Yarın şuraya gideceğim. Şunu alacağım, bunu satacağım. Falanla oturup konuşacağım. Filanla bunu yapacağım. Pek çok planlar kuruldu gelecek üzerine…

Bebekler büyüyecekti…

Çocuklar gülüp, oynayacaktı.

Âşıklar düğün dernek kuracaktı.

Karı-koca bir yastıkta kocayacaktı.

Analar-babalar evladına sarılacaktı, öpecekti, koklayacaktı. Onların büyüdüğünü, okuduğunu görecekti. Oğullarını askere yollayacaktı. Kızlarını gelin edecekti. Düğün dernek kuracak; davul, zurna çaldıracak, mürüvvetlerini görecekti.

Patronlar paralarına para katacaklar, para kasalarına yenilerini ekleyecekti.

Hayallerle, planlarla yediler akşam yemeğini… Son yemekleri olduğunu bilmeden… Sıcak yataklarına girerken, yün yorganlarına sarılırken bu gecelerinin son geceleri olduğunu bilmiyorlardı.

Nereden bileceklerdi ki?

Kimi dişinden tırnağından artırıp başını sokacakları bir ev almıştı. Kimi çalışıp, çabalayıp en lüks sitenin en gözde dairesini almıştı. İçini altın kaplama eşyalarla donatmıştı. Saray yavrusunun kabri olacağını bilmeden…

Ne ana evladına doydu! Ne de evlat anasına, babasına...

Gecenin alacakaranlığında koptu kıyamet. Yüreğimiz dağlandı.

Gözyaşlarımız sel oldu çağladı. Bu nasıl bir acıydı? Bu nasıl bir elem? Bu nasıl bir keder? Yer yarıldı, yuvalarımız başımıza yıkıldı.

Tez davranmalı bir an önce afetzedeler çıkarılmalıydı. Tek yürek oldu milletim. Eli kazma kürek tutan düştü yollara… Kar, tipi demeden canı pahasına, canları kurtarmak için tırnaklarıyla kazdı kara toprağı. Molozların altına başını koydu, bedenini soktu… Harabeye dönmüş yuvalarda atan bir kalp, bir nefes arandı durdu.

Açta, açıkta kalanlara yardım etmek için seferber oldu vatandaş. Yorgan, battaniye, gocuk, mont, bot… ne bulduysa depremzedelerin imdadına yetiştirmek için toplandı. Genci, yaşlısı, çocuğu elinden geleni ardına koymadı. Tek yürek oldu milletim… Tek beden… Tek nefes…

Yıkıntılar altındaki ‘İmdaat!’ inleyişleri, ‘Sesimi duyan var mı?’ seslenişleri…

Molozlar altından çıkan her canla biz de can bulduk. Yitip giden her hayatla biz de öldük, gittik.

Yüreğimiz kor oldu. Gözyaşımız sel oldu. Ne gidenler geri geldi ne de kalanlar sevdiklerinin acısını unuttu.

Hayat ‘an’lardan ibaretmiş. ‘An’lardan…

Sayılı nefesin kıymetini bilmek lazımmış. Sayılı nefes… Yaşarken kıymetini bilmediğimiz bir nefes… Hayat bir nefes giderse gelmez.

Ya toprak ol

Ya da su

Sakın ateş olma