Bundan yarım asır önce Kırşehir’in sokakları at arabacıları ve faytonculardan geçilmezdi.  Tabi böyle olunca da şehrin her tarafı at pisliği kokardı.

            Hatta eski Belediye Başkanlarından M. Kemal Hotomaroğlu da, bu duruma çok sinirlenmiş olmalı ki o günkü Çarşı Ağasını yanına çağırtmış ve “Bana faytoncuların başını al getir” demiş.

            Çarşı Ağası gitmiş, Kapıcı Cami yanındaki faytoncu durağındaki Enver Ağa’yı Belediye’ye götürmüş, “Reis Bey seni istiyor” diyerek.

            Belediye Başkanı Kemal Hotomaroğlu, makamında camdan dışarı bakarak, arkası dönük, faytoncunun kim olduğunu görmeden, yüzüne bakmadan “Bundan sonra faytonlarınızın arkasına torba takacaksınız, atlarınızı sokaklara pisletmeyeceksiniz. Çık dışarı” demiş.

            Bundan sonra da atların sokaklara pislenmesinin önüne az-çok geçilmişti.

            Bugünkü Ticaret ve Sanayi Odası’nın olduğu binanın altında “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü’nün babasına ait Şehir Çarşısı vardı. Buradaki işyerlerinde lokantacı Ethem Ağa, kahveci Hasan Gökçınar ile pazarlarda hazır elbise satanlar, mes ve lastik ayakkabı satanlar, manavlar, sobacılar ve nalbantlar bulunuyordu.

            Yukarıda anılarda kalan fotoğrafa bakınca neler hatırladım, neler…

            Karagüllü’ye ait bu Şehir Çarşısı’nda sağır ve dilsiz nalbant Akif Usta vardı. Akif Usta’nın yanında bir de kendisi gibi sağır ve dilsiz Mehmet adında bir de kalfası çalışıyordu. 

            Nalbant Akif Usta’nın en prestijli müşterilerinden birisi de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk Kırşehir Milletvekili olan Müfit Hoca’ydı. Müfit Hoca’nın milletvekilliği bittikten sonra Kırşehir’e yerleşmiş ve burada avukatlığa başlamıştı.

            Yenice Mahalle’de oturan Müfit Hoca’nın tek atlı, süslü faytonunun her tarafında ziller takılıydı. Yenice Mahalle’den eski Hükümet Konağı içindeki Adliye’ye giderken herkes Müfit Hoca’ya selâm dururdu. Müfit Hoca ayda bir kere de nalbant Akif Usta’ya uğrar, atını nallatırdı.

            Müfit Hoca, nalbant Akif Usta’ya “Paranı haftaya vereceğim” der, çeker giderdi. Ertesi hafta Akif Usta’nın çırağı Mehmet Usta Kapıcı Cami’nin önünde bekler, Müfit Hoca geçerken, faytonu durdurur, el-kol işaretleriyle nal parasını isterdi. O da ona el-kol işaretleriyle akşam geçerken vereceğini anlatırdı. Ama Müfit Hoca akşam da parayı vermeden bir yolunu bulur, evine giderdi. Eskiler Müfit Hoca’nın eli sıkı, cimri bir adam olduğunu anlatırlardı.

            Şimdi günümüzde ne faytoncu kaldı, ne de nalbantlar…

            Hepsi anılarda yok olup, gitti…

            Yukarıdaki fotoğrafa bakarsanız belki siz de geçmişe dalarsınız.

     *ŞEVKET GÜNER