İçinde bulunduğumuz Mayıs yakın siyasi tarihimizde ve toplum yaşamımızda çok önemli olayların yaşandığı bir aydır. Kronolojik sıraya göre ele alırsak 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı meş'alesini tutuşturduğu tarihtir.

İçinde bulunduğumuz Mayıs yakın siyasi tarihimizde ve toplum yaşamımızda çok önemli olayların yaşandığı bir aydır.
Kronolojik sıraya göre ele alırsak 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı meş'alesini tutuşturduğu tarihtir. 14 Mayıs 1950'de 27 yıllık CHP iktidarı son bulmuş, Türkiye gerçek anlamda çok partili döneme geçmiştir. 27 Mayıs 1960'ta ordu ilk defa yönetime el koymuştur. 20-21 Mayıs 1963'te Ankara Harp Okulu öğrencileri komutanlarının önderliğinde ikinci bir ikinci ihtilâl girişiminde bulunmuştur. 34 kişinin ölümü ve 136 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan 1 Mayıs 1977'deki İşçi Bayramı ise tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçmiştir.
Ben 27 Mayıs 1960 ihtilâlinde Kadıköy mıntıkasında 19 gün süreyle tank teğmeni olarak fiilen görev yaptıktan sonra terhis olup memleketime döndüm. Bu ihtilâlle ilgili anılarımı birçok yazımda anlattım. Bir de bu ihtilâli İstanbul'da gerçekleştiren Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı'nın Kırşehirli olması ve İstanbul'un Avrupa yakasındaki tarihî Davutpaşa Kışlası'nda ikinci üç aylık dönem yedek subay eğitimini gördüğümüz sırada bölük komutanlığımızı yapması kendi açımdan Mayıs ayına ayrı bir özellik kazandırmaktadır.

İKTİDAR BİR MİLLETVEKİLİNE BİLE TAHAMMÜL EDEMEDİ

Kaderin cilvesine bakınız ki 14 Mayıs 1950 seçimlerinin sonucu olarak iktidara gelen Demokrat Parti iktidarı Kırşehirlilerin Demokrat Parti'den iki (ki bunlardan Osman Şevki Çiçekdağ o zamanki seçim sistemine göre bir kişi iki yerden aday gösterilebilindiğinden Ankara'dan da seçilmiş, Ankara'yı memleketine tercih ederek Ankara milletvekili olmuş, daha sonra Adalet Bakanlığı'na getirilmişti. Ancak ne yazık ki Kırşehir'i ilçeliğe düşüren kanunun Büyük Millet Meclisi'ndeki görüşmeleri sırasında kanunu kabul eden milletvekillerinin safında yer almıştı. Çiçekdağ'dan boşalan Demokrat Parti milletvekilliği için onaltı ay sonra 1961 yılının 16 Eylül günü yapılan ara seçimde Kamanlı Elvan Kaman Kırşehir milletvekili olmuştu), Cumhuriyet Halk Partisi'nden bir milletvekili seçmiş olmalarına rağmen Millet Partisi'nden bir tek Osman Bölükbaşı'nı milletvekili yaptı diye Kırşehir'i ilçeliğe düşürerek cezalandırmış, on yıl sonra yine bir Mayıs ayında, 27 Mayıs 1960'ta alaşağı edilmiş, Kırşehir'de iş yapmış bir müteahhidin başvurusu üzerine kapatıldığında geriye idam edilmiş bir başbakan, iki bakan, hapis cezasına çarptırılmış bir cumhurbaşkanı, onlarca bakan, yüzlerce milletvekili ve bürokrat bırakmıştır.

İSYAN ve SONRASINDA KIRŞEHİR

Harp Okulu öğrencilerinin bir yıl önce de isyana kalkışan ve Başbakan İsmet İnönü tarafından affedilen eski okul komutanları emekli kurmay albay Talât Aydemir'in önderliğinde kalkıştıkları ikinci isyan sonrası Kırşehir'de de yoğun hareketlilik yaşanmıştı. O sırada çıkarmakta olduğum “Yeni Kırşehir” gazetesi bu olayları 22 Mayıs 1963 günlü sayısında “İsyan ve Sonrasında Kırşehir - İsyanla İlgili Olarak Kırşehir'de Cereyan Eden Olayları Bildiriyoruz” başlığıyla şöyle vermişti:
20-21 Mayıs gecesi Ankara'da bir kısım Harbiyeliler'in eski kumandanları ve 22 Şubat isyan olayının ele başısı Talat Aydemir'in önderliğinde giriştikleri isyan hareketinin devamı sırasında ve isyan bastırıldıktan sonra Kırşehir'de de bazı olaylar cereyan etmiştir. Aşağıda bu olayların haberlerini okurlarımıza bildiriyoruz.

KIRŞEHİR'DE HER ŞEY 00.30'DA BAŞLADI

Vali, Garnizon Kumandanı, İl Jandarma Kumandanı isyandan saat 00.30'da haberdar oldular ve İl Jandarma Kumandanlığı binasında toplandılar. Vali Ankara ve Kayseri ile muhabere yapmak istedi. Hatlar kesik olduğu için haberleşemedi. Bu sırada Kaman jandarma telefonu Kayseri Doğu Menzil Kumandanı General Faruk Güventürk'ün Ankara istikametinden Kırşehir'e gelmekte olduğunu bildirdi. Vali Güventürk'ü Çuğun'da karşıladı. Yarım saatlik bir görüşmeden sonra Vali ve Güventürk İl Jandarma Kumandanlığı'na geldiler. Güventürk burada kahve içti ve Kayseri'ye gitmek üzere ayrıldı.

GÜVENTÜRK KOKTEYLDEYDİ

Olay gecesi General Güventürk Ankara Orduevi'nde bir büyükelçi şerefine verilen kokteyldeydi. Aşağıda bekleyen şoförü Harbiyeliler'in isyan ettiğini bildirince yakapaça otomobiline atlayıp Kayseri'ye doğru yola çıktı. Çuğun'da Vali Fuat Kadıoğlu tarafından karşılandı.

EMNİYET TEDBİRLERİ

Vali Güventürk'ü uğurladıktan sonra Jandarma Kumandanlığı'nda olayı radyodan takip etti. Bu esnada bankalar muhafaza altına alındı.

İKİ SUBAY GEÇİYORDU

Dün öğle saatlerinde Meydan Lokantası'na bir albayla bir yarbay yemek yemeye girdiler. Subaylar Ankara istikametinden özel bir otomobille gelmişlerdi. Durumdan haberi olan Vali Jandarma Kumandanı'na gidip subaylarla konuşmasını ve neci olduklarını öğrenmesini istedi. Jandarma Kumandanı lokantaya geldi. Vazifeli olduğunu söyleyerek iki subayı kumandanlığa davet etti. Subaylar direndiler. Albay olanı Van'da tugay kumandanı olduğunu, gelmeyeceğini söyledi.

SUBAYLAR JANDARMA KUMANDANLIĞI'NDA

Uzunca süren bir tartışmadan sonra albay kurmay başkanı olan yarbayın götürülmesine rıza gösterdi ve kendisi de arkasından geleceğini söyledi. Subaylar kumandanlıkta müşkülat çıkarırcasına ifade verdiler. Durumları Ankara'dan sorulduktan sonra serbest bırakıldılar.

MEÇHUL ARABA ELE GEÇİRİLEMEDİ

Ankara'dan içinde bir subayla bir erin bulunduğu bir otomobilin Kırşehir'e gelmekte olduğu, derhal yakalanması Jandarma Kumandanlığı'na bildirildi. Jandarma ve trafik ekipleri derhal Ankara-Kayseri asfaltı üzerinde muhtelif yerlerde barikatlar kurarak meçhul otomobili beklemeye başladılar. Sonradan otomobilin Kayseri'ye vardığı, oradaki barikatı görünce geri döndüğü bildirildi. Bununla birlikte otomobil barikat kurulan yoldan yine geçmedi. Hangi istikamete gittiği de bir türlü tespit edilemedi.

TELEFON-TELGRAF MUHABERESİ KESİLDİ

Kırşehir Postanesi'nden dün öğleye kadar harici telgraf ve telefon muhaberesi yasak edildi. Sebebi “Hatlar arızalı” şeklinde açıklandı.

ULAŞTIRMA DURDURULDU
“Dün öğleye kadar şehirden dışarıya çıkmak isteyen bütün vasıtalara müsaade edilmedi. Vasıtalar ancak öğleden sonra sefere çıkabildiler.

POSTA GECİKTİ

Ankara'dan diğer vasıtalarla birlikte Kırşehir posta otobüsü de öğleye kadar bırakılmadığından posta dün geç vakit geldi.

HARBİYELİLER İLE BEN DE CEZAMI ÇEKTİM

Talat Aydemir ordu içindeki 27 Mayısçıların tasfiyesi için 20 Şubat'ta başlatılan atama ve gözaltılara karşı direnişin devamı olarak başlattığı bu isyanı da başaramamıştır. İsmet Paşa Talât Aydemir'i ikinci isyan girişiminde adaletin pençesine teslim etmekte tereddüt etmemiştir. Aslında bu hareket başladığı an biten tek ihtilâl girişimidir. Parolası 'Harbiyeli aldanmaz' olan ihtilâl girişiminde Talat Aydemir 22 Şubat'ta ulaştığı noktaya dahi yaklaşamamıştır. Ankara Radyo Evi'nde ihtilâl bildirisinin okunmasından hemen sonra kontrol kısa sürede hükûmete bağlı kuvvetlerin eline geçmiş ve İsmet İnönü bu girişimi değerlendirdiği tarihi konuşmada isyana katılanları “Talat'ın üçbuçuk adamı” diye tarif etmiştir. Tutuklanan Talat Aydemir'e en fazla dokunan İnönü'nün bu sözü olmuştur ve yargı sürecinde kendisinin birlikte hareket ettiği kim varsa açıklamasının tek sebebi oluşturduğu çatının altındakilerin “Üçbuçuk adam” sayılmayacağını kanıtlamaya çalışmasıdır.
İdam kararının Meclis'te görüşülmesinde cuntacılara 27 Mayıs darbesinden dolayı zaten öfkeli olan Adalet Partisi milletvekillerinin yanı sıra CHP'liler de idamın lehinde oy vermişlerdir. Aydemir'in arkadaşlarından Binbaşı Fethi Gürcan'ın cezası 27 Haziran, Albay Talat Aydemir'in cezası ise 5 Temmuz 1964'te infaz edilmiştir. Yargılanan Yarbay Fevzi Bingöl ve Üsteğmen Osman Deniz'in de ilk başta idamları istenmişse de cezaları daha sonra müebbete çevrilmiş ve bir süre sonra aftan yararlanarak hapisten kurtulmuşlardır. İsyana karışan 1459 Harbiyeli ise okullarından atılmış, bu öğrencilerin 25 kadarı şimdi Adliye Sarayı'nın bulunduğu yerdeki Kırşehir Ceza ve Tevkif Evi'nde oluşturulan Harbiyeliler Koğuşu'nda cezalarını çekmişlerdir. Sonradan ek üniversite kontenjanı açılan Harbiyeliler ile birlikte ben de basın suçlusu olarak mahkum edildiğim dörtbuçuk aylık hapis cezamı çektiğimi yeri gelmişken belirteyim.

******************************

 

 

ÇANKAYA'DA 14 MAYIS GECESİ

Yaver odasına doluşan bakanlarda, milletvekillerinde tam bir şaşkınlık vardı. Rahat, güvenli konuşmaların yerini önce merak, heyecan, giderek endişe, umutsuzluk almıştı. Az sonra herkes kendi başının çaresine bakması gerektiğini anladı. Sırayla telefon başına gidiyor, acele kendi bölgelerindeki valiyi arıyor, haber soruyorlardı. Çoğunlukla da karşılarında kimseyi bulamıyorlardı. Yetkililer ya henüz kesin sonuçları almamışlardı, ya da tasnif yerindeydiler, makamlarında değillerdi.
Bir ara İçişleri Bakanı Emin Erişirgil İstanbul'un elverişli olmadığı anlaşılan sonuçları üzerine Vali Fahrettin Kerim Gökay ile görüştü.
“Yahu, hani Rumlar bize verecekti?”
Aldığı yanıttan pek memnun kalmışa benzemiyordu.
Daha sonra Niğde Valisi ile görüştü. Vali ne demişti ki Bakan onu sert bir tarzda uyardı:
“Sakın ha! Öyle şeylere kalkışmayı aklından geçirme!”
Erişirgil'in seçim çevresi aksi gibi Niğde idi.
Başka bir telefonda Cevat Dursunoğlu aradığı yeri çabuk bulmak için aradaki kentin telefon memuruna tatlı Erzurum şivesiyle “Tevessüt et küçük hanım, tevessüt et!”* diye yalvarıyordu. Falanca yerden sonra filanca yerde de seçimin yitirildiği haberleri birbirini kovalıyordu.
Nihat Erim Kocaeli'nin sonuçlarını öğrenince “Zaten ümidim yoktu” dedi. Sonra hazırlanıp çıkmasında çok çaba gösterdiği seçim kanunun anarcasına:
Kendi elimle kesip yâre verdiğim kalem
Fetva-ı hun-ı mahakkımı yazdı iptida**
dizelerini okudu.
Faik Ahmet Barutçu bölgesi Trabzon'u aradı. Demokrat Parti ilerideydi. Halbuki orada Cumhuriyet Halk Partisi kazanacak ve Barutçu Meclis'e girecekti. Telefonu kapayıp yerine dönerken kendisine umutla bakan arkadaşlarına:
“Adam şaşkın... O yalnız Trabzon'u biliyor. Ya bir de burada olup bizim öğrendiklerimizi bilse... Mutlaka deli çıkardı” dedi.
Sonra kendine has gevrek kahkahalarından birini attı.
Mevhibe İnönü de o ara yaver odasındaydı. Tatlı Karadeniz şivesiyle söylenen bu sözler, alışkın olduğu bu ses, bu kahkaha içine su serpti. Elinde olmaksızın o da gülmeye başladı.
İsmet Paşa kafası bir soruna takılınca yaptığı gibi odayı arşınlıyordu. Bir ara geldi, eşinin yanına oturdu
“Kaç günde taşınabiliriz?” diye sordu.
Mevhibe Hanım elini yavaşça paşasının eli üzerine koyup sakin sakin:
“Merak etmeyin paşam, çabuk toparlanırım. Bir iki günde evimize geçeriz” dedi.
İsmet Paşa omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi rahatladı, arkadaşlarının yerine döndü.
İktidarın en kudretli şahsiyetleri şimdi artık fikir teatisinde bulunuyorlardı. İsmet Paşa mecliste bulunanlardan birisinin söylediği birkaç söz üzerine gülerek Nihat Erim'e sordu: “Ne dersin Nihat?”
Nihat Erim gülerek cevap verdi:
“Her halde kendileri (fikri ortaya atan zatı eliyle işaret ederek) güzel bir espri öne sürmüşlerdir. Yıllardan beri, hele şu son aylarda hepimiz, başta siz olmak üzere paşam, bir gaye için uğraştık: Türk milletinin hakikî kanaatini tecelli ettirmek... Türk milleti kararını vermiştir. İktidarı bize bırakmak istememiştir. Buna hürmetle boyun eğmek hepimizin vazifesidir.”
İsmet Paşa etrafındakilere şöyle hitap etti:
“Nihat'ın hakkı var. Bütün mücadelemiz milletin hakikî reyini öğrenmekti. Öğrendik. Çekilmemiz lâzım.”
Ve İsmet Paşa Nihat Erim'e dönerek şu emri verdi:
“Demokrat Parti lideri Celâl Beyefendi'yi yarın saat 4'te buraya davet ediniz.”
Hiç tereddüt etmeden sözlerine şöyle devam etti:
“İktidarı devretmek için hazırlık yapalım...”
_____________________
* Tavassut et. Yardımcı ol.
** Kendi ellerimle hazırlayıp sevgiliye verdiğim kalem
Önce benim haksız yere öldürülme buyruğumu yazdı

**********************************
İŞ BANKASI KIRŞEHİR ŞUBESİ 57 YAŞINDA

Mayıs ayının Kırşehir için önem taşıyan olayı da Türkiye İş Bankası'nın Kırşehir'de ilk özel banka, Ziraat Bankası ve Halk Bankası'ndan sonra üçüncü banka şubesi olarak faaliyete geçmesi olmuştu. Yıllardır açılmasına çalışılan İş Bankası şubesi nihayet bankanın idare meclisi üyesi olan eski Kırşehir milletvekili Amiral Rifat Özdeş'in çabasıyla 22 Mayıs 1959 Cuma günü Kırşehirlilerin hizmetine girmişti.
Sülükçüler'in altı mağaza, üstü ev olarak kullanılan tarihî binası yanındaki bugün Ziraat Odası'nın bulunduğu binanın alt katında faaliyete geçen bankanın açılışı İş Bankası Umum Müdür Muavini Faik Basmacı, banka müdürlerinden Osman Germen, hükûmet erkânı, Belediye, Ticaret ve Sanayi Odası mensupları ve bankanın önünü hıncahınç dolduran halkın katılımıyla gerçekleştirilmişti.
“Kırşehir Vilâyet Gazetesi”nde yer alan habere göre açılış töreninde banka ziyaretçiler ve gişelerin önü para yatırmak isteyenlerle dolup taşmıştı. Banka personeli ziyaretçileri nezaketle kabul ediyorlar, pastalar ve limonatalar ikram ediyorlardı.
Banka o günün akşamı Belediye Nikâh Salonu'nda 80 kişilik bir ziyafet verdi. Ziyafette bir konuşma yapan Vali Ahmet Tekelioğlu şunları söyledi:
“Kırşehir çok zeki ve istidatlı insanlardan müteşekkil bir vilâyettir. Bu vilâyetin bu gün etrafındaki birçok yerlere nazaran geri kaldığı söylenebilir. Ben şuna kaniim ki geç kalınmamıştır. Belki hatalar olmuştur, bunlar düzeltilir. Ne kadar erken başlanırsa o kadar çok yol alınır. İlk memuriyet hayatına Kırşehir'de atıldım. Kırşehir ilk gözağrımdır benim. Aradan yirmi bu kadar sene geçtiği halde yirmi ev yapıldığını göremeyince hayretler içinde kaldım. Bu mevzu üzerinde çok hassasım. Bir vali olarak Kırşehir'e faydalı olmak vazifemdir. Benim muvaffakiyetim Kırşehir halkının samimî müzaheretiyle mümkün olur. Buna eminim. Bu emniyettir ki bana kuvvet vermektedir.”
Vali Tekelioğlu'nun bankanın açılışı şerefine kadeh kaldırmasına ziyafete katılanlar da alkışlarla kadehlerini kaldırarak eşlik ettiler. Belediye Reisi Vehbi Demir, İnhisar (Tekel) Müdürü, genç avukatlardan Şaban Küçükkâtipoğlu ve Akıp Aksaç valinin konuşmasına cevap verdiler ve Kırşehirlilerin minnet ve şükranlarını bildirdiler. Özellikle Akıp Aksaç'ın “Biz Kırşehirliler çalışanların ellerini öpmekten iftihar duyarız” şeklinde konuşması alkışlarla karşılandı.