“Ah, nerde o eski bayramlar” diye başlar hep cümleler.

Annem, günler öncesinden hazırlıklara başlar. Her gün süpürülüp, silinen ev, bayram geliyor diye alt üst edilir. Evde ne var ne yoksa kapının önüne atılır. Kerpiç evin duvarlarına beyaz badana vurulur. Halılar, kilimler yıkanır. Zaten temiz olan somya örtüleri, sık sık yıkanan yaygılar, paspaslar bayramın hatırına bir kez daha sudan geçirilir. Burcu burcu badana kokulu evimiz, halı yastıklı somyalarımız, uçları dantelli, gül işlemeli, kar beyaz yaygılı evimiz...

Bayram, temizlik demektir. İçimizdeki kin, nefret, haset, fesat gibi duyguları silip süpürmektir.

Bayramdan birkaç gün önce ikramlık baklavalar, börekler açılır. Yaprak sarmaları, dolmalar, köfteler hazırlanır. Bayram şekeri ve kolonya alınır.

Bayram, ikramdır. Mevla’nın verdiğini kulları ile paylaşmaktır. Hak rızası kazanmak için halka dağıtmaktır. Bir dilim baklavanın yanında bir küçük tebessümü, bir çift tatlı sözü ikram etmektir.

Her bayram arifesinde, çoluğu çocuğu toplar ve gelir amcalarım. Baba ocağıdır Kırşehir. Ocağı tüttürmek için kalmış babam, baba evinde. Özlemle sarılır babam, aylardır görmediği kardaşlarına, can cananına kavuşur… Öpüşür, koklaşır hasretle...

“Öpeyim ağabey” der gelin Naciye, gelin Hayriye.

Öptürmez babam elini. Sevgiyle, muhabbetle bakar, ağabey, diyen kız kardeşlerine.

Yeğenlerine öyle bir sarılır ki babam… Öper bir daha öper… Sadece öpüp bırakmaz, şımarık çocuklar gibi güreşir onlarla. Kimini kucağına alır, kimini sırtına…

Bayram, sıla-i rahimdir. Akrabaları ziyaret etmektir.

Şehir dışında çalışan, bayramlarda analarını yalnız bırakmayan, komşunun oğulları Mustafa, Ali ve Selim gelir bayramlaşmaya.

“Ahmet ağabey, bayramın mübarek olsun” derler, kucaklaşırlar. Babam, sıkıca sarılır komşu çocuklarına… Onlar el değil, kendi yetimleridir sanki. Gözleri dolar, sesi çatallaşır. Ne diyeceğini, nasıl davranacağını bilemez.

“Oğlum şeker getir! Kızım tatlı getir!” diye çırpınır durur.

Bayram; eş, dost, akraba ziyaretidir. Günlerdir, aylardır görmediklerini görmek, hasbihal etmektir.

Sabahın köründe kalkan uykulu gözlerden eser yoktur. Yeni elbiseler giyilmiş, saçlar taranıp örülmüştür. Şeker toplanacak çantalar günler öncesinden kapının arkasına asılmıştır. Bayram en çok da çocuklukta güzeldir. Birkaç şeker ile mutlu olmak… Toplanan üç-beş kuruş harçlıkla havalara uçmaktır…

Bayram; mutluluk, neşe, sevinçtir. Çocuk olmak, çocuk kalmak, hayata çocuklar gibi bakmaktır…

Bizim tavuk, komşunun bahçesine girer… O da bir taş atar tavuğun kı.ını kırar. Anam da kı.ı kırık tavuğu alır, varır Hava teyzenin kapıya… Öncesi bir ağız dalaşı sonrası birbirine ters ters bakan gözler… Konuşmaz, küser komşular günlerce, haftalarca…

Bayram gezmesine çıkılır ailece. Önce büyüklere gidilir, adettendir. Babam, Hava teyzenin kapısını çalar. Elini öper.

“Bayramın mübarek olsun Hava abla.”

Annem, isteksizce öper Hava teyzenin elini. O da ona usulen sarılır. İçeri geçilir, hoş beş derken ne küslük kalır, ne kavga. Yaşlı kadın, bizim yanımızda otururken annem evin kızı gibi şeker, kolonya tutar, kahve yapar getirir. Küs girilen evden, güle oynaya çıkılır.

Bayram; affetmektir. Küslerin, dargınların barışması demektir.

Bayram; gelmeyene gitmek, vermeyene vermek, sevmek sevilmek demektir.

Gelin bu bayramda da eski bayramları yaşatmaya çalışalım. Tatil planlarını bir kenara atalım. Sıla-i rahim yapalım. Özlemle kapıya bakan yaşlıları ziyaret edelim. Bize gelmeyen, gitmediğimiz, aylardır yıllardır görmediğimiz akrabalarımızın zilini çalalım.

Bayramları bayram gibi geçirelim. Üç günlük dünya, giden geri gelmez, kimin önce gideceği de belli olmaz. Küslükleri bir kenara atalım. “Sevelim, sevilelim dünya kimseye kalmaz.”

Ramazan Bayramınızı şimdiden kutlar, her gününüzün bayram tadında geçmesini dilerim.

Ya toprak ol

Ya da su

Sakın ateş olma