İslam tarihine baktığımızda çocukların, yaşlıların, kadınların ayrı bir yerinin olduğunu görüyoruz. Öyle ki, savaşlarda bile bu sayılan gruba dokunulmaması tavsiye ediliyor. Ecdadımız Çanakkale savaşında, yaralanan bir düşman askerinin cebinden çıkardığı fotoğrafa hasretle baktığını görünce yanına yaklaşıyor ve resmin kim olduğunu sorduğunda tek başına yaşayan yaşlı annem deyince elindeki son yiyeceğini ona veriyor. Bu davranışa hayretle bakan askere ’ dini dili ne olursa olsun anneannedir. Ben ölürsem geride kimsem yok ama sen ölürsen yaşlı annen var’ diye tarihi bir ders veriyor.

            Günümüzün modern dünyasını baktığımızda; şiddet gören kadınlar, savaşlarda ağlayan kadınlar, doğal afetlerde yine en çok sıkıntıyı çeken kadınlar. Özellikle olası doğal afetlere, yangınlara karşı kadınların eğitimini önemsemek zorundayız.

            Bir milletin zirveye çıkmasında da, hezimete uğramasında da kadının rolü büyüktür. Kadın dünyaya getirdikleri çocukları sevgiyle büyütüp adam ettiklerinden eğitim kaynağı; onları her türlü sıkıntıya ve kedere dayandırdıklarından sabır kaynağı; işlerini en güzel ve doğru şekilde yapmaları için örnek olduklarından ve öğüt verdiklerinden dürüstlük kaynağı; dertlilere, hastalara yardıma koştuklarından merhamet ve ümit kaynağıdır. Kadın her şeyden önce gelecek nesillerin şekillenmesinde en önemli mihenk taşıdır. Bu taşa gereken değerin verilmesi ve her şeyden önemlisi sorunlu değil, sorumluluğunun farkında olacak bir neslin yetişmesi için sağlam zemine  oturması elzemdir.

            ’’Kadın erkeğin esiri değil, kederlerinin ve sevinçlerinin tam anlamıyla ortağıdır’’ (M.Gandhi) Öyleyse bu ortaklıkta sevgi, saygı, hoşgörü esas olmalı. Zaman zaman basından üzülerek izlediğimiz zalimane davranışlar eşler arasında asla yaşanmamalıdır. Yaşandığında bunun en büyük bedelini kadın öder, çocuklar öder velhasıl toplum öder. Bu bağlamda bir düşünür derki;

            ‘’Havayı geldiği gibi, rüzgârı estiği gibi, kadınlarda olduğu gibi kabul edilmeli’’

Bu bağlamda tüm annelerimizin, bacılarımızın kadınlar gününü en kalbi dileklerimle tebrik ediyor, sağlık sıhhat ve afiyetler diliyorum.

*

TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve –hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No’lu telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.

 8 MART BİR GÜN SANA YETMEZ KADIN

ÖZE DÖNMEYİNCE DERDİN BİTMEZ KADIN

 

Dünyada günler, haftalar paylaşılmış 
Herkes kendine düşen bir hisse almış 
Sözde kutlanmış, özde içi boş kalmış 
8 Mart bir gün sana yetmez kadın 
Öze dönmeyince derdin bitmez kadın 


Ana olarak, eş olarak ağlayan kadın 
Bir hiç uğruna harcanan yine kadın 
Çözülebilir mi derdin, adım adım? 
8 Mart bir gün sana yetmez kadın 
Öze dönmeyince derdin bitmez kadın 


Ailenin ve toplumun temeli kadın, 
Allah katında her daim yücedir adın 
Buna rağmen arka planda sen kaldın 
8 Mart bir gün sana yetmez kadın 
Öze dönmeyince derdin bitmez kadın 

 

Afetlerde, savaşlarda yük senin

Vebali çoktur kıymetini bilmeyenin

İflah olmaz, mirasta hakkını yiyenin

8 Mart bir gün sana yetmez kadın 
Öze dönmeyince derdin bitmez kadın 


Kime iyilik edeyim diye sordu bir Sahabi 
Annene, annene diye söyledi üç kez Nebi 
Kadına hak, hukuk Asrısaadette verildi 
İnsanlık bunu işine geldiği gibi çevirdi 
8 Mart bir gün sana yetmez kadın 
Öze dönmeyince derdin bitmez kadın 

Bir yandan kadınlar günü kutlanır 
Diğer yandan yine şiddet uygulanır 
Kimi ölür, kimi ağır yaralı kalır 
8 Mart bir gün sana yetmez kadın 
Öze dönmeyince derdin bitmez kadın
 

MAHİR ne söylerse doğru söyler 
Kırılır kadına kalkan o hain eller 
Ah bunu bir anlayabilse dinleyenler 
8 Mart bir gün sana yetmez kadın 
Öze dönmeyince derdin bitmez kadın