Çünkü ekonomiden hayat pahalılığına, siyasetteki kutuplaşmanın eşiğindeki seçim çalışmalarının, depremlerin ve sel felaketlerinin gölgesinde nasıl bir bayram geçirirsek bayramımız bayram olur ona değinmek istiyorum. 

Ne acıdır ki  geçirdiğimiz Ramazan Bayramı 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizde meydana gelen on binlerce insanımızın öldüğü, yüz binlerce insanımızın yaralandığı, yüz binlerce evlerin yıkıldığı depremin gölgesinde hüzün kokulu, acı dolu bir bayramdı. Bu bayram gözyaşlarımızı içimize akıttığımız, çiğnediğimiz lokmanın boğazımızdan geçmediği bir bayramdı ama yine de adı bayramdı. 

Öylesine acı ve hüzün dolu bayramdı ki evlatlarını kaybeden anne ve babalar, eşlerini kaybedenler, kardeşlerini kaybedenler, akrabalarını kaybedenler Allah beterinden korusun tabiri yerindeyse ülkemiz yıkıldı.

Ülkemizin içerisinde bulunduğu durum, insanların değişik bir hal içerisinde olması nedeniyle artık bayramları bayram gibi yaşamak imkânsız hale geldi.

Bundan dolayı artık ülkemizde karnınız tok, başınız dik, sırtınız pek, alnınız açıksa bayramınız bayram ola.

Eviniz huzurlu, sağlığınız yerinde, sofranız bereketli, ekmek parası kazanacak işiniz varsa, mutfakta tencereniz kaynıyorsa, kimseye muhtaç değilseniz bayramınız bayram ola.

Kapınız, gönlünüz, sofranız açıksa, pişirdiğiniz yemekten kokusu gitmiştir diye bir tabakta komşunuza veriyorsanız bayramınız bayram ola.

Eliniz, diliniz, beliniz bağlı, gözünüz kapalıysa bayramınız bayram ola.

Komşunuz açken tok yatmıyorsanız, derdine ortak oluyorsanız, selâm verip kapısını açıyorsanız bayramınız bayram ola.

Havalanarak, kasılıp, şişip, kendinizi beğenmişlik yapmıyorsanız, kibrinizden çatlamıyorsanız, sadece kendiniz için sünepe gibi yaşamıyorsanız, yaralı bir parmağa merhem oluyorsanız bayramınız bayram ola. 

Allah’tan korkuyorsanız, helal yoldan kazanıyorsanız, devleti dolandırmıyorsanız, kul hakkı yemiyorsanız, çalıp çırpmıyorsanız, yalan söylemiyorsanız, iftira atmıyorsanız bayramınız bayram ola.

Şerefle yaşıyorsanız, günlük menfaatler için haysiyetinizi karartmıyorsanız, bir anlık zevk için namusunuzu lekelemiyorsanız, bir zamanlık mevki için ayak öpüp, ayakkabı yalamıyorsanız bayramınız bayram ola.

Fakiri doyurup, yetimi giydirip, öksüzün başını okşuyorsanız bayramınız bayram ola. 

Evlatla imtihan edilmiyorsanız, acısını yaşamıyorsanız, hayırlı evladınız varsa bayramınız bayram ola. 

Ailenizin içine gece gazetesi girdikten sonra kardeşi kardeşe düşman etmiyorsa, annenize babanıza saygıda kusur etmiyorsa bayramınız bayram ola. 

Anneniz düşman doğurmuyorsa, dostu dışarda aramıyorsanız, arayan, soran kardeşiniz varsa bayramınız bayram ola.

Cadde ve sokaklarda yürürken saygınlığınız varsa, selam verip, hatırınızı soran çoksa bayramınız bayram ola. 

Çalıştığınız kurumda yalakalar, ikiyüzlüler, çok yüzlüler, dost görünen düşmanlar, yumuşak dikenler, iftiracılar, yalancılar yoksa bayramınız bayram ola. 

Her isteğiniz gönlünüzce ve hayırlıca oluyorsa, mutluluğunuz daim olup, gülen yüzünüz hiç solmuyorsa bayramınız bayram ola.

Bayramınız Bayram olsun, herkes gönlüne göre bayram yaşasın.

İşte bizim ülkemizde insanların zor günler geçirdiği günümüzde yukarıda bahsettiğim gibi yaşıyorsanız o bayramdır. O bayramınız bayram ola.