Bizler Anadolu çocuklarıyız öyle kıvırmayı, dil kırmayı, yamulmayı, bükülmeyi pek sevmeyiz.
Her işimizin doğrudan haktan yana olmasına özen gösteririz, içimizde yukarda saydığım özelliğin haricinde insan çıkmaz mı elbette çıkar. Fakat bu oran yüzde hesabı ile yüzde 5 ile 10 arasını geçmez. Gel gör ki toplum bozulmaya yüz tutunca, “tuz kokarsa her şey kokar” lafı gerçekleşmese de bizler de kokmadan ayakta kalıp haksızlıklar karşısında susmayan dil olmaya çalışırken, dünyalık çok şeyleri kaybettiğimizi biliyoruz.
Yunus’un dediği gibi “bana seni gerek seni” diyerek İlayi Kelimetullah üzerine olan yeminimizi bozmamaya çalışıyoruz.
Dedelerimizin toplum ahlakını ölçmek için bir mizan terazisi kurdukları oyunu sizinle paylaşmak istiyorum. Bir yerleşim biriminin çok kalabalık olan insanların çok kullandığı bir alana tuttukları görevliler veya zabitler aracılığı ile o zamanın en büyük sarı liralarını bu insanların kullandıkları yola atarlar veya bırakırlar. Bırakılan değerli liraları bulan insanın hareketlerini tavırlarını gözeterek bulunan değerli liranın cebe mi, yoksa “ben bunu buldum” diyerek köşelerde bekleyen zabitlere teslim etmelerini gözetlerler. Bu uygulamayı belirli sayıda yapar cebe atanların sayısı teslim edenlerden çok çıkarsa ahlaki değerlerin neden bozulduğuna karşı bir tedbir alırlar. Ona göre insanların yaşamlarını inceler ve aldıkları tedbirler konusunda hareket ederlermiş.
Şimdi bugüne baktığımızda sosyal medyada, görüntülü yazılı basın da yazılanlar yaşananlar kimin eseri buna siz karar verin.
Bizler bu konuları yazarken kimsenin zorda kalmasını istemiyoruz, fakat görmemezlikten gelip bizlerden üç maymunu oynamamızı da istemeyin. Toplumun ne kadar zorda olduğunu haram, helal kavramının ne boyutlarda seyrettiğini devlet erkânı karar versin.
Koltuklarda oturup makamları kullanıp ballı maaşları alıp milleti görmezden gelmenin her halde bir hesabı olacağını benim kadar onlarda biliyordur. Küçük esnaf BAĞKUR primini yatıramıyor, yatıran da çok zorlanıyor. Çiftçi ürün ekmiyor, “para etmiyor, masrafı karşılamıyor” diye…
Nakliyeci, nakliye yapmakta zorlanıyor, “azot pahalı, yol, köprü geçişleri çok para tutuyor, para kazanamıyoruz” diye vs ,vs…
Bütün bunların bir değerlendirilmesi gerekmiyor mu?
Bürokraside her kesim mart ayının son günü yapılacak seçimlere kilitlenmiş durumda. Bu sorunların çözümü için nedense hiçbir somut adım atılmıyor.
Siyaset makamı birbirine olmadık laflar söyleyerek, toplumu kin ve nefrete sürüklüyor. Makam sahipleri asıl yapması gereken işlerle değil, siyasetçilerin istediklerini yapmaya, kanunlara karşı genelgelerle hareket etmeye başlayınca her şey alt üst olmaya devam ediyor.
Liyakatin olmadığı hak etmeyene verilen makamlar siyasi partilerin il başkanlığı gibi çalışınca ülkemde her işimiz olumsuz ne yazık ki… Her yerden gelmemesi gelen temiz kokular pis kokmaya başlamış ise yeniden bir yapılanmaya ihtiyaç vardır.
Kırşehir’de yaşıyoruz nefes alıyor, suyu her ne kadar kireçli olsa da içerken mutlu oluyoruz. İnsanın yaşadığı her yerde hiçbir zaman ihtiyaçlar bitmez, bitmiyor da. Kırşehir olarak bizlerde mahalli seçimlere hazırlanıyoruz. Siyasi partilerden aday olan arkadaşların açıklamış oldukları projelere bakıyorum. Hazırlanıp açıklanan projeler şahsen benim çok hoşuma gidiyor.
Neden?
Demek ki bu şehrin bu projelere ihtiyacı var. Yapılabilir ise gerçekten çok mükemmel. Yeter ki bu şehri insanları vuslat ile sevelim, kinden nefretten uzak olalım birbirimizi sevdikçe kin ve nefretten uzaklaştıkça her işimizin çok daha kolay yapılabileceğini bilelim.
Akıl, ahlak ve bilim ile çalışıp Ahi Evran’a saygıyı unutmadan, dostluğa, kardeşliğe önemin bu şehre çok hizmetler getireceğini bilerek hareket etmek durumundayız.
Ben şahsım olarak kim ki bu şehre ve insanımıza hizmet etmiş ise, hizmet etmek için bir çaba göstermiş gösteriyorsa saygı duyarım.
Bizler bu şehre yapılacak her türlü yatırıma ihtiyacımız olduğunun bilincindeyiz. Yeter ki bir yumruk olup hizmet vermek için seçtiğimiz, seçeceğimiz insanı verdiği sözlerden dolayı çalıştırmasını bilelim, haksızlığına, haksızsın, haklı olduğunda da haklısın deyip vuslat ile sevmeyi bilelim.