27 Mayıs 1960 darbesinden 17 ay sonra 1961'in 25 Ekim'inde silâhların gölgesi altında yapılan 12'nci dönem milletvekilliği seçiminde Osman Bölükbaşı'nın lideri olduğu Millet Partisi'nden milletvekili seçilerek Atatürk'ün yakın arkadaşı Lütfi Müfit Özdeş'ten sonra Kırşehir'i parlâmentoda en uzun süre temsil eden (Tabiî buna temsil denirse) Halil Özmen'i kaybedeli 14 yıl oldu. Genç kuşaklar Halil Özmen'i bilmezler.

 

27 Mayıs 1960 darbesinden 17 ay sonra 1961'in 25 Ekim'inde silâhların gölgesi altında yapılan 12'nci dönem milletvekilliği seçiminde Osman Bölükbaşı'nın lideri olduğu Millet Partisi'nden milletvekili seçilerek Atatürk'ün yakın arkadaşı Lütfi Müfit Özdeş'ten sonra Kırşehir'i parlâmentoda en uzun süre temsil eden (Tabiî buna temsil denirse) Halil Özmen'i kaybedeli 14 yıl oldu.
Genç kuşaklar Halil Özmen'i bilmezler. Türk siyasî tarihini dikkatle inceleyenler ise onun 1961 anayasasını hazırlayan Temsilciler Meclisi'nin çalışmalarına Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi üyesi olarak katıldığını, 1961-1965 döneminde Kırşehir milletvekili, 1968-1977 arasında da senatör olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yaptığını görürler. Cemele (Çayağzı) köyünde Cumhuriyet'in ilânından bir yıl önce dünyaya gelen evli ve iki çocuk babası Halil Özmen hâkimlikten istifa ederek politikaya atılmış, Osman Bölükbaşı'nın liderliğindeki Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Millet Partisi'nden rekor sayılacak bir süreyle tam tamına 13 yıl parlâmenterlik yapmıştı. 2 Temmuz 2001 günü hayata veda ettiğinde 79 yaşındaydı. Kabri Ankara'daki Karşıyaka Mezarlığı'ndadır.

HALİL ÖZMEN

Halil Özmen

Temsilciler Meclisi'ne üç oy farkla Sadi Erdem seçildi

27 Mayıs 1960 ihtilâlinden 6 ay sonra 7 Aralık 1960 tarihli kanunla kurulmuş olan Kurucu Meclis başta 1961 Anayasası'nı hazırlamak için 6 Ocak 1961 - 24 Ekim 1961 tarihleri arasında toplanmış özel yasama meclisiydi. Millî Birlik Komitesi ile Temsilciler Meclisi'nden oluşmaktaydı. Başkanlığını Emekli Orgeneral Kâzım Orbay yapmıştı. Kurucu Meclis ilk toplandığı gün aynı zamanda yeni inşa edilen üçüncü Meclis binasının açılışını da yaptı ve burada ilk oturumunu gerçekleştirdi. Bu Meclis binası 1998'de yapılan düzenleme ile günümüzde de kullanılıyor. Kurucu Meclis'in asker kanadı ihtilâlci subaylardan 14'ünün tasfiye edilerek yurt dışına sürgün edilmeleri sonucu geriye kalan 23 kişilik Millî Birlik Komitesi'ydi. Temsilciler Meclisi ise genel oya dayalı bir seçimle kurulmuş olmamakla birlikte temsil niteliğinin geniş tutulmasına çalışılmış bir organdı. Devlet Başkanlığı, Millî Birlik Komitesi, Bakanlar Kurulu, Anayasa Komisyonu, barolar, basın, Eski Muharipler Birliği, esnaf teşekkülleri, gençlik, işçi sendikaları, odalar, öğretmen teşekkülleri, tarım teşekkülleri, üniversiteler ve yargı organlarının herhangi bir müdahale olmaksızın doğrudan seçtikleri Temsilciler Meclisi atamayla gelen 152 üye, Cumhuriyet Halk Partisi'nden 49 üye, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nden 25 üye (bu üyelerden biri de Halil Özmen'di), illerin seçtiği 75 üye (Kırşehir Mehmet Sadi Erdem'i seçmişti) olmak üzere 301 üyeden meydana gelmişti ve Millî Birlik Komitesi'nin 23 üyesiyle birlikte mevcudu 324 kişiye ulaşan Kurucu Meclis içinde çoğunluğu Temsilciler Meclisi oluşturmaktaydı. Ancak üyelerden 14'ü başka kuruluşlarca da seçildiklerinden Kurucu Meclis'in toplam üye sayısı 310 olarak belirlenmişti. Kurucu Meclis'e çeşitli gruplardan atama ve seçilme yoluyla giren Kırşehirlilerin sayısı ise 7'ydi.
Temsilciler Meclisi üyeliği için Kırşehir'de 28 Aralık 1960'ta yapılan seçimde CKMP'li delegelerin destekledikleri, o sırada Adana'da avukatlık yapan Celâl Tekiner'in karşısında az bir oy farkıyla CHP'lilerin destek verdikleri, Almanya'da çalışan elektrik yüksek mühendisi, emekli albay Mehmet Sadi Erdem seçilmişti. 67 oydan 36'sını Erdem, 31'ini de Tekiner almışlardı. Tekiner yarıdan bir fazla, yani 3 oy daha alabilseydi 34 oyla seçilecek, Temsilciler Meclisi'ne Kırşehir'den seçilmiş üye olarak o gidecekti. Gazetelerin ölüm haberini verirken yazdıklarının aksine Halil Özmen 1968 yılında değil, entelektüellere uyup 27 Mayıs 1960 sonrasını “İkinci Cumhuriyet” dönemi sayarsak 1961 yılında 1'inci dönem milletvekili, 1968'de de senatör seçilmişti.

Halil Özmen'e minnet borcu milletvekilliğiyle ödüllendirildi

Halil Özmen başta da belirttiğimiz gibi Cemele'li, şimdiki adıyla Çayağzı'lı idi ve hukukçuydu.
1957 milletvekili seçimleri arefesinde Cumhuriyetçi Köylü Partisi Genel Başkanı ve Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı bir konuşmasında “Hükûmetin (yani Kırşehir'i ilçeliğe mahkûm eden Demokrat Parti iktidarının) mânevî şahsiyetine hakaret ettiği” gerekçesiyle Ankara'da bilmem kaçıncı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan hemşehrisi Nazmi Baytok tarafından tutuklanmıştı ve itiraz üzerine bir üst mahkeme olan Keskin Ağır Ceza Mahkemesi bu tutuklama kararını kaldırarak Bölükbaşı'nı salıvermişti.
İşte bu olay Halil Özmen'e siyaset kapılarını açacaktı, çünkü Keskin Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olan Halil Bey tutuklanma kararına karşı çıkarak Bölükbaşı'nın tahliyesini sağlamıştı.
Bir anda Kırşehir'in efsane adamı oluveren Halil Özmen'i Bölükbaşı unutmadı ve önce Temsilciler Meclisi'nde partisini temsil yetkisi verdi, ardından 27 Mayıs 1960'tan sonra 25 Ekim 1961'de yapılan ilk milletvekili seçiminde genel başkanı olduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin aday listesine aldırıp milletvekili seçtirerek kendisine karşı duyduğu minnet borcunu ödedi.
Fransa'nın Nancy Üniversitesi'nde yüksek öğrenimini yaparken edindiği fikirlerle Türkiye'ye dönüp politikaya girdikten sonra bazı batı ülkelerinde olduğu gibi çift meclis sistemini savunan Osman Bölükbaşı'nın fikri de üyeleri arasında Halil Özmen de bulunan Temsilciler Meclisi'nin hazırladığı yeni anayasayla gerçekleşmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi “Millet Meclisi” ve “Cumhuriyet Senatosu” olarak iki meclisli hale getirilmişti ki bu da yıllar sonra Halil Özmen'e yarayacak, Özmen Cumhuriyet Senatosu'na Kırşehir'den seçilerek 9 yıl senatörlük yapacaktı. Ne denilebilir ki, Allah “Yürü ya kulum!” demişti bir kere...

Talihi yardım etti, dokuz yıl senatör kaldı

Halil Bey 1965 seçiminde ikinci kez milletvekili olamadı, ama siyaseti sevmişti ve 3 yıl kuzu kuzu oturup Bölükbaşı'nın tekkesini bekledi.
2 Haziran 1968'deki Cumhuriyet Senatosu seçiminde Bölükbaşı'nın Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nden ayrılıp yeniden kurduğu Millet Partisi'nden (ilk Millet Partisi'ni 1950'li yılların başlarında Demokrat Parti iktidarı irticaya odaklandığı gerekçesiyle kapatmıştı) bu kez senatörlüğe soyundu ve de Türkiye'de bu partiden senatörlük kazanan tek kişi oldu. Talihi de yâver gidince üçte bir yenileme seçimlerinde kur'ada adı çıkmadığından 1977 yılına kadar parlâmentoda kaldı ve yine kendisi gibi Millet Partili olan Ali Rıza Ulusman'dan -ki Ulusman gazeteci Deniz Arman'ın dedesiydi- teslim aldığı senatörlüğü CHP'li Akıp Aksaç'a devretti.
Böylece 16 yıl Kırşehir milletvekilliği yapan Atatürk'ün yakın arkadaşı Lütfi Müfit Özdeş (Müfit Kırşehirli)'den sonra Kırşehir'i parlâmentoda en uzun süre (13 yıl) temsil etme onuru Halil Özmen'e nasip oldu. Bunun kerametini kuşkusuz ki miting meydanlarında kendisine ihanet edenlerden “Bağrım Karacaahmet Mezarlığı'na döndü” diye yakınan Bölükbaşı'na örnek bir vefakârlıkla bağlı olması, partisine ihanet etmemesinde aramak gerekirdi. Halil Özmen'in kendisinden sonra gelecek bir sürü milletvekili gibi Kırşehir'e hizmet etmediğini söylemek de haksızlık olmaz.

İsteselerdi Kırşehir eski ilçelerine yeniden kavuşabilirdi

Bölükbaşı'nın Kırşehir'de ezici bir siyasî güce sahip olduğu ve partisi için “Odundan aday gösterilse kazanır” denildiği bir dönemde Halil Özmen önce milletvekili, üç yıl bekledikten sonra da senatör oldu; âmiyane deyişle odun olarak seçildi, hiçbir hizmet vermeden Kırşehir'in siyasî tarihine gömüldü. Ne yazık ki siyasî yaşamımızda hizmet adına hiçbir iz bırakmadan kaybolan ve ismi bile unutulan milletvekillerine hâlâ yenileri ekleniyor. Buna Kırşehir'in kem talihi mi desek, Kırşehirlilerin aptal yerine konularak aldatılması mı desek, hükmü sizler veriniz.
Kendisiyle gazeteci olarak samimî ilişkiler içinde çokça görüştüğüm Halil Bey ufak boylu, tıknazca, halim selim, efendi, sempatik tavırlı, halka yakın bir kişiydi, ne yazık ki uzun süren parlâmenterliği bu vasıflarından öteye gitmedi; zaten dokuz yıl süren senatörlüğünün öyle hizmete dönük fazla bir fonksiyonu da yoktu. Ama 25 Ekim 1961 seçimlerinden sonra Ankara Milletvekili Osman Bölükbaşı'nın önderliğinde Kırşehir milletvekilleri Ahmet Bilgin, Halil Özmen ve Memduh Erdemir, Cumhurbaşkanlığı kontenjanından senatör olup Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne giren, Basın-Yayın ve Turizm, Adalet ve İçişleri bakanlıklarında bulunan Sahir Kurutuluoğlu, sivil toplum kuruluşları ve dernekler bir araya gelebilselerdi Demokrat Parti iktidarının gasbettiği Kırşehir'in vilâyetliğinin hukuk yoluyla geri alınması için mücadele edebilirlerdi. Nitekim Demokrat Parti iktidarının tamamen siyasî amaçlarla Kırşehir'i ilçeliğe düşürdüğü gibi Kastamonu'nun Abana ilçesini de nahiyeliğe indiren kanun yıllar sonra Anayasa Mahkemesi'nde açılan dâva sonucu antidemokratik bulunarak iptal edilmiş, kazazede Abana yeniden ilçe haline getirilmiş ve elinden alınan haklarına kavuşmuştu. Kırşehir'in rüçhan hakkının iadesinde, yani eski ilçeleri Avanos, Hacıbektaş ve Kozaklı'nın geri verilmesinde Bölükbaşı'nın lideri bulunduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partili milletvekillerinin tümünün, hattâ Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerin büyük çoğunluğunun Kırşehir lehine çalışacakları da muhakkaktı. Çünkü ortada Yassıada Mahkemesi'nde de anayasayı ihlâl dâvasının gerekçeleri arasına girmiş antidemokratik bir kanun vardı ve elbette Kırşehir'i ilçeliğe indiren bu kanunun kaldırılması zorunluydu. Ve ortada Abana emsali vardı.

Halil Özmen ihtilâlci Orhan Erkanlı'nın eniştesiydi

Halil Özmen 27 Mayıs ihtilâlinden bir yıl önce ben Davutpaşa Kışlası'ndaki 3'üncü Zırhlı Tugay'da yedek subay öğrenci iken tank tabur komutanı olarak görev yapan, ihtilâli İstanbul'da gerçekleştirdikten sonra Millî Birlik Komitesi Sekreterliği'ne getirilen, 6 ay sonra da ihtilâlci subaylar arasında iktidarı bırakıp bırakmamak yüzünden çıkan ihtilâfta Devlet Başkanı Cemal Gürsel tarafından 13 arkadaşıyla birlikte tasfiye edilerek okyanus ötesinde 1910'daki Meksika Devrimi'nin lideri Emiliano Zapata'nın ülkesine sürgün edilen Mucurlu Orhan Erkanlı'nın da eniştesi oluyordu. Kurmay sınıfından olan Erkanlı sürülmeden önce yarbaylığa terfi ettirilmiş, ardından emekliye sevkedilmişti.
Türkiye'ye döndükten sonra CHP'den İstanbul milletvekili seçilen, bir ara Hürriyet gazetesinin genel müdürlüğünü yapan Orhan Erkanlı da garip bir rastlantı eseri olarak kendisi gibi Devlet Başkanı Cemal Gürsel'in gazabına uğrayıp Hindistan'a sürgün edilen Alparslan Türkeş'in Kırşehir'i son olarak ziyaret ettiği gün yaşama veda etmişti.
Ölenleri hayırla yâd etmenin dinimizin gereği olduğunun idrâkindeyiz, ama memleketin yüksek çıkarları söz konusu olunca elbette gerçekleri yazmak ve hükmü tarihe bırakmak da biz gazeteciler görevidir. Bu açıdan Halil Özmen için olumsuz konuşmuşsak lütfen bağışlayınız.
Ne olursa olsun Türk siyasî tarihine Kırşehir parlâmenteri olarak geçen Cemele'li Halil Özmen'e ruhu için Fatiha okuyup rahmet dilemek mânevî borcumuzdur, fakat 13 yıl gibi uzun bir süre parlâmenterlik yapmış birisini şöyle, ya da böyle yaptığı hizmetleri anlatarak ansak daha iyi olmaz mıydı?
Bunu yapamıyorsak vebâli her halde kendisini hapisten kurtaran Halil Özmen'i “Kara Kartal”ının (Millet Partisi'nin amblemi kanatlarını açmış Selçuk Kartalı idi) kanatları altına alıp parlâmenter olarak ödüllendirdiği için Osman Bölükbaşı'na ait olmalıdır.