Sürekli olarak “Kırşehir Çiğdem” Gazetesindeki köşemde Kırşehir’in siyasetten ve siyasetçilerden çok acı çektiğini, büyük darbeler yediğini, giden hükümetlerinde, gelen hükümetlerinde Ahiliğin ve Türk Dili’nin Başkenti, Anadolu’nun Türklere yurt edinmesinde önemli yeri olan, Kırşehir’e üvey evlat muamelesi yaparak görmezden geldiğini, dışladığını, hizmet ve yatırım yapmadığını yazar adeta isyan ederim. Bu yazdıklarım bugün içinde geçerlidir.

Zaman öylesine hızlı akıp gidiyor ki yıllar önce yaşadıklarımız dün gibi geliyor hafızalarımıza.

Bugün 5 Nisan 2023. Takvim yapraklarında hiç sevmediğim, gelmesini istemediğim, nefret ettiğim, sabaha kadar uyuyamadığım, aklımın almadığı, beynimin durduğu kara bir gündür 5 Nisan günü.

Bundan dolayı her sene 5 Nisan’da Petlas’ın kapatma kararı gelir aklıma. İçim sızlar, değişik düşüncelere dalar ve televizyonda dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller’in kapatılacak fabrikalar arasında Petlas’ı söylediği an, ses tonu kulaklarımdan, siması gözlerimin önünden gitmez.

O nedenle her sene 5 Nisan’da Petlas’ın kapatılması kararı için bilgisayarın başına geçerek dokunurum klavyeye, adeta o günleri yaşayarak sayfama dökerim yaşadıklarımızı.

Çok zor, çok acı ve mücadeleci günlerden geçtik. Resmen devletle mücadele ettik. Devlet ekmek mücadelemizde teröristlere yapmadığı uygulamaları yaptı bizlere. Türk Polisi ve Türk Askeri Tomolarla, Panzerlerle, Tanklarla, Toplarla, Tüfeklerle, binlerce polis ve askerle çıktı karşımıza. Utanmadan ekmek mücadelesi yapan, askerliğini yapmış, devlete vergisini vermiş, şerefli, onurlu, vatansever Petlas işçisiyle polis ve askeri karşı karşıya getirdiler.

Petlas  basma, makarna, bisküvi, lokum, çikolata fabrikası değildi.  Aksine Petlas Türk ordusu için çok önemli fabrika Türkiye ve Kırşehir için bir kaleydi.

Petlas 1974 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’a yapmış olduğu askeri çıkarmadan dolayı başta ABD, AB ülkeleri olmak üzere diğer ülkelerin Türk uçaklarına ambargo uygulayarak uçak lastiği vermemelerinden dolayı Türk Hava Kuvvetleri uçaklarına ve Kara Kuvvetleri araçlarına lastik üretmek için 1977 yılında temeli atılan ve her türlü engellemelere rağmen 1989 yılında üretime başlayan stratejik bir fabrikadır.

İşte böylesine önemli ve stratejik fabrikayı, bir kaleyi daha resmi açılışı yapılmadan kapatma kararı aldılar.

Her sene 5 Nisan’ da köşemde yazarak Kırşehir insanına ve benimle birlikte aynı dönem Petlas’ta çalışan arkadaşlarımıza unutturmamak ve hatırlatmak isterim Türk Siyasi tarihinde kara bir leke olan 1954 yılında Adnan Menderes ve Celal Bayar tarafından ilçe yapıldıktan sonra Kırşehir’e vurulan ikinci ağır darbeyi. Yazayım ki yıllar geçse de Kırşehir insanı siyasetçilerden ve hükümetlerden nasıl ağır darbeler yediğini unutmasın ve siyasetçileri iyi tanısın, güvenmesin.

Türk’ün ve Anadolu insanının tarihini, kültürünü, hamurunu, mayasını, yaşantısını, adetini, örfünü bilmeyen bütün yatırımlarını ABD’ ne yapmış, zabıtayı görünce  “merhaba asker." Erzurum’a gittiğinde “bu güzel sınır ilimize geldiğim için çok mutluyum.“ diyen dönemin bilgisiz Başbakan’ı Tansu Çiller’in 05 Nisan 1994 tarihinde televizyonlarda Petlas’ın kapatılacağını söylerken ses tonu ve siması gitmez gözümün önünden.

Nasıl gitsin ki Petlas Türk uçaklarına, Türk askerine lastik üreten stratejik bir fabrika olduğu gibi, bin üç yüz işçinin ve ailesinin ekmek yediği, alınan maaşların Kırşehir’de harcandığı da hesap edilirse Kırşehir esnafına ve ekonomisine katkıda bulunan fabrika olup,   bizim için okul, medrese ve aile ocağıydı. İnsanlık, saygı, sevgi, yardımlaşma, iş, çalışma, disiplin, kalite her şey vardı Petlas’ta. Kırşehir’ de eğitim kalitesi yüksek olan tek kurumdu. Ve yıllar sonra devlet tarafından Kırşehir’e kurulan bu stratejik fabrikayı kapatmak, kaleyi yıkmak ve Kırşehir’e ikinci kez ağır bir darbe vurmak bu kadar kolay olmamalıydı.

Dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller Petlas’ın kapatma kararını alırken Petlas işçisini ve ailelerini hesap etmemişti.

İşte hesap etmediği Petlas işçisi ve ailesi Tansu Çiller’e Petlas’ın kapatma kararını aldığına, alacağına pişman etti. Petlas işçisi ve aileleri öylesine büyük bir direniş örneği gösterdi ki tüm Türkiye Petlas işçisini konuştu.

Yalnız üzülerek ifade edeyim ki kimsenin sahip çıkmadığı, benim çocuğum çalışmıyorsa kapansın diyenlerin olduğu Kırşehir’ de Petlas işçisi tek başına yollara düştü, mücadele etti, haykırdı.

5 Nisan 1994 kapatma kararından sonra Ankara’ ya giderken trafik kazasında birisi sınıf arkadaşım olmak üzere üç arkadaşımızın rahmetli olması, birisi çocukluk arkadaşım olmak üzere üç arkadaşımızın yaralanması yaşadığımız çok acı olaydı.

O dönemde Kırşehir’de görevde olan ve şu an ahrete intikal etmiş Vali’nin ve Emniyet Müdürü’nün, ensesi kalın Şube Müdürlerinin ekmek mücadelesi yapan Petlas işçisini coplatmasını ve arkadaşlarımızı gözaltına almalarını unutamam. Tabi ben buradan o dönem görev yapan bizleri coplatan Vali’ye, Emniyet Müdürü’ne, ensesi kalın Şube Müdürlerine hakkımı helal etmiyorum ahrette iki elimin yakalarında olacağını belirtmek istiyorum.

1977 yılında temeli atılan 1989 yılında üretime geçen Petlasreklamı yeni yapılmaya başlamış ve ayağı biraz yer tutunca bağlı bulunduğu eski adıyla Kamu Ortaklığı İdaresi yeni adıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından sürekli üretimin azaltılması, hammaddenin alınmaması yönünde yazılarla önü kesilmiştir.

Emir demiri keser anlayışının geçerli olduğu devlet yönetiminde üretim düşük tutulunca hammadde alınmayınca, tanıtım ve reklam yaptırılmayınca piyasanın talepleri karşılanamadı ve giderin gelirden fazla olması hedefine ulaşılarak zarar ediyor gürültüsü koparıldı.

Siyasetin cilvesiyle çeşitli makamlara gelerek ülkemizi yönetenler zarar ediyor diyerek fabrikaları çöküntüye uğrattılar, eski teknolojiyle burası çalışmaz diyerek aleyhte söylemlerde bulundular, sonra da özelleştirmeye kalktılar.

Neden? Devlete yükmüş!

Peki şimdi devlet milyonlarca kişiye yiyecek, kömür, para yardımı yapıyor bunlar devlete yük değil mi? İnsanlara balık vereceğinize balık tutmayı öğretin sözünde olduğu gibi yardım ettiğiniz insanlar için fabrika kurun insanlar yiyeceğini, kömürünü kendisi alsa daha iyi olmaz mı?

“Her fabrika bir kaledir“ demiş ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK. Maalesef Atatürk’ün kale dediği Cumhuriyetin ilk günlerinden itibaren kurulan fabrikalar ülke ekonomisine ve kalkınmasına zarar veriyor, düşüncesiyle özelleştirilmiş veya kapatılmış ve devletin elinde çok az fabrikalar kalmış buna rağmen ülke olarak ekonomik çöküntü içerisindeyiz, yüksek enflasyon var, hayat pahalılığı var, vatandaşın hali perişan. Demek oluyor ki geçmişte ülke ekonomisine yüktür diyerek satılan veya kapatılan fabrikalar devlete yük değilmiş. Esas yük olan beceriksiz, bilgisiz siyasetçiler, yöneticiler ve bürokraside görev alanlar ve yapılan israflarmış, Bu durum açıkça belli oldu.

Acaba Saraylar, TBMM, Bakanlıklar, Milletvekilliği statüsü de devlete yük diye özelleştirilecek mi merak ediyorum. Yüz binden fazla makam araçları on bine inecek mi merak ediyorum. Bunların hiç birini yapmazlar zira kendi saltanatları biter, rahatlıkları bozulur.

İşin en ilginci ise Petlas’ın kapatılması kararında imzası olan dönemin Özelleştirme İdaresi Başkanı ve sonradan Devlet Bakanı olan birisinin şimdi televizyonlara çıkıp, “Biz geçmişte fabrikaları özelleştirmekle hata yaptık“ demesi de içime oturan ayrı bir durum. Bu beyefendiye günaydın demek ve yollara düşürdüğünüz, veballerine girdiğiniz işçilerin haklarını nasıl ödeyeceksiniz dersem hata mı yapmış olurum?

Petlas işçisinin onurlu ve büyük mücadelesiyle kapattırılmayan Petlas yıllar öncesinden insanların dini duygularıyla oynanarak, cennet vaat edilerek kurulan ve lastik sektöründe ilgisi olmayan Kombassan’a satılmış. Ancak ne olduğu belli olmayan bu firma tarafından çalıştırılamamış ve Abdulkadir Özcan (AKÖ) firmasına devredilmiştir.

Bugün Petlasçalışıyor, üretiyor, satıyor ve yaklaşık beş binden fazla çalışanı ile faaliyetini sürdürerek Kırşehir ekonomisine katkıda bulunuyorsa,  işçinin maaşı Kırşehir’de harcanıyorsa,  05 Nisan 1994 yılında kapatma kararına direnerek fabrikayı kapattırmayan Petlas işçisine ve Petrol İş Sendikasına borçludur. O gün o şerefli mücadele, o direnme olmasaydı, bu gün Petlas diye bir fabrika olmayacak, Kırşehir göç vererek tamamen boşalarak kasaba haline gelecekti.

Bu nedenle Kırşehir'in 05 Nisan 1994 yılında Petlas’ı kapattırmayan Petlas işçisine ve Petrol İş Sendikasına vefa borcu, minnet borcu vardır.  

Birileri inkâr edebilir ama,tarih inkâr etmez.

Hani derler ya; “İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir. Kimseler bilmezse Allah bilir” diye.

Bu vesile ile Petlas’ta çalışmış ama ahrete intikal etmiş kardeşlerimize Allah’tan Rahmet, hayatta olanlara sağlık, huzur ve mutluluklar diliyor, saygılarımı sunuyor, selamlarımı gönderiyorum.

Petlas’tan sonra diğer kurumlara, diğer şehirlere giden arkadaşlarımız halen Petlas’ı konuşurlar, o günleri özlediklerini söylerler.

O dönem ki Petlas işçileri birbirleriyle bağlarını koparmadı. Kurulan Whatsapp ve mesaj gruplarıyla ve telefonla halen görüşüyorlar, birbirlerinin düğününden ve cenazesinden haberdar oluyorlar.

Aynı arkadaşlarım benim yazılarımı okuyarak, yorum yaparak, olumlu ve olumsuz yönde eleştiri de bulunarak bana destek oluyorlar,  beni onure ediyorlar. Kendilerine teşekkür ediyorum.