Kırşehir’de ve ülkemizde her geçen gün eskiyi arar ve özler hale geldik. Yapılanlar, konuşulanlar, paylaşılanlar neredeyse samimi ve içtendi…
Namuslular ile namussuzlar, şerefliler ile şerefsizler, ahlaksızlar ile ahlaklılar, kişilikliler ile karaktersizler bir arada olur hale gelmiş.
İnanın neye ve kime inanalım şaşırdık kaldık...
Müslüman mıyız gâvur mu belli değil...
Namaz kılıyorum demeye utanır hale geldik...
Namaz kılan sahtekârlar türedi…
Müslüman’ım diyen münafıklar çoğaldı.
Namuslu insan neredeyse yok denecek kadar azaldı.
Ahlak desen neredeyse kimsenin sokağından geçmez hale geldi...
İftiraya hiç söylemiyorum hemen herkes bunu zaten rahatça yapabiliyor...
Allah korkusu mu?
Onu düşünen kimse kalmadı olsa zaten bu halde olmazdık…
Vicdan mı ,onu yüreğimizden çıkaralı yıllar oldu…
Merhameti sadece evlatlarımıza gösterir hale geldik...
Vatan sevgisi mi? Onu inanın 1000 ABD dolarına satacak kadar alçalanlarla doldu ülke…
Hoşgörü? Onun da ne anlama geldiğini sadece sözlüklerde görür olduk.
En büyük değişimi biz aslında eğitimde yaptık…
Öyle ki okullarda maşallah kim öğretmen, kim öğrenci belli olmaz hale gelmiş… Öğretmenler, öğrencilere bir tek söz söyleyemez duruma getirilmiş.
Vizyon konusunda da sözüm ona çağdaş modern Avrupa’dan (!) hiç geri kalmamışız. Orada ne varsa burada da var orada ne yapılıyorsa burada da yapılıyor…
Ekonomi konusunda da çok mesafe kat etmişiz, evi, arabası, yatı, katı olmayan aile neredeyse yok…
30 sene öncesinde, günümüzdeki gibi bir eğitim-öğretim oranı yoktu. Artık neredeyse okumayan insan yok ve herkesin kültürü belli seviyede. Bazen keşke cahil mi kalsaydık diyesi geliyor insanın…!
Komşu hakkı mı? Apartmanda yıllardır oturan komşusu ile karşılaştığında “yeni mi taşındınız “ diye sorar hale gelmiş…
Hayvanlara merhamet? İnsana merhamet etmeyen bir toplum hayvana merhamet eder mi?
Zoru yaşamak istemeden kolay yoldan, çalışmadan para kazanmak isteyen bir toplum olduk.
Zevk sefa içinde yaşayan, ya bir siyasi partinin, derneğin, vakfın yönetici üyesi olmak için olmadık taklalar atar hale geldik.
Okul ve mahalle hayatı başarısız olanlar, merdivenlerden adım adım yükselmek yerine, şöhret, servet sahibi olmak için önüne gelen her şeyi mubah görür oldu.
Yalan söylememek, dürüst olmakla, çalışarak kazanmak artık neredeyse imkânsız hale gelmiş.
Ayakların baş, başların ayak olmuş…
Önümüzde artık yeni bir Dünya ve bu yeni dünyanın getirdiği yeni Türkiye gerçeği var. İkiyüzlülüğün, dönekliğin, yeteneksizliğin, sahtekârlığın, din simsarlığının, yalancılığın, talancılığın meziyet sayıldığı yeni bir ülke gerçeği bu…
Sadece bu kadar mı?
Tabii ki de değil, sırnaşıklık, yalakalık, ilkesizlik, kuralsızlık, tecrübesizlik, fikirsizlik, münafıklık, fesatlık, ispiyonculuk, keyfilik, hukuk tanımazlık, istismarcılık, yeteneksizlik, beceriksizlik, açgözlülük, adaletsizlik, haksızlık, abartılık, yalancılık, acımasızlık, yandaşlık, candaşlık, yağcılık, particilik, döneklik, grupçuluk… ve daha neler neler…
İşte bütün bunların olup bittiği Türkiye gerçeği…