Ekim ayının artık sonları, tası tarağı toplayıp yola düşmek gerekiyor. Nereye mi? Sahipsiz Kırşehir’e, sevgili kentime… Görüyor musun hazan oldu her taraf!.

Ekim ayının artık sonları, tası tarağı toplayıp yola düşmek gerekiyor.
Nereye mi?
Sahipsiz Kırşehir’e, sevgili kentime…
Görüyor musun hazan oldu her taraf!..
Hepsi sanki beni bekliyor.
Toplanacak ayvalar kaldı.
Mahallem ve çocukluğumu yaşadığım sokaklar, nerde arkadaşlarım?
Hava soğuyor ve yağmur çiseliyor…
Hava bir açıyor, bir kapanıyor, seviyorum doğrusu…
Ben hala eşimle Bodrum’da adımı verdiğim koydayım.
Bedir Rahmi Eyüpoğlu’nun koyunun hemen yanı başında doğa ve denizle baş başayım.
Gözümde para, servet, hırs yok. Olanları Allah doyursun.
Her devrin adamı, düzenbaz, yalaka, sahtekârlarla, helal yerine haram kazanıp, köşe dönenlere haram olsun. Allah onları bildiği gibi yapsın. Helal kazanıp helal yiyenlere, helal kazananlara helal olsun demeden edemiyorum.
Tekneciler beni görmeden sabah açılmıyorlar denize.
Balıkçılar beni görmek, muhabbet etmek için telefonla arayıp duruyorlar. Balık sofrası ve muhabbeti bir harikaydı.
Bazen hüzünleniyorum, geçip giden yıllarıma elem duyuyorum.
Eşim “artık gidelim, dönelim Kırşehir’e” diyor.
Bodrum’da karşılaştığım Kırşehirli Nalan hanımın Kırşehir’e olan özlemini dinledik uzun, uzun. Uzun yıllar olmuş Kırşehir’den ayrılalı. Nalan Hanım’a söz vermiştim. Kırşehir’e dönünce Sülâ kabağı gönderecektim. Ama mevsim itibariyle artık kalmamıştı. Pazarları dolaştım bulamadım. Bulsam kargo ile Bodrum’a gönderecektim. Ama sözüm söz bulunca göndereceğim.
Ama buradan Marmaris’e, oradan Datça’ya, Fethiye’ye oradan Kaş Kalkan, Kemer ve aklımda Antalya var. Antalya’da bekleyen dostlarım var. Havalar soğudu sahiller benim gibi, bizim gibi emeklilere kalmış.
Gökyüzü yine siyaha büründü, hava serinledi, yağmur yağmaya başladı. Yağmur altında dolaşmayı da, ıslanmayı da seviyorum.
Böyle havalar değil mi beni buralara bağlayan…
Bodrum’un en güzel koylarını kim bilir kaç kere dolaştım. Eşime, sevgimi, bitmez tükenmez aşkımı anlattım.
Mutlulukları eşimle birlikte “Şevket Güner Koyu” adını verdiğimiz Göcek koyuna yakın bir yerdeyiz. Masmavi deniz, uçsuz bucaksız gemiler geçiyor yanı başımızda.
Gözlerimin içine bak Eli, ilk günkü gibi seni seviyorum ya… Böyle yerler değil mi, beni sana bağlayan.
Böyle havalardan oldum olası hüzünlenirim hep nedense…
Maviler giyinmiş gökyüzü, yamaç ormanlar, umutlarımızı, sevinçlerimizi çoğalttığından olacak.
Aklıma bir soru geldi, gökyüzüne bakarken.
Hayatın açılıp kapanan perdelerini bilen var mı?
Nereden geldi bu soru aklıma?
İşte tam da zamanıydı, dostum Dr. Erdal Ahat aradı.
“Dost, yahu beni bıraktın, nerdesin, ne kadar sıkıldım, anlatamam. Havalar nasıl soğuk mu? Kırşehir’de havalar çok soğudu. Şehir merkezine gitmiyorum. İstesem de gidemem. Zira ne cadde var, ne yol var. Trafik sorunu çekilmiyor zaten. Sizler iyi misiniz? Ne zaman döneceksiniz” diyordu.
Anlattım Dr. Erdal Ahat’a tatil serüvenimizi…
Bodrum’un Göcek yakınında adımı taşıyan koyda dolaşıyorum. Ama aklım nedense Kırşehir’de.
Biraz sonra hava kararacak, güneşin batışını seyredeceğim.
Kıyılarda, koylarda ışıklar yanacak.
Işıkları denize vuracak.
Ben ise eşimle bitmez, tükenmez bir sevginin yolculuğunu yaşıyorum.
Görüyor musun, Göcek’in bitişiğindeki adımı verdiğim koyumda, akşamın ilk ışıkları sulara vururken, müziğin coşkusu bana çocukluk, gençlik yıllarımı hatırlatıyor, neye sayarsanız sayın…
Eşim ışıkları yanan kıyıların oluşturduğu güzellikleri gösteriyor bana…
Sessizlik yerine müthiş bir müzik eşliğinde kıyıları dolaşıyoruz.
Eşimle el ele veriyoruz. El ele tutuyoruz 46 yıllık evliliğimizi, sevgimizi, mutluluğumuzu, çocuklarımızı, torunlarımızı anlatıyoruz birbirimize. Eşim de mutlu, ben de. Allah birlikteliğimizi bozmasın diye duamızı ediyoruz.
Bir kıyı kasabası kendi sessizliği içinde eski zaman masalları anlatıyor çocuklara sanki…
Garip bir zaman dilimi içindeyiz bilinmezliklerimizle…
Zira ülkemde yaşanan olaylar herkes gibi bizlerin de canını yakıyor.
Fosforlu ışıklar iklimleri karıştırıyor. Ülkemde bitmeyen terör olayları herkes gibi bizi de rahatsız ediyor.
Atatürk ve silah arkadaşlarının yaptıkları gözlerimin önüne geliyor. Eğiliyorum, o fanilerin, onların önünde, onlara rahmetler diliyorum. Bu vatanı nasıl kurtardıkları film gibi gözlerimin önünden geçiyor.
Ya bugün yaşananlar, hainlikler?
Bir halk Ata’sının izinden gitmiş, demokrasi ve özgürlüğü seçmiş, bir büyük devletin bireyleri olarak inanıyorum ki gerçeği görecekler ve her türlü hainlerin vatanımızın yıkılmasına müsaade etmeyeceklerdir.
Hayat bir tiyatro sahnesi sanki üzülmeden edemiyorum.
İnanıyorum bir gün ülkemizin üzerine güneş doğacaktır, ülkem lâik Türkiye Cumhuriyeti demokrasi ve milli irade ile ilelebet yaşayacaktır. Türk Milleti ilelebet mutlu olacaktır.
Atatürk ve silâh arkadaşlarının kemikleri sızlatılmamalıdır.
Öyleyse çok sevdiğim Melih Cevdet Anday’ın şu dizeleriyle yazımı sonlandıralım:

O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle gülü bülbülü
Çifter çifter aylar gökyüzünde
Her gece ayın on dördü
Kuşlar geçecek damların üstünden
Kuşlar konacak dallara
Kanat seslerini duyup uyanırlarsa
Gene kuşlarla uyusun çocuklar
Olanı biteni anlatma.
Hiç görmediğim şey bu
Kurdun gözü yılmış sürüden
Elmanın yarısı soğuk yarısı sıcak
Ağulu bitkilere dolanmış salkım
Güneşten yağmur boşanacak
Yetsin demir çağının beyliği
Yeni bir gün başlıyor demek
Yeryüzünde korkusuz yaşamak
İki milyar kişiye bir dünya
İki milyar kişiye iki milyar ekmek
Yazık olur bu düş yarı kalırsa
Barış günü insan hakkı yenirse
Köroğlu’nun sözü dinlenmelidir
Sivas ilinin Banaz köyünden
Pir Sultan Abdal dirilmelidir
Ah günüm yetse görmeye seni
Seni övmeye gücüm yetse
Barış çağı altın çağ
Son ozanı ben olayım bu özlemin
Bu özlem bitse
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle deli ozanı
Baştanbaşa sevda, baştanbaşa tutku
Dili baldan tatlı

Böyle demiş sevdiğim şair yalanı var mı?
Öyleyse ver elini dönüyoruz Kırşehir…
İşte bütün bu duygu ve düşüncelerle Bodrum koylarında başlayan Marmaris, Datça, Fethiye, Kaş Kalkan, Kemer ve Antalya’yı eşimle beraber olduğum tatilimi artık sonlandırmanın zamanı ve ben de öyle yapıyorum. Eh biraz da yorulduk hani…
Ekim ayının artık sonları, dönüyorum Kırşehir bekle beni.
Kim seni benim kadar sevdi karşılıksız.
Biliyorum ben olmazsam senin sorunlarını kim dile getirecek?
Kim yazacak çıkarı olmadan, ölümüne kadar sevecek birisi olarak…
Zira ben seni karşılıksız sevdim.