Kötü ve kötülükleri tez unutuyoruz. 

Kötülüğe izin vermek, izin verdiğin, sessiz kaldığın kötülük, gelir seni bulur... 

Buna rağmen çok hızlı unutuyoruz. 

Şurası kesin beynimiz sadece öğrenme değil aynı zamanda unutma organı. 
Ancak toplum olarak bu unutma olayı bizde daha hızlı maalesef. 

Hatta birlikte olduğumuzu, bütün olduğumuzu, aile olduğumuzu unutuyoruz.
Birbirimizden sorumlu olduğumuzu, hepimizin birbirimizin hayatında bütün olarak etkili olduğumuzu unutuyoruz. Yaşadığımız yere sahip çıkmayı, aile ve vatan gibi kavramların en önemli değer olduğunu unutuyoruz. 

Anlaşılan o ki, insan, insani değerlerini unuttuğu için unuttuklarını, unutacakları ile karıştırmaya başladı.
Neden? 
Cevabı çok basit. Makamlarımız, diplomalarımız, unvanlarımız ve paramız var. 
Kısacası kibirden ölüyoruz. Öz benliğimizden uzaklaştığımız için insanlığımızı unutuyoruz. Sahip olduklarımıza sahip olma hırsı yüzünden ve daha da acısı onları kaybetme korkusu yüzünden hayata daha çok tutunuyoruz. Daha çok sahip olma hırsı hayatımızda her şeyi mubah kıldığından farkında olmadan öz benliğimizden uzaklaşıyoruz.İnsani değerlerimizden uzaklaşıyor işimize gelmeyen her şeyi unutuyoruz.
Unuttuklarımız unutacaklarımızın yerini aldığında ve en önemlisi hayali gerçeklerimiz insani değerlerimizin yerini aldığında bir süre sonra mutsuzluklarımızdan yakınıyoruz.
Peki, ne mi yapmak gerekiyor?
Hayatta neden ve nerde durduğunu iyi bilmek gerekiyor. 
İnsani değerlerden uzaklaşmamak ve en önemlisi neden orda durduğunu unutmamak gerekiyor. 
 
Zira hep unutulan acıların yenileri ile başbaşa kalıyoruz. 
Demem o ki Bolu Kartalkaya’da çıkan otel yangınında yanan sadece bir otel değil, vefat eden bu kadar masum canımız değil. 
Vicdanlarımız, insanlık değerlerimiz ve adalet inancımız da o alevlerde kül oldu…
Buyurun  Kartalkaya’daki yangın, basit bir tesisat arızasıyla başlamış, İhmaller zinciri. 
Cezasızlık düzeni. 
Yine  yürekleri yaktı ve unutulan  acıların çoğunu akla getirdi. 
Getirdi ise ve de göz göre göre geliyorsa,  daha önceleri neden önlemler alınmadı, alınmıyor..? 

Daha kaç can yitirilecek?

Bu felaketler neden kısa sürede unutkanlıklarla kapanıyor..? 

Bu unutmalar ve unutmak nasıl bir şey ki;
Çarçabuk her şeyin üzeri örtülüyor...

Bu  örtmeler, aldatıcı bir kaçış olmuyor mu? 

Unutma, unutmayan ve unutmama dirayeti gösterenler, felaketler yaşasa da tez unutanlar kadar yaşamıyor. 

Çoğu evlerde, kurumlarda ve tesislerde;
Bütün elektrik kabloları ve prizleri sakat, yangın tüpleri kimbilir kaç yıllık... 
Günlük kazançları  milyonları bulan otelin sezon için itfaiye aracı bulundurmamasının sorumlusu ya da görmeyen gözün siyaset ile bağı var mı..? 
Bu ve benzeri durumlarda sorular bitmiyor... 

Bakanlıklar ne için var bu ülkede?
Belediyeler ne için var?
Kanunlar, genelgeler,yönetmelikler ne için var? 
Geçip giden bir felaketten gelen yenileri için mi? 

Bu sorulmayan soruları bir yanlıştan ötekine kadar idare edelim diye mi? 

Sonuç itibariyle  tekrar ediyorum:
Unutma, unutmayan ve unutmama dirayeti gösterenler, felaketler yaşasa da tez unutanlar kadar acılar yaşamıyor