Elinde birkaç tane maskeyle sınıfa girdi Nurcan öğretmen. Öğrencilerinin meraklı bakışları arasında bir cadı maskesini yüzüne taktı. Sesini kalınlaştırarak kaba saba konuşmaya başladı. “Söyleyin bakalım önce hanginizin canını alayım!” diye kükredi.

Öğrencilerin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Oturdukları sıraya yapışıp kalmışlardı. Nurcan öğretmen korkunun dozunu biraz daha artırmak istedi. Ellerini pençe gibi açarak sınıfta dolaşırken çocuklarının gözlerinin içine haince baktı. Öğrencilerden kimisi kaçacak gibi kıpırdanmaya başladı. Kimisi ise tir tir titriyordu. Nurcan öğretmen yüzündeki korkunç maskeyi çıkarınca öğrencileri de kocaman bir ‘oooh’ çekti.

Nurcan öğretmen şimdi de yüzüne bir peri kızı maskesi geçirdi. Sesini incelterek kibarca konuşmaya başladı. “Merhaba sevgili dostlarım! Ben sizleri çok seviyorum. Siz de beni seviyor musunuz?”

Sınıftan kocaman bir “Evet, seviyoruz.” sesi yükseldi. Çocuklar gevşemişti. Yüzleri gülüyordu. Gözlerini karşılarındaki güzel kadından alamıyorlardı. Onunla sohbet edip, sorularına nazikçe cevaplar veriyorlardı.

Nurcan öğretmen yüzündeki bu maskeyi de çıkardı ve başka bir maske taktı. Bu sırıtan bir erkek suratıydı. İnek Şaban’a benziyordu. Nurcan öğretmen espriler yapıp kahkahalar atıyordu. Öğrencileri de onunla birlikte gülüyordu. Nurcan öğretmen bir süre sonra sustu ama çocuklar öğretmenlerine bakıp bakıp gülmeye devam ediyordu. Ortada gülecek bir şey yoktu ama ona rağmen gülüşmeler devam ediyordu.

Nurcan öğretmen çok başarılı bir oyuncu muydu? Yüzündeki maskeyi çıkararak öğrencilerinin toparlanmasını bekledi. Sınıfın sesi kesilince bu sefer de elindeki maskeleri öğrencilerine dağıtarak onlardan da güzel bir oyun sergilemelerini istedi.

Öğrencilerin kimisi yüzüne taktığı maskenin hakkını verdi ve rolünü çok güzel oynadı. Arkadaşlarını kandırdı. Kimisi ise yüzünde maske takılı olmasına rağmen rol yapamadı. Kendi kimliğinden ödün veremedi. Yapmacıklığı beceremedi. Kandırmayı başaramadı. Yüzündeki maske çok sırıttı. Arkadaşları onu dinlemekten sıkıldı ve biran önce yüzündeki maskeyi çıkartıp eski, sıradan arkadaşlarına kavuşmayı bekledi.

Nurcan öğretmen, ders sonunda öğrencilerinin gözlerine sevgi ile bakarak:

“Bu ders çok eğlenceli geçti değil mi?” diye sordu. “Dersi kaynattığınızı sanıp mutlu oldunuz.”

Öğrenciler gülümseyerek ‘evet’ anlamında başlarını salladılar.

“Peki, bu farklı farklı maskeler ve yaptığımız oyunlar size bir şey öğretmedi mi?”

Sınıfta derin bir sessizlik oldu. Öğrenciler düşünüyordu. Sınıfın en zeki çocuğu Eren parmak kaldırarak söz aldı.

“Maske takan ve rol yapan insanlara inanmamalıyız öğretmenim.”

“Haklısın Eren, benim de tam olarak anlatmak istediğim şey buydu. Evet çocuklar, her ne kadar kabul etmek istemesek de hayatın bir gerçeği de bu. Etrafımızda yüzleri maskeli o kadar çok insan var ki. Çıkarları doğrultusunda bukalemun gibi renk değiştirip duruyorlar. Karşılarındaki insanların kişiliğine göre yüzlerine maske takıyorlar. Bugün tükürdükleri yüzü yarın iştahla yalıyorlar.

“O yüzden uyanık olun ve kanmayın. Onların görüntülerine ya da konuşmalarına değil yaptıkları işlere bakın. Dürüstlüklerine, çalışkanlıklarına göre değerlendirin.

“İnsanların gözlerinin içine bakarak yalan söyleyen, suçluluğunu kabul etmeyen; ben de kandırıldım, mukedderat ne yapalım, hakkınızı helal edin, diyerek vicdan yapanlara aldanmayın! Aklınızı kullanın! Maskelere kanmayın, kandırılmayın sevgili yavrularım!” dedi tecrübe sahibi Nurcan öğretmen.

Ya toprak ol

Ya da su

Sakın ateş olma