Elazığ ve İzmir Depremi üzerinde bu köşemde, yani “Kırşehir Çiğdem” gazetemizde “harekete geçin” diye seslenmiştik 

Maalesef teknik insanların uyarılarını dikkate almayan, birkaç hafta sonra unutan unutturan ikiyüzlü bir sistemde yaşıyoruz.

3 Kasım 2020 tarihinde gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”de yazdığım bu yazımı siz değerli okurlarımla bir kez daha paylaşıyorum. Ne demiş, kimi uyarmıştık?

24 Ocak 2020 tarihinde yaşanan Elazığ depreminden dokuz ay sonra İzmir depremi yaşandı. Bu yılın başında 41 insanımızı depremde kaybetmişken, şimdi de 85 insanımızı kaybettik. Mekânları cennet olsun. Arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Daha fazla kaybımızın olmaması tek temennimiz.

Ateş düştüğü yeri yakıyor! Peki, bir sonra ki ateş nereye düşecek? İstanbul’a mı? Yalova’ya mı? Bingöl'e mi?

Her seferinde bir hafta deprem konuşuluyor ve ardından unutuluyor. İş cinayetleri yaşanıyor. Soma'da 301 madenci tedbirsizlikten ölüyor ve ardından yine unutuluyor.

Elazığ depremi sonrasında maalesef günlerce sadece fay hatları konuşuldu! Şimdi yine aynı hata yapılıyor. Fayları yeterince konuştuysak artık eski binaların dönüşümünün neden yapılmadığını, nasıl yapılacağını, yapı denetim sistemini, iki matematik netiyle öğrenci alan mühendislik fakültelerini konuşmak ve ciddi kararlar almak lazım.

Daha büyük acıların yaşanmaması için çok geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyacımız var.

Elazığ depreminde de şimdi İzmir depreminde de ünlü jeologlar ve jeofizikçiler uzun uzadıya deprem olan bölgeyi, fay hatlarını, yer kabuğunu vs. anlatıyorlar.

Bir haftalığına bilimsel detaylara doyuyoruz.

Buraya kadar güzel ama yeterli mi?

Elazığ’ın üzerinden dokuz ay geçti. Ne yapıldı? Hangi kararlar alındı?

En yetkili ağızlar “milletimizin yanındayız” diyor ama “deprem değil, bina öldürür” gerçeği unutulup gidiyor.

Peki, bu saatten sonra çözüm ne olacak?

Hangi kararlar alınacak?

Eski ve riskli yapıların dönüşümü için hangi sert kararlar alınacak? Yoksa kat maliklerinin insafına bırakmaya devam mı edilecek?

Güvenli evleri, güvenli mahalleleri, güvenli şehirleri nasıl inşa edeceğiz?

Kamu otoriteleri ne yaptı, ne yapacak, ne yapmalı?

Yasa yapıcılar ne yaptı, ne yapacak, ne yapmalı?

Toplanan vergilerin yüzde kaçı deprem güvenliğine harcanıyor?

Bunlara tatmin edici bir cevap bulunabiliyor mu?

-Şehir planlaması

-İmara açılan bölgeler

-İmar affı

-Problemli zeminler

-İnşaat yapım süreçleri

-Malzeme kalitesi

-Malzeme kontrolü

-İmalat kontrolü

-Belediyenin sorumluluğu

-Müteahhitlik belgesi

-Yapı Denetim Kanunu

-Şantiye şefi uygulamaları

-Mühendis eğitimi

-Yapı ustası eğitimi

ve mevcut yapıların dönüşümü/yıkımı gibi bir çok konu başlığı hakkında esaslı düzenlemelerin yapılması ve her ne kadar ‘kısa yoldan voliyi vurma sektörü haline gelmiş olan inşaat sektörünün rantını yiyenleri üzecek olsa da’ bu düzenlemelerin sert bir şekilde uygulanması artık gerekmiyor mu?

En önemlisi bu eski, güvensiz, çürük binalarda sırf ucuz olduğu için oturmak zorunda kalan insanların suçu ne? Güvenli binalarda oturmak herkesin hakkı değil mi?