MİLLET olarak 7 Haziran’da sandık başına gittik, oyumuzu verdik. Seçeceğimizi seçip Meclis’e gönderdik.

MİLLET olarak 7 Haziran’da sandık başına gittik, oyumuzu verdik. Seçeceğimizi seçip Meclis’e gönderdik.
Aaa o da ne?
Bu seçim olmadı, seçim tekrarlanmalı, yeniden seçime gitme kararı alındı!
Eee ne yaparsın gideceğiz kuzu, kuzu. Vereceğiz oyumuzu kuzu, kuzu…
Haydi şimdi 1 Kasım’da yine sandık başında olacağız!
İtirazı olan varsa dört tutsun!
1 Kasım’a hazırlanıyoruz Kırşehir’de. Seçmen kardeşlerim bu seçimde nasıl oy kullanacak. Yani kim kimi seçecek, kim kime oy verecek göreceğiz tabi ömrümüz yeterse.
Hayat seçmen için çok zor. Kimi atama bekliyor, kimi kadro, kimi iş, kimi tayin, kimi de yüksek makam, rahat geçim…
Yeri gelmişken bahsedelim hani şu yılların sorunu olan bankamatik memurları gibi “Ay otuz hesaba yatan aylık!”
Allah bereket versin! Sahi “Sen ne iş yaptın da bunca para aldın?” diyen yok. Alan razı, veren razı! Kim kimin parasını veriyor, kim denetliyor oda belli değil. Kul hakkı diyen yok.
Bir kere şunda anlaşalım. Çalışmadan, alnı terlemeden kim nerede, nasıl para alıyorsa haramdır. Bunu veren de, alan da, buna fırsat veren de kul hakkıyla karşı karşıya…
Kırşehir’de kamu kurum ve kuruluşlarında, belediyede kaç tane bu şekilde bankamatik memuru olan, her ay bankamatikten tıkır tıkır para çeken hiç mi vicdanları sızlamıyor? Hiç mi utanma, arlanma yok!
Peki bu bankamatik memurları bu durumu artık kabul etmişler. Ya onun evindeki eşi ve çocukları hiç mi demiyor “Ya sen çalışmadan, yan gelip yatıyor para alıyorsun. Bize haram yediriyorsun!”
Dedim ya toplum olarak öyle alıştık, öyle alıştırıldık ki haram yemeye, yedirilmeye. Artık iyiden iyi bu işleri kanıksadık. Hatta bunu yapmayanları “enayi” yerine koyuyoruz.
Benim anlamadığım bu işleri yapanlar dini bütün, senden-benden daha Müslüman gibi yaşayan, abdestli, niyazlı müdürler, belediye başkanları!
Kırşehir’de belki de bu şekilde senin benim yanımda, içimizde bankamatik memuru var.
Ya bu işi yapanlar bizlere de biraz tiyo verse de bizim gibi esnaflık yapan, dükkan kirasını, vergini, sigortasını ödeyemeyen, yanındaki çırak ve kalfasının parasını veremediği için dükkanını kapatma noktasına gelen insanlar da bu şekilde “bankamatik” memuru olsa ne var ki sanki!
İnsanlarda ne utanma kalmış, ne sıkılma!
Ne helal kalmış, ne haram!
Ne demişler “Ağlayanın malı gülene hayretmezmiş!
Millet geçim sıkıntısı içinde kan ağlarken, birileri haram yoldan geçinirken bilmiyorlar mi bu paranın bereketi olmaz. Haydan gelen, huya gider!
Bilmiyor musunuz Kırşehir’de haram kazanıp köşe dönenlerin sonunun ne olduğunu?
Dün trilyonlarla oynayanlar, batmış, iflas etmiş, yiyecek ekmeğe muhtaç olmuş. Bunu görenler, bilenler daha anlamıyorlar mı haramın getirisinin olmayacağını!
Yine ne demiş atalarımız dedesi koruk yemiş, torununun dişi kamaşmış diye. Yani dedesi haram yemiş, torununun dişi kamaşmış hesabı!
Bunu yapanlar bir de utanmadan lüks otomobillerle çarşıda pazarda volta atarken, giyim, kuşam o biçim gezerken bu milletin kendisine söylediklerini duymazdan gelmelerine diyecek bir şey de bulamıyoruz!
Ne diyelim çarşılarına bereket versin!
Devletin kadrolu memuru, işçisi vatandaşa hizmeti kendine zul adledecek eziyet görecek; vatandaş zarar görmüş, devlet zarar görmüş umrunda olmayacak.
Peki bunları kim denetleyecek, kim dur diyecek?
Oda belli değil!
Peki neden?
Çünkü kim iktidarsa ise o memur, işçi devletin makamını kendi makamı gibi gördüğü ve iktidar partisine yakın olduğu için veya iktidar yanlısı dayısı olduğundan kimse sesini çıkartamayacak, göz yumacak.
Yırtılan vatandaşın cebi ...
Ve tabi ardından devletin kasası.
Vatandaş geçim derdinde, partiler iktidar.
Vaatlere bakıyoruz, neler neler yapılır mı yapılır. Kaynak ya kayıtlı mükellefler ya da vergiler. Bunun yanı sıra doğalgaz, petrol ürünleri ve elektrik en kolay yol. Ver zam mı topla parayı!
Bunca hükümetler geldi, geçti yapılan iyi kayda değer işler yok mu?
Var saymakla bitmez…
Yapılmayan yok mu, onu da saymakla bitmez.
Otuz yılı aşkın terör belası ile uğraşıyoruz uzantıları Meclis’e kadar dayandı. Alınması gereken stratejik kararlar alınmadığı gibi “açılım” adıyla terörü zirve yaptırdılar. Sayısını unuttuğumuz yazmak dahi istemediğimiz ŞEHİTLER verdik veriyoruz.
En acısı da şehit vermeye alışmış bir toplum olduk ...
Hani hayranlıkla kapısına dayandığımız Avrupa ülkelerinde ihanetin bedelinin nasıl ödettirildiği ortada iken biz hala ne yapacağımızı bilemezleri oynuyar olduk.
Her gün Kandil’i bombalıyoruz, nasıl bir yerse onlarca sorti yapıldı yerle bir olması gerekirken terörün temsilcileri orada toplantı yapıp ülkemi, milletimi tehdit etmeye devam ediyor.
Atılan bombalar ya başka yere düşüyor, ya da orada havalar nasıl diye bakıp geliyoruz!
Harcanan milli gelirden giden para katrilyonları bulmuş, bütçe açığı hayuka çıkmış.
İşte bunları ve benzer harcamaların kapanması için yukarda saydığımız kolay vergilendirmeye bir örnek daha.
Hani eskilerin deyimi ile “atın iyisine doru” derler ya, artık her kapıda olan lüx diye tabirden çıkan olmazsa olmazlar gurubuna giren otomobillerden bahsediyorum.
Ülkemde milyonlarca lira para verdiğimiz arabalar. Adamlar Avrupa’da iki üç bin euroya rahatlıkla sahip olup biniyorlar. Bütün bunları yıllardır iktidarda olan yetkililer bilmiyorlar mı? Benden, senden daha iyi biliyorlar ama sonunda onların saltanatına devlet kesesinden yenilen harcanan paralara olacağı için onların bu kanayan yaraya müdahale etmesini düşünmek hayalcilik olur.
Benin ecdadımın Anadoluda yüz yıllar önce yaptığı yapılar bugün bile ayakta duruyor. Cumhuriyetimizin kurulmasının ardından yapılan binalar yıllar geçtikçe ayakta durması gereken yapılar depreme dayanıksızlığı gerekçe gösterilerekbir bir yıkılıyor ve yerine yenisi yapılıyor.
Onlarca harcanan paralar, imalatın sağlam geçerli olup olmadığını adam gibi denetlenmediği için tarihimizi yıkıp bitiriyoruz. o dönemde kimse sormuyor denetlenmiyor muydu da bugün resmi kullanılan yapılan binaları yıkarak tarihimizi yıkıp yok ediyoruz?
Tabi yine yırtılan vatandaşın cebi! Ardından devletin kasası!
Görsel ve yazılı basından öğreniyoruz devletin bakanlıkları bile kiralık binalarda, rezidanslarda hizmetini sürdürüp devletin kira ödemesine vesile oluyorlarmış! Tabi bu binalarında kirası kimlerin cebine gidiyor bu da ayrı bir konu.
Bütün olumsuzluklar gün yüzüne çıkmış hırsızlığın, arsızlığın saklanamadığı, teknolojik imkanların zirve yaptığı bir dönemde insanlar arasında bilgi edinme hemen hemen imkansız bir halde iken asılsız vaatlerle seçmeni kandırarak iktidar olmak istenmesi imkansızın da ötesinde, sırf ihtirasları uğruna insanlar arasında nifak sokmak ayrımcılık yapmak kimseye bir şey kazandırmaz ama ÜLKEME çok zarar verir.
Biz seçmenler olarak bütün parti liderlerine sesleniyoruz. Lütfen bütün emeliniz TÜRKİYE CUMHURİYETİ olsun . VATANIM bütün kötülüklerden uzak olsun. Dış güçlerin oyunlarını bozalım. Kardeşlik duyguları bizleri sarsın. VATANA İHANETİN BEDELİ İDAM OLSUN. Devletin bir kuruşuna ihanetin bedeli sürgün olsun. DEVLET Kurumları denetlensin, makamlar babadan kalan miras gibi kullanılmasın. Seçimler ülkeme hayırlı olsun.