Kırşehir’de nice olaylar, hem üzücü olaylar yaşadım ki anlatamam… Babam iki yaşında vefat edince neler çektim neler? Yanmış ciğerlerin kebabı oldum. Derin duygulara sahip insanların acıları büyük olur.

Kırşehir’de nice olaylar, hem üzücü olaylar yaşadım ki anlatamam…
Babam iki yaşında vefat edince neler çektim neler?
Yanmış ciğerlerin kebabı oldum. Derin duygulara sahip insanların acıları büyük olur. Ben de bu acı ve üzüntülerimi sizlerle paylaşmaya çalıştım.
Babam olsaydı, anam beni sütüne doyuramadığı zamanlarda başkalarından süt temin etmeye çalışır mıydı?
Durumundan parası olduğu anlaşılmayan kirli çıkı Omar Çavuş, sonradan bedelsiz verdiği sütlerin bedelini ister miydi?
Kardeşim bir ekmek istemek için Deli Ahmet'in kapısına vardığı zaman, sözün nereye varacağını bilmeyen Deli Ahmet, damdan düşer gibi düşüncesiz ve patavatsız söz söyleyerek gardaşımı gözyaşları ile gönderir miydi?
Babam olsaydı. Anam bizi doyurmak için tandırdaki köze iki yumurta atıp, o kadar horantanın beklemesine taraf olur muydu?
Hani köz tandırına başkalarından temin ettiğin yumurtayı atmıştın da, gardaşımla onun pişmesini bekliyorduk. Birden yumurta köze dayanamayıp GÜM diye bir ses çıkardı. Ortadan dağılarak közün içerisine karıştı. Bizler yiyeceğimiz sevinci ile beklediğimiz yumurtanın dağılmasına ağladık.
Sen neden ağladın garip anam? Bizleri doyuramadığın için mi yoksa ödünç aldığın yumurtanın geri nasıl ödeneceğini mi düşünüyordun?
Babam olsaydı. O yumurta belki patlamayacak, sende boğuk boğuk ağlamayacaktın. Babam olsaydı. Yağarnıma bir saho, bacağıma çift taraflı giyilen bir şalvar alırdı. Topuzun Osman'ın çocukları bizlerle alay etmezdi. Aç elini kora sokar anam. Yiyecek bulmak için her tehlikeyi göze aldık. Küçücüktük. Karnımızı doyurabilmek için başkalarının sığır ve davarlarını gütmeye gittik.
Topluma hiçbir yararı olmayan, boş fıçı gibi langırdayan, tebeşire peynir bakışlı gudubet avrat, bana kaymağı alınmış yoğurtlu bir dürüm vermişti. Ağız kalabalığı yaparak avurt satmış, “Bu yoğurtlu dürümü sana haram ediyorum” demişti.
Hatırladın mı? Acaba davarlarını mı iyi güdemiyorum? Yoksa sevenlerimin yanında küçük mü düşürmek istiyordu? Arpa verilmeyen at kamçı zoruyla yürür mü anam?
Katmerli kazanç sağlayıp, işi uygun giderek aşığı çift oturtan Göbez Ali, niçin hak ettiğim yevmiyelerimi vermiyordu? İdrarını tutamama hastalığına yakalanmış, bel gevşekliği olan Göbez, şaşkınlıkla gözlerini açarak neden bel bel bakıyordu? İşte onun eğri bakışları beni bimecal bırakmıştı garip anam.
Babam olsaydı. Arsız sokak çocukları bizleri evimize kapatarak dışarı çıkmamıza engel olur muydu? Yöremizde karpuz yetişmezdi. Katırlarla köye getirilen karpuzlara bel bel baktık. Ön dişleri iri olan kazma diş Anşa, bir çuval karpuz aldı.
Sonradan öğrendik ki yöremizde buna bostan deniliyor. Kazma diş avrat bostanlardan bir tek dilim bile koklatmamıştı.
Babam olsaydı. Belki de hamallık ederek bize bostan alır, çirkin, suratsız, yüzü yakışıksız, çehre züğürdü avradın çalım satmasına meydan vermezdi. Alçak yer yiğidi hor gösterir anam. Zavallı adamların arasında yaşayan değerli insanın kıymetini kim bilir?
Babam olsaydı. Öküz güden vermezdi. Hayvanları otlatma sırasında başkalarının tarlalarına zarar verilmesine engel olamıyordum. İşte bu sebeple Zırıh Hüseyin tarafından boş böğrüme sert bir tekme vurulmazdı. Vücudumda sancıyan yere konmak üzere hardal lapası sarılmazdı.
Babam olsaydı öküzlerini güttüğüm kaypak, sıvışık, sözünde durmaz adamdan hak edişlerimi almaz mıydı? Sapı silik Zırıh Hüseyin’in vurduğu tekmenin hesabını sormaz mıydı? Boş böğrüme vurulan o tekmeyi sineye çeker miydi?
Babam olsaydı. Topluluk içerisinde durumu aşağı olan, ayak takımından sürekli içki içen bir adamın yanına giderek çalışır mıydım? Yevmiyelerimi vermeyen bekri adamdan alacaklarım bağırtılarak alınmaz mıydı? Peltek konuşan, basık dil garsonun kibirli, çalımlı, kurumlu davranışlarına karşı korumaz mıydı?
Cahil, okuması yazması olmayan, elifi görse mertek sanan adamın davranışlarına karşı, hakkımı alıp, selamete çıkarmaz mıydı?
Babam olsaydı. Bana neler alırdı, neler…
Başkalarına karşı yaltaklanmaz, dalkavukluk etmez, yaranabilmek için o kimselerin katına çıkarak etek öpme davranışlarında bulunmazdım. Babam olsaydı. İyi, olumlu, yolunda giden işlerimi karıştırmak isteyen kişi veya kişilere fırsat vermezdi. Dilenci yırtıklığı ile bütün utanma ve sıkılmayı bırakmış olan kişilere fırsat vermezdi.
Babam olsaydı. Şeşi beş gören, şirret, geçimsiz, huysuz, yaygaracı kişilerle dostluk kurdurmazdı. Yolsuz, emeksiz kazanç arkasından koşan anaforcu insanlara yem etmezdi.
Babam olsaydı. Herkesin çattığı, sinirini benden aldığı orta oğlanına dönmezdim. Kişilerden kurnazlıkla para alarak adam sağan kişilere kulluk etmezdim.
Babam olmadığı için, cahil kaldım. Bal olan yerde sineğin olacağını düşünemedim. Güzel olan yerlerde çirkinliklerin olabileceğini hesap edemedim. Kendimi züğürt tesellisi ile boş yere avuttum.
Babam olsaydı. Uzayıp giden, bir türlü sonuçlanmayan yılan hikayesi dinleyerek kendimi avutmazdım. Çalıştığım zamanlarda haklarım gasp edildiği zaman o alacaklarımdan ümidimi kesip, üzerine bir bardak bulanık su içmezdim. Babam olsaydı. Karşımda, sıkı sıkı yerleşerek, sığışıp oturan ve karnını şişirip kıh kıh gülen adamların gözlerine bakmazdım. Zehir zemberek acı veren sözlerini dinlemezdim.
Babam olsaydı. Haksız ve yolsuz kazanç sağlayan avanta elde eden kimselere göz yummazdım. Kartlaşmış, anaçlaşmış, tilki kurnazlığı ile hareket eden kişilerin yanında güçsüz kalmaz, boyun kesmezdim.
Babam olsaydı. Karın tokluğuna çalışmazdım. Çalıştığım zaman adamın yayılarak, uzun uzadıya serilip, yemeğe döşenmesine göz yummazdım. Yeme şekline bakarak aşırı derecede şaşırıp parmak ısırmazdım. Babam olsaydı. Çalıştığım yerlerde homurdanarak, öfke ile yarı anlaşılmaz sözler söyleyen ve eğri bakan adamlara fırsat vermezdim. Eli bayraklı adamların meşveretleşerek danışıklı dövüşlerine aldanmazdım. Celallenerek, çabuk kızıp parlayan, üzerime üzerime gelen insanlara fırsat vermezdim. Hilekar, oyuncu, dalavereci, dubaracı adamların sözlerine kulak asmazdım.
Babam olsaydı. Çabuk huysuzlaşan, işkillenen, pirelenen, obur eline geçeni yiyen pisboğaz kişilerin yanında çalıştırmazdı. Babam olsaydı. Kimse beni yüzüme karşı gereğinden fazla övmezdi. Pohpohlamazdı. Sandalye üzerinde geceyi uykusuz geçirerek sabahlamazdım. Felaket müjdeleyen ŞOM ağızlı kişilerin safsata sözlerini dinlemezdim.
Babam olsaydı. Şimdiki gibi korkak, yüreksiz, tabansız birisi olmazdım. Başkalarını yüzüme karşı övdürerek pehpehlenmezdim. Babam yoktu ama her şeyin çaresi olan çaresizler çaresi vardı. Boş böğrüme katır tekmesi sallayan Zırıh Hüseyin, koltuğunun altında köpek memesi denilen bir çıban çıkardı. Yıllarca biriktirdiği paralarını harcadı. Ancak çaresini bir türlü bulamadı.
Ön dişleri iri, kazma diş Anşa göz hakkımızı vermediği için sıraca illetinin en korkuncu olan domuz başı hastalığına yakalanarak bu illetin sıkıntısından bir türlü kurtulamadı. Davarlarını güderken yağı alınmış yoğurttan bir dürüm dürerek onurumla oynayan kadın şizofreni denilen ergenlik deliliğine yakalanarak kafayı yedi. Nereye gideceğini bilemez oldu. En sonunda katır tepmişe dönerek sürekli böğürmeye başladı.
Kendini beğenmiş, ukala dümbeleği işverenin bir anda işleri ters döndü. Cıs cıbıl kaldı. Ayağında donu olmayacak kadar düşkün ve yoksul hale düştü. Sürekli küllüm atarak, insanları soyan, şirretleşip, edepsizlik yapan adam sürtüp gezen şıllık bir kadına çatarak varlığını tamamen kaybetti. İçerisinde her türlü fenalık gizli, karışık insan niteliğinde olan öküzlerin sahibi nasıl oldu bir tongaya bastı? Görgüsü ve anlayışı olmayan bir kadınla ikinci evliliğini yaptı. Kadın sonunda pabuçlarını çevirerek evden kovdu. Perdesi patlak, utanma ve arlanmayı bilmeyen, dil ebesi kadın ağız tamburası yaparak bu andavallı, bön ve görgüsüz adamı ekmek toplamaya muhtaç etti.
Hesapta içe oynayarak, dalavere yapan kahveci, şunun bunun sırtından geçinen kepçekuyruk adamın hilesine gelerek dolmayı yuttu. Bol doğramanın bedelini kepçekuyruğa kaptırarak ödedi. Şimdi kepçekuyruk çalpara zillerle göbek atıyordu.
Evindeki helalinden yararlanmayıp, başka yerlerde düvesinerek gezen zirzop adam, ağza düştü. Cumburdayarak gittiği yerde yediği marizden dolayı bozulayarak döndü. Başına bela açarak ateşlere yandı. Ağzını bilmez, sözünün sonunu düşünmez insanların diline düştü. Şimdi bir fare deliği bulsa tüm servetini verecek. Babasızlığımdan yararlanarak haklarımı gasp eden, boyumu hiçbir zaman uzatmayan, bir ekmek verip, başıma birkaç yumruk sallayan kişiler şimdi her şeyi çatal görüyorlar. Hak yedikleri için mi nedir? Hüngürdeyerek ağlıyorlar, yüksek sesle ses çıkarıyorlar. Artık gördükleri yerde dar kaçıyorlar. Evlerinde harıltılı gürültülü it dirliği yaşıyorlar. Etek dolusu para harcayarak, gününü gün edenler şimdi çok gülünç olarak eşekten düşmüşe döndüler. Sonları hiçbir şeye yaramaz oldu.
Gözüm baktığı halde çatlayasıya kadar yiyenler, şimdi başkalarının yanında çanak yalayıcılığı yapıyorlar. Hani o çam yarması gibi iri biçimli adam? Hani o bir sürü davar, arılar, ballar, yağları koyacak yer bulamayan adamlar? Artık onları evlerindeki iri başlı çomar bile korumuyor. Şimdi varlığını kaybedenler, sebepsiz korkulara kapılarak vehimleniyorlar. Bıyığı balta kesmeyen, zorbalığı artan, aşırı derecede büyüklenen adamlar, bir bulama aşına muhtaç oldular. Artık onları kimse iplemiyor. Hile ile iş görüp, fırıldak çevirenler, yoksul kalarak artık avuçlarını yalıyorlar. Belki utanacaklar, ama ölü üzerinden çıkan soykayı giyecek duruma düştüler.
İnsanlara kumpas kurarak haklarını yiyenler, zamanı gelince katır yılanı sokmuşa dönüyorlar. Hiç değeri olmayarak iki paralık oluyorlar. Bazıları ise aldıkları intizar yüzünden kör ocak kalıyorlar.
Çoğu zaman hazırlanmış hileye kanarak mantara bastım, aldatıldım. Külaha geldim. Bütün sıkıntılara rağmen dik durmaya çalıştım. Fırsattan yararlanarak çıkar sağlayıp, külah kapmadım. Maymun iştahlı olmadım. Yaptığım işlerde hep dik durdum. Anlaşılmaz sözler söyleyerek kem kümlenmedim. Gevşek ağızlı, boş boğaz, geveze, gizli hesapları olan, içten pazarlıklı birisi olmadım. İnsanlara karşı işkembeden söyleyip yalan uydurmadım.
Bıkkınlık veren kibir içerisinde olmadım. Dik durdum. Bel altı vuruşları yaparak hileye başvurmadım. İşitmesi can sıkacak kulak azabı sözlerden uzak durmaya çalıştım. Her gelene boyun kestim. Konuşurken temiz ağızla konuştum. Fassal birisi olmadım. Hiçbir zaman ölü yüzüne pudra sürmedim.
Babam yoktu, ama emeklerimin karşılığını gören yücelerin yücesi vardı. Haris olmaya gerek yok. Sağlığım bana yeter. Niçin kasaptaki ete soğan doğrayayım?
NE OLUR, BABANIZIN KIYMETİNİ BİLİN…