Benim yazılarımı takip eden okuyucularım yazımızın konusunu niye yarım bırakıp başka konulara değindiğimi merak etmişlerdir. Yazıma başlamadan önce bu konuda açıklama yapma gereği duyuyorum. Bir müddet ülkemizin beka sorunu olarak nitelendirilen ve her ağzı olanın (bilgisi olsun olmasın ) fikir beyanında bulunduğu Türkiye’nin tapusu Lozan ve Talat Paşa hakında cahilce konuşmalar ve beyanlar olduğunda benim, bu iki önemli konu hakında yazı yazmaya zorunlu olduğumu hissettim ve bulduğum kaynaklardan gazetemizde yayınlanmak üzere 3 ay süren haftalık yazılarımı kaleme aldım. Tabii bu süre içinde Atatürk’ün liderlik özellikleri konulu yazıma ara vermek zorunda kaldım.

Bu haftadan itibaran Yeniçağ Gazetesi’nde tefrika halinde yıllar önce yayınlanan “Atatürk’ün Liderlik özelliği” konusuna gazete arşivimden yararlanarak devam edeceğim.

Atatürk’ün Milli Mücadele’deki Liderliği: Atatürk bilindiği üzere, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkar. Bu tarihten itibaren O’nun liderliğini dört dönem halinde görüyoruz. Elbette her tavrında liderdir. Ama, biz bunu, teorik olarak ayırmakta yarar görmekteyiz.

Birinci Dönem: Erzurum Kongresine kadar ki süre. Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa durumu şöyle görmektedir. “… Millet yorgun ve fakir. Ordunun elinden silahları alınmış ve alınmakta. Memleketin her tarafında işgale başlanmış. Zamanın iktidarı aciz ve kararsız. Halk zulmet ve müphemiyet içinde. İsmi var, cismi yok halde.”

Atatürk Samsun’a Milli Kurtuluş Hareketinin Lideri olarak çıkmıştır. İki harekete birden önelerek işe girişmiştir. İki hareketin amacı tektir. Birincisi ülkenin kurtuluşu, ikincisi Türkiye Devletinin kuruluşudur.

Bu amaça ulaşmak için de darmadağan olan milleti “Milli Mücadele Ruhu” etrafında birleştirmek, bütünleştirmek suretiyle bir milli güç yaratmak; parça parça, bölge bölge olan, kendi başına buyruk direnmeleri birleştirmek, aynı mücadele ruhu içinde bütünleştirmek ve tek amaca yönelmek, bir yandan bu faaliyetlere hız verirken, öte yandan da düşman üzerinde kesin sonucu alacak olan muntazam orduyu meydana getirmek gerekmektedir.

Bütün bunlar bir gerçek liderin başarabileceği işler değil midir? Kendine güvenen ve beraber yola çıktıklarına güven veren lider Atatürk, düşünen, düşündüğünü uygulayan, amacına inança koşan büyük insan olarak daima gerçekleri ispatlamıştır. Başarısının, büyük liderliğinin en büyük kanıtı da budur. Gerçekte , birçok yerli ve yabancı devlet adamı ve yazarın dediği gibi, O “liderler üstü bir liderdir.

Bu nedenlerlerledir. “Ya istiklak, ya Ölüm” haykırışı ile atılır. “Misali Milli” bilinci ile yürür. Onun içindir ki, Amasyada milletin durumunu ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dnyaya duyurmak için, her türlü tesir ve denetimden kurtulmuş, milli bir kurulun varlığı çok gereklidir.” Diyecek ve “ milletin yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır” beyanında bulunacaktır. Erzurum da ise, “ Milli gücü müessir ve milli iradeyi hakim kılmayı” temel ilke sayacaktır. Sivas’ta ise, milli birlik ve bütünlüğü dünyaya duyuracaktır. Kongrede alımam “ Misakı Milli” kararını da bayraklaştıracaktır. Bu suretle savaşın hedefi de, Misakı Milli hudutlarına ulaşmak olacaktır. D. edecek