KIRŞEHİR’İN UNUTULMUŞ DEĞERLERİNDEN BİRİ:

ŞAİR, YAZAR, BÜROKRAT CAHİT OBRUK*

Dr. Öğr. Üyesi Erol ÜLGEN*

Cahit Obruk/Obrukkaya, 28 Ekim 1921 (1337) tarihinde Kırşehir-merkez Kayabaşı Mahallesi, Killik semtinde doğar.[1] Tam adı Hüseyin Cahit Obrukkaya’dır.[2] Babası, çevresinde Kıvrıkoğlu lâkabı ve “lâfını esirgemeyen, medenî cesareti yüksek”[3] biri olarak tanınan Hacı Mollaoğullarından, maliye memuru Ahmet Bey, annesi ise Hacer Hanım’dır. Obruk, ilkokulu İnönü İlkokulu’nda, ortaokulu ise Kale Ortaokulu’nda[4] tamamlar. 1940’ta Maltepe Askeri Lisesi’nden, 30 Haziran 1942’de Harp Okulu’ndan Asteğmen, 1943 yılında da Çankırı Piyade Atış Okulu’ndan mezun olur ve ardından ordu saflarına katılır. Göreve başladığı yıl Latife Gökmen Hanımla evlenir. Urfa, Erzincan, İzmir merkez, Urla-İskele ve Ankara Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı ve Ayaş’ta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin muhtelif birliklerinde görev yapar.[5] Ortaokul yıllarında şiirler yazan Obruk’un, ilk şiirleri, 1944’ten itibaren dergilerde görülmeye, şair olarak edebiyat çevrelerinde ismi duyulmaya başlar.[6] O, 1947 yılında Abdullah Rıza Ergüven'e yazdığı bir mektupta yazı hayatı hakkında şu bilgileri verir: “İçimdeki sanat iştiyakını kuvvetle duyuyorum, fakat bu ne zaman başlamıştır? Sanata karşı duyduğum şiddetli arzumun sebeplerini kat’i olarak izah edemeyeceğim. Beni ona doğru çeken bir kuvveti her an içimde buluyorum. İlk şiirimi ortaokulun birinci sınıfında iken yazdım. İlk yazılarımı ilkokul dördüncü sınıfta yazdığımı, ilkinin mektebin Ülkü adlı gazetesinde neşredilen nesirlerimden 'Temizlik' başlıklı bir deneme olduğunu hatırlıyorum.”[7] 7 Ağustos 1947’de babası Ahmet Bey vefat eder.[8]

Yazdığı “Gurbet Akşamları” şiirini “Muhterem Babam A. Ahmet Obrukkaya’ya” diye ithaf eder. Şiirin ilk dörtlüğü şöyledir:

Güneş ufkun üstünde sanki kaynayan bir yüz,

Ölgün bakışlarında kalbim parçalanıyor.

Gönlüm sonsuz bir bahçe gurbet orada bir güz,

Ümitlerim yanıyor, hayallerim yanıyor.[9]

Obruk, 1950 yılında Ankara Halk Evi’nde yapılan Kırşehir Öğrenim Gençliğine Yardım Derneği’nin toplantısında hem üye olur hem de derneğin yönetim kurulu üyeleri arasında yerini alır.[10] Obruk, 14 Mayıs 1950 seçimlerinden önce her cumartesi-pazar Kırşehir’e gider, resmî kıyafetli olmasına rağmen Demokrat Parti yöneticileri ile birlikte kasaba ve köyleri dolaşır, siyasî konuşmalar yapar.[11] 7 Ocak 1951 tarihinde adı geçen derneğin genel merkez genel kurulu seçiminde, sekreter olarak seçilir.[12] 29 Ekim 1952’den itibaren Yeni Kırşehir Gazetesi’nde şiir ve Kırşehir’i ve Kırşehirli şair ve yazarları tanıtan yazıları yayınlanır. Bu yazılarından birinin başlığı “Kırşehir’i Beğenmeyenler”dir. O, bu yazısında Kırşehir’i beğenmeyenlere şu cümle ile cevap verir: “Kırşehir, tabiî güzelliği, zeki ve mert insanı, hususi meziyetleriyle müstesna kıymetini her zaman muhafaza edecek”[13]  bir yerdir.

1953 yılında Kore’de şehit düşen Yüzbaşı Esat Öztüzün ile ilgili Kırşehir’de yapılacak olan bir anma toplantısına davet edilen Obruk, Öztüzün’e dair bir konuşma yapar. Bu konuşmasında “aziz ruhunu muazzez edeceğini” bildiği bu kahramanın Yenice Mahallesi’ndeki ilkokula, (Şehit Esat Okulu) adının verilmesini teklif eder. Bu teklifi toplantıya katılan “il ve belediye meclis üyeleri”nin bir kısmı tarafından kabul görür. Ancak ilgililer zaman içinde bu teklifi yerine getirmezler.[14] Sevdalı olduğu şehrin ilgililerinin vefasızlığı onu üzer. 1954 yılında şiirlerinden yirmi sekizini “Yaşama Sevinci” adı ile bir kitapta toplar ve yayınlar. Eser iki buçuk formadır. Temiz bir baskısı yapılan eserin kapak resmi, ressam Hüseyin Mumcu’ya aittir.[15] Cahit Obruk’un adı geçen şiir kitabı, Nurullah Ataç tarafından Yeni Ulus Gazetesi’nde tanıtılır.[16] Ayrıca yeni neşredilmeye başlayan antolojilerde de bazı şiirleri yer alır.[17]

30 Mayıs 1956 tarihinde Piyade Kıdemli Ön Yüzbaşı rütbesinde iken ve Binbaşı rütbesini almaya iki ay kala kendi isteği ile askerlik mesleğinden istifa ederek ayrılır.[18] Aynı yıl Ankara Hukuk Fakültesi’ne girer, ancak hayat şartlarının zorluğu sebebiyle ikinci sınıftan sonra eğitimine devam edemez. Obruk, bu arada bir seneye yakın Millî Koruma Dairesi’nde raportör olarak çalışır. 1961 yılı seçimlerinde Adalet Partisi Kırşehir Milletvekili aday adayı olur, ancak ön seçimi kazanamaz. Haziran 1964’te Türkiye Çimento Sanayi Genel Müdürlüğü’nde Ticaret Müdür Yardımcısı olarak görev yapar. Zaman içinde çalıştığı kurumda bazı yolsuzlukların yapıldığını tespit eder. Bu tespit sonrası Obruk, “Çimento Sanayii’nin İçyüzü” başlığı ile yolsuzluklarla ilgili yazılar yazar ve o zamanki Zafer gazetesinde tefrika halinde yayınlar. Bu yazıları sebebiyle Genel Müdürle aralarında ihtilaf çıkar. Genel Müdür tarafından Ankara dışına memur olarak tayini çıkartılır. Obruk, konuyu mahkemeye taşır. Dava sonucunu beklemeden dokuz seneye yakın çalıştığı kurumdan ayrılır. 28 Aralık 1965’te Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu’nda Malzeme Müdürü olarak göreve başlar.[19] Aynı yıl “Anadolu’nun halk dilini şiirleştirdiği”[20] Toprağın Ağrısı adlı şiir kitabını yayınlar. Bu şiir kitabında, “memleketin dertlerini, memleket özlemini dile getirdiği otuz altı şiiri” yer alır. Topraktan yana dertli olan Obruk’un kitabındaki her şiirinde “Kırşehir’de kök salıp yeşermiş bir hatıranın yaşantısını bulmak mümkündür.”[21] Obruk’un öğretmeni olan Arif Gönendik de Toprağın Ağrısı adlı kitapla ilgili 8 Şubat 1966 tarihinde bir tanıtıcı yazı yazar. Gönendik, bu yazısında, Obruk’un bu kitabındaki şiirlerinin birer birer okunup da anlamları üzerinde dikkatlice durulduğu zaman sosyal hayatımızın birçok yönlerinin ve acı gerçeklerin ifade edildiğini görürüz.”[22] der.

 TRT’de önce Ankara Radyo Müdür Yardımcısı, ardından da Ankara Radyosu Müdürü olur.  1968 yılında bu görevde iken radyoda açılan “umumî mahalli sanatçılar sınavı”na giren ve sınavda başarı sağlayan hemşehrisi Neşet Ertaş’a, radyoda daimi sanatçı olarak çalışma imkânı sağlar. Şair ve yazar kimliğine de sahip olan Obruk, radyoda sanat ve kültür yayınlarına ağırlık verir. Obruk, 1972 yılında Ankara’daki Kırşehirli hemşehrilerinden Dr. Servet Yücel, Ali Gülle, Ragıp Aksaç, Osman Canatan, Arif Özkan ve Sırrı Davutoğlu ile birlikte Helebişçiler Derneği’ni kurar ve bir de duyurularını iletebilmek için Helebişçiler Bülteni’ni çıkarırlar. 1974 yılından itibaren kendisinin de konuşmacı olduğu Kırşehir’in yetiştirdiği edebî ve tarihî şahsiyetlerden hem Ahi Evran, Âşık Paşa, Hacı Bektaş, Âşık Sait, Yzb. Esat Öztüzün hem de Anadolu, Kırşehir ve Atatürk Kırşehir’de başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlar.[23] Görev yaptığı Radyodaki sanat ve kültür ortamı ona iyi gelir. Ancak, 1979 yılında rahatsızlığı sebebiyle uzun süre severek görev yaptığı Ankara Radyosu’ndaki görevinden emekli olmak zorunda kalır. Tedavi süreci devam ederken eşi Latife, on üç gün[24] sonra da kendisi Ankara’da vefat eder ve 27 Temmuz 1982 tarihinde Karşıyaka Mezarlığı’na eşinin yanına defnedilir. Obruk, Attila, Ahmet İnkılap, Galip Ümit adlarında üç çocuk babasıdır. “Vasiyeti” üzerine kardeşi Av. Nahid Obrukkkaya,  hazine değerinde sayılan, yıllar içinde biriktirdiği beş bin civarındaki kitaplarını, Kırşehir İl Halk Kütüphanesi’ne bağışlar, kütüphanenin bir salonuna da adı verilmesini sağlar.”[25]

Kardeşi Nahit Obruk’un ifadesiyle o, “Ömrünü Kırşehir ve Kırşehirlilere adamıştır. O, tam bir Kırşehir sevdalısıdır.” 1950 yılında üye olarak girdiği Kırşehir Öğrenim Gençliğine Yardım Derneği’nde yirmi yıl genel başkanlık yapar. Bu görevi, genel başkan ve yönetim kurulu üyesi olarak “otuz altı yıl”[26] aktif olarak devam eder. Hatta derneğe maddi imkân sağlamak için harman zamanı Kırşehir’in köylerini dolaşır. Sıcak günlerde öğrencilerin barınma ve eğitim giderleri için topladıkları buğday bağışını arkadaşları ile birlikte sırtlarında taşırlar. Kırşehir’den Ankara’ya gelen hemşehrileri onu görmeden ve sorunlarını çözmeden Kırşehir’e dönmezler. O, hemşerilerinin sorunlarıyla ilgilenir, yol gösterir, fikir verir, önlerine düşer, işlerini takip eder. Bu yakınlık o kadar ileridir ki, kendi ailesinden daha çok Kırşehirlilere zaman ayırır. O, hiçbir menfaat beklemeden “asırlardır kendi kaderini yaşamakta olan”[27] Kırşehir için çalışır. Kırşehir’de bir Ticaret Lisesi’nin açılması için gayret sarf eder. Ankara’da, İstanbul’da ve Kırşehir’de birer öğrenci yurdunun yaptırılmasında[28] ve binlerce Kırşehirli öğrencinin az bir ücretle barınmasında da öncü rol oynar. Obruk, gerçek bir siyasetçi olamasa da politikayla da ilgilenir. Daha genç bir üsteğmen iken babasından Demokrat Parti’nin Kırşehir’de şubesini kurmasını ister. Onun teşviki ile babası Ahmet Bey, Demokrat Parti’nin Kırşehir’deki kurucu ilk başkanlığını yapar. “1960 ihtilâlinden sonra Başbakanı ve iki Bakanı idam edilen, kalanları da hapse atılan Demokrat Partililerin haksız yere cezalandırıldığını söyleyen”[29] Obruk, 1965 seçimlerinde Adalet Partisi’nden Kırşehir milletvekili aday adayı olur. Ancak ön seçimi kazanamaz. 1969 yılında yapılacak olan seçim döneminde Adalet Partisi’nden Kırşehir milletvekili aday adayı olur. 5 Eylül 1969’da adaylıktan istifa ettiğini bildirir[30] ve kendi iradesiyle seçimlere bağımsız milletvekili adayı olarak gireceğini ilân eder.[31]  Bu kez de Başbakan Süleyman Demirel, onun bağımsız adaylıktan çekilmesi için dönemin sağlık bakanı ve aynı zamanda Cahit Obruk’un samimi arkadaşı olan Dr. Vedat Ali Özkan’ı Kırşehir’e gönderir. Bakan, Obruk’a “Sayın Başbakan size itimatlarını bildiriyorlar, her ne kadar haklı iseniz de parti menfaati açısından adaylıktan vazgeçmenizi rica ediyorlar.” der. Bu rica üzerine “Özü doğru, sözü doğru”[32] biri olarak bilinen Obruk, Kaman’da halka hitaben yaptığı konuşmada bağımsız adaylıktan çekildiğini belirtir.”[33]

Obruk, “Süzme bir Anadolu çocuğu”[34]dur. Kardeşi Nahit Bey’in ifadesiyle onun en belirgin özelliği son derece çalışkan, dürüst ve mütevazı olmasıdır. O kadar ki, çalıştığı yerden, eve bir kâğıt ve kalem dahi getirmez. Askerî disipline sahip olmasından dolayı aile içinde otoriter görünse de aslında o,  duygusal, anlayışlı, merhametli, üzücü bir manzara karşısında gözyaşlarını tutamayan, çocukları, doğayı, hayvanları çok seven, duygu ve sevgi yüklü biridir. Onun bir diğer özelliği de büyükle büyük, küçükle küçük olmasını bilen son derece sosyal ve girişken bir kişiliğe sahip olmasıdır. Bu yönüyle hem ordudan hem de sanat ve siyaset çevresinden çok dost edinir. O, aynı zamanda topluluk karşısında uzun süre konuşabilen bilgi birikimine, anlattığı konulara hâkim bir hatiptir. Anlatımı içtendir. Onu dinleyenler anlattıklarında samimi olduğunu hemen hissederler. Böyle olmasına rağmen ne öğüt vermeyi ne de öğüt almayı sevmez. Ayrıca kimseyi kırmak ve incitmek istemeyen bir yapıya sahiptir. Son derece gururludur.  O, maddî ve manevî sıkıntılarını kimseye açmayan, kimseden yardım beklemeyen[35], gerçekten ayrılmayan, bildiği ve öğrendikleriyle yaşantısına devam eden[36] biridir.

“Obruk Akşamları”[37] şiirinde sone tarzını da deneyen Obruk’un şiirlerinin bütününe bakıldığında “vezin ve kafiyenin kalıbını kırıp serbest vezne yöneldiği görülür.”[38] “Milliyetçi bir ruha, vatan sevgisi ve Kırşehir aşkı ile dopdolu bir kalbe sahip olan”[39] Obruk,  şiirlerinde, öncelikli olarak doğup büyüdüğü Kırşehir’in doğasını, bütünüyle Anadolu’yu “nakış nakış işler, Kırşehir ve Anadolu sevgisini adeta doruğa çıkarır.”[40] Sonra da gurbeti, sosyal hayatı, aşkı, sevgiyi, ölümü, kahramanlığı, millî duyguları, ülke sorunlarını, bilhassa 1960 ihtilâli sonrası yazdığı şiirlerinde ağırlıklı olarak Atatürk’ü işler. Türk halk musikisine ve Kırşehir türkülerine özel bir ilgisi olan Obruk, şiirlerinde sade, açık, anlaşılır bir dil kullanır. “Uydurmacılığa karşıdır.” Ona göre “Sanat dili anlaşılır olmalıdır.”[41]  Obruk, şiirlerinde süse fazla yer vermez. Kafiye kaygısı gütmez. Şiirlerinde duygusal olduğu gözlemlenen[42] Obruk’un, mahlas olarak N. Ünsal,[43] Şelbeli ve Cahit Obruk adını kullandığı görülür.

Obruk, şiirlerini ve yazılarını Yedigün, Çağrı, Hareket, Kaynak, Türk Dili, Türk Yurdu, Türk Düşüncesi, Güney, Fikirler, Varlık, Defne, Millî Kültür, Hisar, Tarla, Kılıçözü, Kırşehir Vilayet Gazetesi, Kırşehir, Yeni Kırşehir, Yeşilyurt, Kervansaray,  Çiğdem Gazetesi, Bergama Postası, Karadayı, Ürün Anadolu, Son Haber, Zafer Gazetesi, Tercüman Gazetesi, İstanbul, Şairler Yaprağı gibi birçok belli başlı sanat dergilerinde, gazetelerde yayınlar.[44] Uluslararası Türk Folklor Kongresi’nde bildiriler sunar.[45] Kırşehirli halk ozanı Âşık Said ile ilgili sunduğu bir bildiri, onunla ilgili bir derleme bir kitap hazırlamasına da vesile olur.[46]

Uzun süre sahada çalışarak derlediği Kırşehirli Âşık Sait adlı kitabını hasta yatağında tamamlayan Cahit Obruk’un vefatından sonra bu kitabı, kardeşi Av. Nahit Bey tarafından geliri Kırşehir Öğrenim Gençliğine Yardım Derneği’ne bağışlanmak üzere yayımlanır.[47] Genç bir kızın aşk ve ihtiras dolu hayatını anlattığı “Ağaran Geceler” adlı romanı Zafer Akşam Postası’nda tefrika edilir.[48] Yeni Kırşehir Gazetesi’nde tefrika edilen ve bir aşk hikâyesinin anlatıldığı “Kalpsiz” (Edebî roman) başlıklı bir roman denemesi de vardır.[49] Yayına hazır, ancak yayınlanmamış eserlerinden de söz edilir. Bunlar: 2 ciltlik “Kırşehir Biyografisi”,  “Tarih Açısından Türk Dili ve Özleşme”[50],  “Tanrıların Akşamı (şiir)”, “Alım Sanatı (ticari konuları içeren)”dır.  Hikâyeler de yazan Obruk’un ayrıca, 1966 yılında Tercüman gazetesinin açtığı “Hikâye Yarışması”na yazıp gönderdiği ve ikincilik ödülüne layık görülen “Çalpı”[51] adlı bir hikâyesi bulunmaktadır.

Eserleri: Yaşama Sevinci, Güney Matbaacılık ve Gazetecilik T. A. O., Ankara 1954, 40 S.; Toprağın Ağrısı, Toker Matbaası, İstanbul 1965, 65 S.; Düşsevi, Kent Matbaası, Ankara 1967, 48 S. ; Atatürkçe, Kardeş Matbaası, Ankara 1974, 55 S.; Kırşehirli Âşık Sait, Ulus Matbaası,  Ankara 1983, 259 S.; Atatürkçe adlı kitabının arka kapağında basılacak şiir kitaplarının ismi verilir: “Dönüş Çizgisi (şiir)”, “Acımsı (şiir)”, “Bohem (şiir)”, “Arena (şiir)” ve “Tanrıların Akşamı (şiir).”

Büyük ozanlarımızdan Dadaloğlu’na atıfta bulunduğu şiiri:

 

GÜLŞEHİR TÜRKÜSÜ

“Biter Kırşehir’in gülleri biter/ Dadaloğlu”

 

Yeşil bahçeleri renkler bürümüş

“Biter Kırşehir’in gülleri biter”

Dört yanda çiçekler almış yürümüş

“Biter Kırşehir’in gülleri biter”

Ruhumu bir sese bağladım burda,

Kılıçözü gibi ağladım burda,

Ben de yüreğimi dağladım burda,

“Biter Kırşehir’in gülleri biter”

Akşam kaval sesi süzülür gelir,

Sürüler dağlardan düzülür gelir;

Cahit bu şehirden üzülür gelir,

“Biter Kırşehir’in gülleri biter”[52]

BENİM ŞÂRIMI BİLMEZSİNİZ

Benim şârımı bilmezsiniz

Gün orda katık olur hemşerim

Emek çekirdeği topraktadır

Verimi umutta savrulur

Benim şârımı bilmezsiniz

Çatlamış dudaklar örneğin

Kaderin susuzluğu yaman

Bir şey var yüreklerde yanan

Benim şârımı bilmezsiniz

Gül şârım

Çocukluk beşiğim

Baba memleketim, ana ocağım

Gülşârım, tozlu yolum, sevincim

Çırpınır bahçelerde gülüşün

Sanırım aşk içindesin

Dalgın bir tembellik uyuklar kirpiğinde

Durgunsun, hüzünlüsün

Rüzgârın küfül küfüldür

Sevgi dolusun, heyecan dolusun

Gülşârım, özgürlük dolusun

Mırıldar Kılıçözünde çağların

Sevgin testi testi dökülür

Halında nakış nakış işlenmiş

İnceliğin

Selâm türküler dolusu selâm

Memleketim[53]

Kırşehir’in coğrafyasına “mis gibi” kokular yayan pembe bir çiçek:

DÜMDÜMLER

Akşamla uyanıp yola döküldü,

Mis gibi yayılan pembe dümdümler

Rüzgârın saçına takılıp yer yer,

Büyüler dağıttı gönülde güldü.

Serdi bir tül gibi, şimdi dört yanı,

Baygın dümdümlerin ılık nefesi,

Döküldü yollara çıngırak sesi,

Mest etti dümdümler yanık çobanı.

Uyanır kokunun sihriyle seher

Renklerin gülüşü akseder suya,

Fecirle gözleri dalar uykuya,

Mis gibi yayılır pembe dümdümler.[54]

* Tarafımdan yeniden gözden geçirilen ve ilaveler yapılan bu makale, Türk Dili dergisinin Aralık 2022 tarihli sayısında yayımlanmıştı.

* İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, [email protected]/ [email protected].

[1] “Cahit Obruk”, Yeni Kırşehir, yıl: 7, sayı: 1946, 26 Ağustos 1969, s. 1.; Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -1”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 27 Temmuz 1999, s. 2.

[2] Bu bilgi, 28 Haziran 1999 tarihinde kardeşi Nahit Obruk’un yazılı anlatımından alınmıştır. Kardeşi, onun adını babasının çok sevdiği Hüseyin Cahit Yalçın’dan esinlenerek verdiğini, ayrıca soyadındaki “kaya”yı da mahkeme kararı ile babasının kaldırttığını söylemektedir.

[3] Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -2”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 30 Temmuz 1999, s. 2.

[4] Mehmet Gülten, Dursun Yastıman’la yaptığı bir görüşmede “İnönü İlkokulu’nda Cahit Obruk’la birlikte okuduklarını söylemiştir.” Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -2”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 30 Temmuz 1999, s. 2.; Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -5”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 10 Ağustos 1999, s. 1.

[5]. Bu bilgiler, Genelkurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Emekli ve Arşiv Şube Müdürlüğü’nün  23 Mart 2005 tarih ve 119933 sayı ile tarafıma yazılan yazıdan alınmıştır.

[6] Cahit Obruk, “Yalnızlık”, Yedigün, yıl: 12, c: 23, sayı: 576, 20 Mart 1944, s. 2.

[7] Abdullah Rıza Ergüven, Resimli Yedigün Şairleri Antolojisi 1937-1947, Marmara Basımevi, İstanbul 1947, s. 12-13.

[8] Cahit Obruk, “Şair Şinasi Gündoğdu İçin Birkaç Söz”, Hisar, c. 17, sayı: 166 (241), Ekim 1977, s. 24.

[9] Cahit Obruk, “Gurbet Akşamları”, Kırşehir Vilayet Gazetesi, yıl: 22, sayı: 862, 1 Ocak 1947, s. 5.

[10] “Kırşehir Öğrenim Gençliğine Yardım Derneği Genel Kurulu Ankara Halkevi’nde Ali Rıza Ulusman’ın başkanlığında toplandı. Yapılan seçim sonucuna göre: Yönetim Kurulu üyeliklerine Av. Kemal Büke, Maliye Tetkik Kurulu Üyesi Burhan Ulutan, Emniyet Şube Müdürlerinden A. Rıza Ulusman, Ticaret Lisesi Öğretmeni Fazıl Yalçın, Cahit Obruk ve Akıp Aksaç; Denetçiliklere de Çalışma Genel Müdürü Sezai Erkut, Ali Münip İlban ve Bekir Gündoğdu seçilmişlerdir.”, “Ankara’da Kırşehirliler Toplantısı”, Kırşehir Resmî İl Gazetesi, yıl: 25, sayı: 1008, 15 Şubat 1950, s. 1.

[11] Cemele’de (Çayağzı) siyasî propaganda yaptığı bir sırada orta yaşlı bir zat: “Sen bir askersin. Nasıl böyle konuşuyorsun?” der. Cahit Obruk da o kişiye hitaben şu cevabı verir: “Bu vatan sivili ile askeri ile hepimizindir. Vatanın selameti, halkımızın refah ve saadeti için çaba göstermek herkesin boynunun borcudur.”  Bu seçim öncesi yaptığı konuşmalardan dolayı hakkında başka şikâyetler de yapılır. Ancak seçim tamamlandıktan sonra hakkında yapılan suçlamalar unutulur. Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -5”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 10 Ağustos 1999, s. 2.

[12] “Hayırlı Bir Toplantı”, Kırşehir, yıl: 25, sayı: 1050, 24 Ocak 1951, s. 1.

[13] Cahit Obruk, “Kırşehir’i Beğenmeyenler”, Yeni Kırşehir, yıl: 1, sayı: 4, 9 Kasım 1952, s. 2.

[14] Cahit Obruk, “Kunuri Savaşları ve Yzb. Öztüzün”, Yeni Kırşehir, 29 Kasım 1953, s. 2.

[15] “Cahit Obruk’un Yeni Eseri Çıktı ve Satışa Arzedildi”, Yeni Kırşehir, 21 Şubat 1954, s. 2.; Kitabın kapağı ile ilgili Cevat Hakkı Tarım şunları yazar: “Sevgili hemşerim Cahit Obruk, yeni bastırdığı “Yaşama Sevinci” adlı şiir kitabından bir tane de bana göndermiş. Ambalajını sevinçle açarken birdenbire gözlerim kapağındaki yurdumun kilim ve cicimlerine benzeyen resmine dalıverdi. Onun renk renk çizgilerinin ince kıvrımalarında Dalakçı veya Savcılı köyünden Ayşe kızla Zeyneb’in hayalini seyreder gibi oldum. İçim bir hoş oldu. “Tükenen günleri düşünmeden” gönül kaynaklarından derlenmiş, bu şiir demetinden gözlerimi alamadım.” Cevat Hakkı Tarım, “Edebî Konular: Yaşama Sevinci”, Yeni Kırşehir, yıl: 2, sayı: 81, 14 Mart 1954, s. 3.;  Abdullah Sert, “Yaşama Sevinci”, Onüç Dergisi, sayı: 8, 29 Ekim 1954, s. 12.

[16] Nurullah Ataç’ın Yeni Ulus Gazetesi’nde Cahit Obruk’un “Yaşama Sevinci” adlı şiir kitabından bahsettiği yazı “Kitap” başlığı ile iktibas edilir. “….”, “Edebî Konular: Kitap”, Yeni Kırşehir, yıl: 2, sayı: 80, 7 Mart 1954, s. 3.

[17] “Cahit Obruk’un Yeni Eseri Çıktı ve Satışa Arzedildi”, Yeni Kırşehir, 21 Şubat 1954, s. 2.

[18] Bu bilgiler, Genelkurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Emekli ve Arşiv Şube Müdürlüğü’nün  23 Mart 2005 tarih ve 119933 sayı ile tarafıma yazılan yazıdan alınmıştır. Kendi imzasının bulunduğu kısa öz geçmişinde 1956 yılının Temmuz ayına kadar muhtelif yerlerde askerî vazifelerde bulunduğunu belirtir.; “Cahit Obruk”, Yeni Kırşehir, yıl: 7, sayı: 1946, 26 Ağustos 1969, s. 1.; Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -1”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 27 Temmuz 1999, s. 2.

[19] “….”, Yeni Kırşehir, yıl: 3, sayı: 838, 10 Ocak 1966, s. 1.; Eray Müftüoğlu, “Ozan Cahit Obruk”, Ilgaz, sayı: 133, Ekim 1972, s. 21.

[20] Kadircan Kaflı, “Bu da Bir Demet”, Tercüman, yıl: 4, sayı: 1397, 7 Eylül 1965, s. 3.

[21] Etem Sarı, “Toprağın Ağrısı”, Yeni Kırşehir, yıl: 3, sayı: 703, 5 Ağustos 1965, s. 1-2.

[22] Dursun Yastıman, “Kırşehir’in Anıtlaşmış Değerleri: Şair-Yazar Cahit Obruk -3”, Çağdaş Kırşehir, 22 Ağustos 2006, s. 2.; Dursun Yastıman, “Kırşehir’in Anıtlaşmış Değerleri: Şair-Yazar Cahit Obruk -3”, Çağdaş Kırşehir, 25 Ağustos 2006, s. 2.

[23] Bu bilgi, Prof. Dr. Fethi Gedikli’nin “Cahit Obruk” özel arşivinden alınmıştır. Özel arşivini şahsıma açan Prof. Dr. Fethi Gedikli Hocama teşekkür ediyorum.

[24] Arif Gönendik, “Cahit Obruk” başlıklı yazısında “eşinin arkasından on beş gün sonra Cahit aynı illetin ıstırabı ile inim inim inleyerek hayata veda etmiştir.” der. Arif Gönendik, “Ankara Mektubu: Cahit Obruk”,  Kılıçözü Gazetesi, sayı: 1363, 23 Mart 1983, s. 1.; Dursun Yastıman, “Kırşehir’in Anıtlaşmış Değerleri: Şair-Yazar Cahit Obruk (2), Çağdaş Kırşehir, 18 Ağustos 2006, s. 2.; Cahit Obruk’un okul arkadaşlarından gazeteci Ertuğrul Ersan , “Cahit Obruk’un eşinden on yedi gün sonra hayata gözlerini yumduğunu” söyler. Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -4”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 6 Ağustos 1999, s. 1.

[25] Bu bilgi, Pınar Ölmez (Aslan)’in Temmuz 1999 tarihli “Cahit Obruk’un Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri” başlıklı bitirme projesi olarak verdiğim çalışmasından alınmıştır.; Dursun Yastıman, “Kırşehir’in Anıtlaşmış Değerleri: Şair-Yazar Cahit Obruk (3), Çağdaş Kırşehir, 22 Ağustos 2006, s. 2.

[26] Arif Gönendik, “Ankara Mektubu”, Kılıçözü Gazetesi, sayı: 1363, 23 Mart 1983, s. 1.

[27] Cahit Obruk, “Gülşehir’in Söylettikleri -4-”, Kırşehir, yıl: 6, sayı: 1082, 26 Eylül 1951, s. 2.

[28] “Cahit Obruk”, Yeni Kırşehir, yıl: 7, sayı: 1946, 26 Ağustos 1969, s. 1.

[29] Dursun Yastıman, “Kırşehir’in Anıtlaşmış Değerleri: Şair-Yazar Cahit Obruk -1”, Çağdaş Kırşehir, 15 Ağustos 2006, s. 2.

[30] “Cahit Obruk Adaylıktan İstifa Etti”, Yeşilyurt Gazetesi, yıl: 11, sayı: 2258, 6 Eylül 1969, s. 1.

[31] “Bağımsız Aday Dört Oldu”, Yeşilyurt Gazetesi, yıl: 11, sayı: 2259, 8 Eylül 1969, s. 1.

[32] Obruk’un bağımsız aday olduğu sırada hemşehrisi Hulûsi Akyürek, “Bağımsız Adayımız Cahit Obruk” adlı bir şiir yazar. Bu şiir, 06. 12. 2022 tarihinde ve bu yazıya yeni yaptığım ilavelerin bazı belgeleri 27. 02. 2023 tarihinde Dursun Yastıman’dan alınmıştır. Kendisine teşekkür ederim.; Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -3”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 3 Ağustos 1999, s. 2.

[33] Bu bilgiler, öğrencim Pınar Ölmez (Aslan)’in 28 Haziran 1999 tarihinde kardeşi Nahit Obruk’la yaptığı görüşme notlarından alınmıştır.; “Cahit Obruk Adaylıktan İstifa Etti”, Yeşilyurt Gazetesi, yıl: 11, sayı: 2275, 26 Eylül 1969, s. 1.;  “Başbakanın Israrı ve Sağlık Bakanının da Araya Girmesiyle Obruk Adaylıktan Çekildi”, Yeni Kırşehir, yıl: 7, sayı: 1975, 30 Eylül 1969, s. 1.; Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -2”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 30 Temmuz 1999, s. 2.; Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -3”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 3 Ağustos 1999, s. 2.

[34] Halil Soyuer, “Şair Dostlarım: Cahit Obruk”, Yeni Kırşehir, yıl: 4, sayı: 1051, 22 Eylül 1966, s. 1.

[35] Bu bilgiler, kardeşi Nahit Obruk’un anlatımından alınmıştır.

[36] Halil Soyuer, “Şair Dostlarım: Cahit Obruk II”, Yeni Kırşehir, yıl: 4, sayı: 1052, 23 Eylül 1966, s. 1.

[37] Cahit Obruk, “Obruk Akşamları”, Yedigün, yıl: 12, c. 23, sayı: 596, 6 Ağustos 1944, s. 9.

[38] Halil Soyuer, “Şair Dostlarım: Cahit Obruk II”, Yeni Kırşehir, yıl: 4, sayı: 1052, 23 Eylül 1966, s. 1.

[39] Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -5”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 10 Ağustos 1999, s. 2.

[40] Dursun Yastıman, “Bozkırda Yiten Çınar: Cahit Obruk -1”, Kırşehir Çiğdem Gazetesi, 27 Temmuz 1999, s. 1.

[41] Eray Müftüoğlu, “Ozan Cahit Obruk”, Ilgaz, sayı: 133, Ekim 1972, s. 21.

[42] Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, c. 2,  (3. bs.). (Editör: Murat Yalçın), Yapı Kredi Yay. İstanbul 2010,. s. 762.; Necati Tonga, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/obruk-cahit (Erişim tarihi. 08. 08. 2022)

[43] Tahsin Yıldırım, Edebiyatımızda Müstear İsimler, Selis Kitapları, İstanbul 2006, s. 323.

[44] “…..”, Yeni Kırşehir, 29 Kasım 1953, s. 3.; Eray Müftüoğlu, “Ozan Cahit Obruk”, Ilgaz, sayı: 133, Ekim 1972, s. 21.

[45] Cahit Obruk, “Türk Halk Dansları, Ortak Yanları ve Yapısal Özellikleri”, Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, 1. 1977, s. 242-270.; Cahit Obruk, “Taklitten Oyuna”, Milletlerarası Türk Folklor Kongresi-3 (II. Bursa, 22-28, 6. 1981), 1983, s. 213-224.

[46] Cahit Obruk, Kırşehirli Âşık Said, Ulus Matbaası, Ankara 1983, s. 7.

[47] Cahit Obruk, Kırşehirli Âşık Said, Ulus Matbaası, Ankara 1983, 259 S.; http://sukrukirkagac.blogspot.com/2019/10/cahit-obruk.html (Erişim tarihi: 08. 08. 2022)

[48] Cahit Obruk, “Ağaran Geceler (Tefrika: 1-59)”, Akşam Zafer Postası, yıl: 9, sayı: 4231, 21 Ocak 1960, s. 4;  sayı: 4562, 22 Mart 1960, s. 4.

[49] Cahit Obruk, “Kalpsiz”, (Edebî Roman), (Tefrika: 1-54), Yeni Kırşehir Gazetesi, yıl: 1, sayı: 1, 29 Ekim 1952, s. 2.; yıl: 1, sayı: 54, 29 Ağustos 1953, s. 2.; Kardeşi Nahit Bey’in de hatırladığı ilk romanı “Kalpsiz”dir. Bu romanın tefrikası Yeni Kırşehir Gazetesi’nde tamamlanmış, ancak kitap olarak basılmamıştır.; Oğlu Ahmet İnkılâp, bir ara yayınlanmamış eserleri ile Türk Kültür Vakfı’nın ilgilendiğini, ancak bu ilginin sonuçsuz kaldığını belirtmektedir.

[50] Eray Müftüoğlu, “Ozan Cahit Obruk”, Ilgaz, sayı: 133, Ekim 1972, s. 21.

[51] “Cahit Obruk Tercüman Gazetesinin Hikâye Yarışmasında Beşinci Oldu”, Yeni Kırşehir, yıl: 4, sayı: 1050, 21 Eylül 1966, s. 1.; Cahit Obruk, “Çalpı”,  (Mansiyon Kazanan Hikâyeler: 2, Yenişehir-Ankara), Tercüman, 22 Eylül 1966, s. 5.

[52] Cahit Obruk, “Gülşehir Türküsü”, Kırşehir Vilayet Gazetesi, yıl: 23, sayı: 873, 19 Mart 1947, s. 2.

[53] Cahit Obruk, “Benim Şârımı Bilmezsiniz”, Toprağın Ağrısı, Toker Matbaası, İstanbul 1965, s. 33.

[54] Cahit Obruk, “Dümdümler”, Kırşehir Vilayet Gazetesi, yıl: 23, sayı: 892, 30 Temmuz 1947, s. 2.