Şikâyet; hoşnutsuzluk belirten söz ya da yazı. Sızlanma, yakınma anlamında kullanılır.
Diğer bir anlam da ise; herhangi bir suç nedeniyle zarar gördüğünü düşünen kişinin ilgili kuruma başvurusudur.
Yoldan giderken kazara ayağımıza bir taş değse hemen figan eder başlarız şikâyet etmeye. Bir yemekhaneye yemek yemeye gireriz ağzımızın sarmadığı bir yemek olur hemen oradaki insanları suçlar şikâyet edecek yerler ararız.
“Başına gelenlerden şikâyet etme! Bunlar imtihandır. Hayatın imtihanı kağıt kalem ile olmaz dostum. Kul, kul ile sınanır.”
Bazen yaşamın zalimliğinden şikâyet ederiz. Bazen sırtımızı dayayabileceğimiz kimsemizin olmadığından şikâyet ederiz. Bazen de Yaşlılıktan, yoksulluktan hayat pahalılığından şikâyet ederiz.
Bazen hekimlerin hastasına bakmadığından şikâyet ederiz. Öğretmenlerin derslerini iyi vermediğinden şikâyet ederiz. Bazen de kimseyi değil de hayallerinizi şikâyet edersiniz.
Hz. Mevlana der ki;
“Senin dünyaya bakan penceren kirli ise, BENİM ÇİÇEKLERİM SANA ÇAMUR GÖRÜNÜR.”
Kafandaki düşünceler kötü ise, yapacağın işlerden ne hayır beklersin? Kimi kime şikâyet edeceksin.
Hayali yapılan şikâyetler boşuna. Birde işlenen suçları şikâyet etmek vardır.
Diyelim ki, aile içerisinde bir tatsızlık oldu bu tatsızlığın çözümünü ara bulucu insanlarla bulamadınız Mahkemeye verdiniz.
Şimdi şikâyeti dinleyelim. Vatandaş öncelikle aile mahkemesine müracaatta bulunur şikâyetini beyan eder. Mahkemeler yeterince şikâyetle dolmuştur. Atar altı ay sonraya. Tanıklar aranır, şikâyetçi ve şikâyet edilene davetiye çıkarılır. Sürer bir kaç ay. Mahkeme günü alınır şikâyetçi ve ile tanıklar huzura çağrılır bir netice alınamaz ileri bir tarihe. Bir kaç duruşmadan sonra karar verilir. Ancak bir taraf itiraz eder ve dosya İstinaf Mahkemesine gider.
Orada murafalı gün alınır gel gitler devam eder bir karara varılınca vatandaş ikna olmaz ve İstinaf Mahkemesinin kararını yüksek yargıya gönderir. Yani Yargıtay’a. Orada gün verilmesi için evrak arşivde bekler, bir kaç ay sonra tekrar karar verilmesi için duruşmalı olarak davacı ve davalı orada duruşmaya katılır.
Eğer Yerel mahkemenin ve İstinaf Mahkemesinin verdiği karar Yargıtay’ca bozulmuşsa, tekrar yerel mahkemeye iade edilir ve Yerel Mahkeme ister direnir, isterse yüksek mahkemenin verdiği karara uyar ve tekrar gönderir.
Yargıtay’ın vereceği karar vatandaşı tatmin etmez. Bu seferde Yargıtay üst kuruluna gönderir. Sırası gelince karar verilir.
Mahkemeye verilen tarihte bir yaşında olan çocuk olur sekiz yaşında, Avukat ücretleri, mahkeme harçları, posta ücretleri, icra masrafları derken şikayetçi ve dava edilen kişi bu masrafları ödemek için varını yoğunu satar, ancak yakayı bir türlü kurtaramaz.
Bizim şikâyetçi ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkındır. Bilemez düz yolda yürümenin imlasını.
Şikâyetçi arabulucu istemez. Şikâyet edilen hiç yola gelmez. Şikâyet olayı böyle yıllarca sürer. Zaman gelir büyüyen çocuklar birbirlerine hasım olurlar ve eğri bakarlar. Şimdi onlar başlar “Bana eğri baktın!”
“Yok suyumu bulandırdın!”
Dün kalbini kırdığın ve şikâyet ettiğin kişinin bu gün öldüğünü duysan, “Ama ben haklıydım” tesellisi avutur muydu sizi. Kırmayın kalplerini haklı olsanız bile.”
Sözün özü;
“Kimselere bir şey demeden tek başına sorunlarla cebelleşmek çok zor.”
Bunun içindir ki; Şikâyetçi olmadan önce iyi düşünün. Kimse size yardımcı olmaz. Sadece işinizi uzatır. Akıl veren çok olur ama, para veren olmaz. Acılar geçicidir. Ama her sevinç, en derin sonsuzluğa uzanır.
Şikâyetsiz ve güzel günlerin sizlerin olması dileği ile en kalbi saygılarımı sunuyorum. Söz gümüşse, sükut altındır. Şikâyet etmeden önce fikirlerinizi iyi tartın.
ŞİKÂYET ETMEK...
İsmet Bozdağ
Yorumlar