Sanat ve sanat eseri sanatçı tarafından yapılır. Sanatın bütün dalları güzeldir yapıcısı için.
Herkes her sanatı beğenecek diye bir kural ve mecburiyet yoktur ve olamaz. Eleştiri olabilir fakat yapılan her hangi bir sanatın içine ederim denilmez, hele bu söz halkın seçtiği şehremin tarafında söyleniyorsa o ülkede sanat değeri kişinin söylemine göre değerlendirilemez.
Sanat eseri ve sanat zeki insanlar tarafından yapılır. Bazı sanatlar vardır beden ve zihinle beraber yapılır ve icra edilir. Müzik sanatın ayrı ve çok önemli ayni zamanda yetenek isteyen ve icrasında notada isin içine girince eğitimi şart olan dalıdır.
Herhangi bir enstrümanla uyumlu müzik icra etmek eğitimle her zaman mümkün olmayabilir. Çünkü müzik iyi sesle beraber iyi bir zeka havzası gerektirir, notayla elbette daha güzel olur.
Yöresel ve doğaçlama sanatçının yeteneğine bağlı, aşık geleneği daha başka. Müzik sanatında Kırşehir Türkiye çapında hatırı sayılır hatta ünü yurt dışına kadar ulasan sanatçılar yetiştirmiştir. Bunlar içerisinde kadife gibi bir sesiyle, gurur ve kibir taşımayan, her mızrabında ayrı bir ahenk yansıyan, bütün eserlerinde herkesin kendine göre bir hava bulabilecek bir dev geldi geçti. Kırşehirli hemşehrimiz NEŞET ERTAŞ.
Ertaş, mütevazi bir yapısı, paylaşmayı bilen, bulduğu ile yetinen ve reklam amaçlı davranışlarda uzak yaşantısıyla kalplerimizin en güzel yerine mesken kurdu. Telif hakkı kanunu çıkmamış olsaydı, her sanatçı gibi o da hayatının sonlarında mağdur duruma düşmemesi mümkün değildi. Geçirdiği bir hastalıktan dolayı sanat sayfasını kapatmak tehlikesiyle karşılaştı.
Kırşehirli hemşehrimiz Dr. Mehmet Ali’nin ve kardeşi Veli’nin yardımıyla Almanya’ya düştü ve Almanya tedavisini üstlenerek bizleri o güzelim kadife sesten mahrum etmedi. Kulağa hoş gelmeyen ve mızrabında tek hata islemeyen büyük sanatçıya Allah’ın rahmeti bol olsun. Seni belki yüzyıllarca unutmayacağız onu göremeyen müzik severler sesini eski kayıtlarda dinler ve şanssızlıklarında üzülürler.
Kırşehir’in yetkilileri (kimlerse ben bilmiyorum) belki daha nice Neşetlerin yetişebileceği kaynağı kurutarak adlarını ustaların tarihine kara yazıyla yazdırdılar. TOKİ’ye onların çalışabileceği müstakil evler yaptırabilir ve Kırşehir’i Dünyaya duyuran bu insanların yaşamına ve dolayısıyla müzik membaının kurumamasına yardımcı olabilirlerdi. Fakat rant uğruna bu sanat membaı kurutuldu. Aferin hepimize.
Ozanlar ve evliyalar diyarı olmakla övünüyoruz, ama maalesef ne evliyalarımıza, ne de ozanlarımıza sahip çıkıyoruz. Bu nedenle de her geçen gün değerlerimizi bir bir yitiriyoruz.
Yıllarca Kırşehir’in adını her ortamda duyuran Muharrem Ertaş’a, Çekiç Ali’ye, Şemsi Yastıman’a, Neşet Ertaş’a neden vefasızlık yaptık, soran, soruşturan, araştıran var mı ki?
Bu değerli saz ve söz sanatçılarımızın arkasından gelen genç sanatçılarımıza neden sahip çıkıp desteklemiyoruz.
Kırşehir’de düğünlerimizde, derneklerimizle, özel günlerimizde çalıp söylettiğimiz Kırşehir’in mahalli sanatçılarına devlet ve il olarak düzenlenen etkinliklerde neden destekleyip, onları sanatlarında büyütüp yüceltmiyor.
Korkarım bu mahalli sanatçılarımız da bir gün bu mesleği terk edince Kırşenir olarak ozanlar şehri olmakla da övünemeyip, dizlerimizi döveceğiz, ama nafile!
Kabrini Bağbaşı Mezarlığı’na defneden hükümet yetkilileri dahil olmak üzere onun isminin gölgesinde, devleşen pek çok kişiler türedi. Cenaze showunun nasıl yapıldığını ibretle izleyenler arasındaydım.
Ertaş’ın babası Muharrem Ertaş yoksulluk içerisinde yaşamını sürdürürken kimseden yardım görmeyişi ve onun yetişmesinde büyük emeği geçen babasının da cenazesinde kimse yoktu. Çünkü reklam amaçlı bir şöhreti yoktu.
Son zamanlarda Neşet’in adına pek çok kuruluş ve ticarethane açıldı. Ertaş Berberi, Ertaş Saz Evi, Ertaş Kasabı, Ertaş Marketi, Neşet Ertaş Kültür Merkezi son kuruluş olmayacak. Beleşçi ve bedava reklam peşinde olanlar bos durmayacak. Belki başka ünlülerin de adını kullanarak para kazanmanın yollarını her zaman deneyecektirler. Devlet olarak bir yasayla önüne geçinebilir ve geride kalanlara azda olsa bir yardımı olabilir. Ama maalesef elimizdeki değerleri kaybettikten sonra, arkasında methiye yazmayı şiar edinmişiz, eh bu da bizim vazgeçemediğimiz kültürümüz.
Son olarak Muharrem Ertaş’ın kızı, Neşet Ertaş’ın kız kardeşi Ayşe Garip’in de Ankara’da geçirdiği elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini öğrendim. Cumartesi günü şehrimizde kılınan namazın ardından babası Muharrem Ertaş ile ağabeyi Neşet Ertaş’ın yanında defnedildi. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.