Romantik bir ilişkinin bitmesinin ardından, kişinin yaşadığı kayıp nedeniyle deneyimlediği olumsuz duyguların bütününe ayrılık acısı denir.

Güzel insanlar! Sevgili dost ve arkadaşlarım. Son yıllarda evlilikten çok ayrılmalar meydana geliyor. Ne kadar acı değil mi? Baba ve anneler çocuklarını hangi şartlar altında evlendiriyorlar biliyor musunuz? Aile büyükleri evlatlarının mutluluklarını ve saadetlerini görmek için; yemezler, içmezler, giymezler, tüm güzelliklerden mahrum kalırlar. Bütün bu fedakârlıklar evlatların mutluluğu içindir.

"Bir babanın, kızına sadece sesiyle bile verdiği huzur ömre bedel."

Sevgili gençler! Bu hayatta mutlu olmanın yolu beklentiyi düşük tutmaktır. Yoksa kanatlarından vurulmuş kuşa dönersiniz.

            Neler mi oluyor evlilikte?

             İki gencin hayatının birleştirilmesi için takılar, ev eşyaları, gücün üzerinde istenilen malzemeler alınıyor. Hep ne için gençlerin sıkıntı çekmeden mutlu olmaları için.

            Gençlerin hayatlarının birleştirilmesi için yapılan her şey çok güzel. Her türlü fedakârlık var ve yapılıyor.  Düğün salonları tutuluyor, araçlara verilen paralar gırla gidiyor. Çalgıcılar ve düğün salonunda verilen yemek paraları. Bunların hepsi gençlerimizin mutluluğu için yapılıyor.

            Düğün yapılıyor ve gençler hayatlarını birleştiriyor. Ne güzel!

            Cicim ayları kısa sürüyor. Nedenini kimsenin anlamadığı bir cangama çıkıyor gençlerin arasında. Her ikisi de birbirine üstünlük sağlama derdinde!

            "Hayatınızda paylaşacağınız insanı iyi seçin, unutmayın ki, insanın ucuzuna denk gelen      bedelini ağır ödüyor."

İki genç arasında tartışmalar uzadıkça uzuyor, karşılıklı itişip kakışmalar devam ediyor ve araya her iki taraftan da bayanlar giriyor.

Kız annesi; "Kemiğini kemirtme kızım! Döşeğin evde dürülü duruyor çık gel!”

            Hayda !!

            Kız evde yükte hafif, pahada ağır ne varsa alıp doğru babasının evine gidiyor. Altın ve ziynet eşyası kadınındır diyerek onu koz kullanıyor ve vermemekte ısrar ediyor.

            Bazen bayan tarafın kusuru göz ardı ediliyor ve ziynet eşyası kadınındır. Kadın utanılacak bir kusurla evden ayrılmışsa bağış niteliğinde olan ziynet eşyaları erkek tarafından istenemez mi? Yok efendim ziynet eşyaları bayanın.

            "Hatalı olduğunu anlamak ve özür dilemek, sadece beynini kullanabilen insanlara özgüdür."

Kimse ben hatalıyım demiyor. Bir kaç ay süren evlilik sonlandırılıyor ve ziynet eşyasının dışında bütün her şey ortak oluyor.

            Dalına bir heybe alan damat ve kaynata sokaklara deşirmeye çıkıyorlar. Çünkü borç henüz ödenmemiş ve senetler icraya konmuştur.

             Sevgili dostlar! İnsanı olgunlaştıran yaşı değil, yaşadıklarıdır. Hani evlilik mutlu bir şekilde devam edecekti? Evlenenler çocuklarını, büyükler torunlarını seveceklerdi?

            Sevgi ve umutlar böylece tükenir. İş yargıya intikal eder. Mahkeme yıllarca sürer. Her iki tarafta yeteri kadar yorulmuştur. Bir daha evlenmek mi? Tövbeler tövbesi der gençler.

             "İlk başta herkes iyidir. İnsanların ilk söylediklerine değil, son yaptıklarına bakacaksın."

            Şimdi gençler on sekiz yaşında evlenmiyor. Tahsil hayatına devam eden bir insan ancak yirmi altı yaşında okulunu bitiriyor. Ya bir işe atanamazsa? O zaman seyret tozu dumanı!

            Yaş otuz ve üstüne geliyor ki, artık bütün hevesler kırılmış, bir de evlenince anlaşamamazlık korkusu gençleri umutsuzluğa itiyor.

            Ya evlenir de bir iki tane çocukla ayrılık olursa ne olacak? O çocuklar nasıl yetişecek? Anne ve babalar bu sıkıntıya nasıl göğüs gerecekler?

            Sevgili dostlar!

            "İyi geçinmek, iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur."

Hayat işte! Anlaşamamazlık olur, her iki tarafta kusurlu olur. İnsanlar ayrılsa bile birbirlerini üzmemeli, haklarında kötü sözler sarf etmemeli.

Sözün özü; "İşinize geldiği gibi değil, kalbinize geldiği gibi sevin insanları."

            O zaman hoş görülü olacaksınız. Her şeyi dert etmeyip, geçim yollarını arayacaksınız. Karısına el kaldırandan adam, kocasını küçük düşürenden kadın olmaz. Kim ne derse desin. Kadın erkekte aşkı değil, merhameti ve güveni arar. Eğer bu güven kaybolmuşsa yapacak bir işlem kalmamıştır.

             İşte böyle dostlarım!

"Kimseye gözün kapalı güvenmeyeceksin. Çünkü tanıdığın her insanın içinde tanımadığın bir insan vardır."

Acısı büyük olanın, gözü değil kalbi ağrır. Sevdiklerinizle hep mutlu olmanız, bir kazaya uğramamanız dileğimle hepinize sağlıklı, huzurlu, mutlu yaşam dilerim.

    Saygı, sevgi, hürmet ve muhabbetlerimle....