Bilinen bu tip masallar hayvanlara ahlâki karakterler vererek, onların şahıslarında bazı insan karakterlerini tenkid ederek,İbret alalım diye anlatılan/yazılandır.Bunlardan bir tanesinin üç ayrı yorumu.

Birincisi hemen hemen herkesçe bilinen masalımızı okumaya başlayalım.

Eğlenceyi oldukca seven bir ağustos böceği varmış. Bu ağustos böceği devamlı saz çalar, şarkı söylermiş. Tüm gününü bu şekilde geçirirmiş. Derken güzel, sıcak günler bitmiş, kış gelmiş. Artık havalar oldukca soğuk ve yağışlıymış. Ağustos böceği şarkı söylemez hale gelmiş. Soğuktan oldukça üşüyormuş ve karnıda oldukca açıkmış. Fakat asla yiyeceği yokmuş. Çünkü tüm yazı saz çalarak ve şarkı söyleyerek geçirmiş. Kış için asla hazırlık yapmamış. Fakat o bu şekilde eğlenirken minik komşusu karınca tüm yazı kış hazırlığı yaparak geçirmiş. Ağustos böceği bunu hatırlamış ve aklına karınca komşusundan ödünç istemek gelmiş;

— Karınca komşumdan ödünç yiyecek bir şeyler isteyeyim, hem ne var ağustosta yine öderim, demiş. Ağustos böceği bu fikir içinde karınca komşusunun kapısına gitmiş. Kapıyı çalmış. Karınca açmış kapıyı. Karşısında açlık ve soğuktan perişan olmuş ağustos böceğini görmüş;

— Ne istiyorsun ağustos böceği, demiş.

— Karınca kardeş havalar oldukca soğudu oldukca üşüyorum, üstelik karnımda oldukca aç fakat yiyecek hiçbir şeyim yok. Bana ödünç yiyecek bir şeyler verir misin? Söz veriyorum ağustosta borcumu ödeyeceğim sana, demiş ağustos böceği.

Karınca;

— Niçin yiyecek hiçbir şeyin yok, tüm yaz ne yaptın sen?

— Ağustos böceği oldukca utanmış, oldukca utangaç olmuş;

— Şeyyy, ben tüm yaz saz çaldım, şarkı söyledim. Kış için asla hazırlık yapmadım. Karınca oldukca sinirlenmiş bu cevabı duyunca;

— Madem öyleki tüm yaz saz çalıp, şarkı söyledin şimdide oyna o süre, demiş karınca ve tak diye kapıyı ağustos böceğinin yüzüne kapatmış...

***

Masalla ilgili ikinci anlatım ise şöyle:

Toprak altında yaşayan Ağustos böcekleri ağaç kökleri ve öz suyu emerek beslenirler.17 sene toprak altında kalan Ağustos Böceği yeryüzüne çıktıktan sonra 4 haftalık ömre sahiptir. Bu dört haftayı eş arayarak geçiren Ağustos Böceği eşleştikten sonra ölür, kışın yaşamayacağı için yiyecek biriktirme endişesi olmaz.

Bununla ilgili olarak masalın devamı şöyle;

Sıcak bir Ağustos günüydü. Ağustos Böceği, bir ağacın dalında güzel sesiyle aralıksız ötüyordu. Yerdeki karıncalardan biri alaycı bir şekilde ona bakarak: “Şarkı söylemekten başka bir şey bilmez misin arkadaş? Biraz bizi örnek al da, sen de çalış” dedi.

Ağustos Böceği: “Bak karınca kardeş, siz beni yanlış tanımışsınız. Ya da hiç tanımamışsınız. Yıllardır çalışıyordum. Şu ağaç dalına daha bugün yeni geldim.” dedi.

Bunu duyan karınca çok şaşırdı. Sırtındaki yükü yere indirip, bir sinyaliyle diğer karıncaları çağırdı ve Ağustos Böceğinin yanına toplandılar. “Şu hikâyeni tam olarak anlatsana” dedi karınca.

“Anlatayım” dedi Ağustos Böceği.

“Bir zamanlar, bir ağaç dalının yarığına bırakılan minik bir yumurtaydım. Yumurtadan, kurtçuk olarak dışarı çıktım ve toprağa düştüm. Hızlıca toprağı kazarak, ağaç köklerine ulaşmam gerekiyordu. Çünkü hayatta kalabilmek için ağaç köklerinin özsuyu ile beslenecektim. Tam on yedi yıl, o kökten o köke toprağı kazıp durdum. Gözlerim kapalı ve ses çıkarmadan, sabırla çalıştım.

Sonunda yeryüzüne çıkma zamanım geldi ve toprağın altından çıktım. Üzerimdeki toprağı silkelemek için kanat çırpmaya çalıştım ama ortada kanat da yoktu. Çok kısa bir zamanda kanatlarım oluştu. Uçmayı başardım. İşte bu ağacın dalına kondum. Hiç susmayışımın sebebi ise, tüm canlılara ve arkadaşlarıma sesimi duyurabilmek.”

Karıncalardan biri şöyle dedi: “Biz kış için yuvalarımıza yiyecek taşırız. Sen kışın ne yiyeceğini düşünmez misin?”

Ağustos Böceği “Hayır” dedi. “Benim o kadar vaktim yok. Kışı hiç göremeyeceğim. Yaşamak için iki haftam var. Biz sadece Ağustos ayında yaşarız.”

Karıncaların hepsi çok üzüldü ve Ağustos Böceği hakkında ön yargılı davrandıkları için pişman oldular. Karıncaların lideri ise, diğer karıncalara dönerek şöyle dedi: “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bir daha asla kimseyi küçümsemeyin. Hep

iyi niyetli olun. Olayların sebeplerini ve hikmetlerini bilmeden eleştiride bulunmayın.”

Karıncalar, Ağustos Böceği’nden özür dilediler. Vedalaşarak ayrıldılar. ..

***

Günümüzde ise Ağustos böceği ile karınca yer değiştirdi.   

Günümüze uyarlı hali ise şoyle;

Mevsim kış, kar diz boyu,

karınca ise şöminesinin başında…

kapı çalar, eşine;

“hanım bu gelen ağustos böceği olmalı, bütün yaz gezdi eğlendi, şimdi bizden yiyecek istemeye geldi.” der.

kapıyı açar bir bakar ki, ağustos böceğinin üstünde samur kürk, kolları arasında iki güzel kadın, ağzında puro, kapıda da onu bekleyen limuzin…

Ağustos böceği şaşkın vaziyette bakan karıncaya;

“komşu komşu, iki saat sonra Paris’e uçuyorum, oradan bir isteğin var mı?” diye sorar.

Şaşkınlığını atan karınca der ki;

“orada La Fontaine denilen bir hıyar var, ona de ki; karıncanın yedi sülalene selamı var,

o anlar...”

Neticede herkes kendinden çok şey umar, herkes kendinin hayal kırıklığıdır.