Hiç kusura bakmasın kimse ama ben bugün biraz hayat ucuzluğundan bahsedeceğim. Bakıyorum da ucuzluk lafını duyunca gözlerinizin içi güldü…

Ne zaman bir markete gitsem afallayıp kalıyorum. Dün aldığımı bugün, bugün aldığımı yarın alamıyorum. Her gün mü etiket yenilenir kardeşim?

Hayır, çok değil bundan birkaç sene öncesine gittiğimiz zaman… Bir ürüne senede iki, bilemedin üç sefer zam gelirdi. Bu zamların da aşağı yukarı zamanları belli olurdu. Yazdan kışa girerken sezon başı olduğu için kışlıkları pahalı alırdık. O yüzden de dar bütçeli insanlar sezon sonlarını takip eder ve indirimli alırdı.

Evet alırdı.

Üç, beş ay gardırobunda saklar sonra da mevsimi geldiğinde bulmuşa dönerdi.

Meyve, sebzede de durum farksızdı. Yeni çıkan, ilk toplanan mahsuller her zaman pahalıdır. Bu yüzden önce tadımlık yarım kilo yarım kilo alınır sonra ürün çoğalır ve kilo kilo alırsın. Son etapta da kilolarca alırsın ve buzluğuna koyarsın, konserveni yaparsın, kurutursun… Çoluk çocuk dersen mevsiminde meyveye, sebzeye doyar.

Belki on yıllar öncesi kadar değil…

Elma, ambarda çürüyüp dökülmez… Üzüm, heveğinde kurumaz… Zedeli meyveler, pörsümüş sebzeler hayvanlara verilmez… Ama en azından dolaplar dolusu yiyeceğimiz, içeceğimiz olurdu.

Kilogram fiyatları büyümeye başlayınca paketlerde küçülmeye başladı. Kilo fiyatlarını yazıp da insanları korkutmanın, ürkütmenin, düşündürmenin bir anlamı yok. Çözüm basit!

Günden güne gramajlar küçülmeye başladı. Bugünü kurtaralım da yarına da Allah kerim. Kilogram fiyatını koca koca yazmayınca vatandaş da akılları sıra zamların geldiğini anlamadı.

Garibanları sevindirmek kolaydır. Aldıkları dişinin kovuğuna bile yetmedi ama olsun. Sabretsinler, şükretsinler… Ne de olsa ucunda cennet var. Cennet fakirlerin mekânı ne de olsa!

Zengin ile fakir arasındaki makas her geçen gün biraz daha açılıyor ne yazık ki!..

“Orta direk” diye hitap ettiğimiz, kendi yağı ile kavrulan insanların sayısı her geçen gün biraz daha azalıyor. Hayat standartları günden güne düşüyor. Vatandaş bir bankadan borç alıp diğer bankadaki borcunu kapatarak zaman kazanmaya çalışıyor. Ödenemeyen borçlar şiştikçe şişiyor.

Bazı haber kanalları yeni çıkan cep telefonu kuyruklarını göstererek, “Bakın görüyor musunuz? Bu kadar pahalı bir telefonu almak için insanlar sıraya girmiş… Halkın fakirleştiği yalan! Bakın, şu kuyruklara bakın!” gibi haberler yaparak her şeyi güllük gülistanlık göstermeye çalışıyor.

Oysa Nasrettin Hoca’nın kedi-ciğer fıkrasında olduğu gibi kedi buradaysa ciğer nerede? Yok, ciğer buradaysa kedi nerede?

Alım gücü olan insanlar bile indirilmeyen indirimleri, ucuzlamayan ucuzlukları takip etmeye başlamış, gerisini varın siz düşünün!

Lafla peynir gemisi yürütecek zaman geçmiş. Peynir demişken dünden bu güne peynir, süt, yoğurt ve tereyağı fiyatlarına kaç lira indirim geldi haberiniz var mı? Nerede ucuzluk varsa lütfen haber verin ben de gideyim, alayım.

Büyükler hep “Allah’ım sen muhannete muhtaç etme! Allah’ım bu günlerimiz aratma! Gördüğümüzden geri koyma!” diye dua ederler. Aslında hepimizin dilek ve temennisi de bu yönde. Kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmek…

Ucuz ve mutlu günlerde buluşmak dilekleri ile…

“Mutluluk ucuz değil” dediğinizi duyar gibiyim.

Evet, mutluluk ucuz değil ama hayatta çok pahalı…

Sevgiyle kalın!..

Umutla yol alın!

Ya toprak ol

Ya da su

Sakın ateş olma