Güzel olan ne çok şeyi kaybettik. Sokakta oyunları, vefalı komşuları, içi huzur dolu evleri ve yaraya merhem olan o eski insanları… Sokaklara çıkamaz oldu çocuklar.

Güzel olan ne çok şeyi kaybettik.
Sokakta oyunları, vefalı komşuları, içi huzur dolu evleri ve yaraya merhem olan o eski insanları…
Sokaklara çıkamaz oldu çocuklar.
Komşu komşusundan bihaber.
İçi huzur değil, eşya dolu evler.
Ya o eski insanlar…
İnsan, hani şu konuşunca doğru konuşan, verdiği sözü tutan, emanete riayet eden…
Zaman her şeye ilaç derler, derler de her şeyimizi de zaman çalmadı mı?
Yitip gitmedi mi en güzel, en samimi hisler.
Biz küçükken sokakta oyunlar oynardık gece yarılarına kadar. Kimseye de bir şey olmazdı. Şimdi akılları çıkıyor anne babaların, çocuklarını bir alt sokakta ki bakkala göndermeye. Gerçi bakkalda kalmadı artık da. Her sokaktaki bilmem kaç şubesi olan marketlerden var artık.
Öyle veresiye falan da yok. Çocukluğumda Kırşehir’de bir Ömer amca vardı. Bizim mahallenin bakkalı, çok genç yaşta vefat etti Allah rahmet eylesin. Giderdik alırdık, ne alırsak yazdırırdık deftere. Ne zaman ödersen öde, hiç lafını etmezdi.
Şimdi beş kuruş eksik olsa kabul etmeyen marketlerle dolu her köşe başı. Beş kuruş demişken geçenlerde bu marketlerden birindeyim. Benden önceki müşteriye fişini verirken kasiyer “Beş kuruş kalmamış kusura bakmayın” dedi. Hiç ses etmeden fişi aldı kadın. Sonra kasiyer benim aldıklarımı geçiyordu kasadan, dönüp gelmesin mi o kadın “Kartımı vereyim de oradan çekin beş kuruş bana on kuruş verin” diye.
Şok oldum. “Bu kadar mı?” dedim ya. Hep konuşuruz ya “Beş kuruşun hesabını yapıyor” diye.
Resmen vücut bulmuştu bu cümle…
Diyorum ya güzel olan çok şeyi kaybettik.
İlacımız olan zaman acımız da olmuş haberimiz yok.
Aynı binada yıllardır oturup birbirinin adını bilmeyen, selam alıp vermeyen insanlar var. Ben demiyorum ki herkes herkesle kaynaşsın can ciğer olsun, bir merhabalık muhabbette mi edilemez soruyorum. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” gibi klişe laflar etmeye de hiç gerek yok. İnsan insanın selamına muhtaçtır. Ki dinimiz de de “Komşu hakkı” diye bir hak var.
Peki son trend eşyalarla döşediğimiz, ama güle güle oturamadığımız evlerimize ne demeli.
Herkesin elinde bir telefon!.. Birbirimizin yüzünü unuttuk, Instagram’da başkalarının evine, yediğine içtiğine, gezdiğine tozduğuna bakmaktan!..
Oysa insan, uğruna dünya var edilen, yaratılmışların en şereflisi…
Dost olmalı, düşman değil,
Kardeş olmalı, kalleş değil,
Vefalı olmalı, nankör değil…
Kaybettiğimiz pek çok gibi, insanlığımızı da kaybediyoruz. Korkarım…
Zaman gittikçe kötüye gidiyor. Hadi gelin bu gidişata bir dur diyelim, güzel olan şeyleri koruyalım.
Sokakta oyunları, vefalı komşuları, içi huzur dolu evleri ve yaraya merhem olan insanları…