20 yıl öncesine kadar zamanımızdaki gelişmeleri pek tahmin edemiyorduk. İlk yapay zekayla kapışan ve oyunu kaybeden Garri Kimono Witsch Kasparov’un yenilgisi bütün dünyayı şaşkına çevirinceye kadar.

20 yıl öncesine kadar zamanımızdaki gelişmeleri pek tahmin edemiyorduk. İlk yapay zekayla kapışan ve oyunu kaybeden Garri Kimono Witsch Kasparov’un yenilgisi bütün dünyayı şaşkına çevirinceye kadar.
Satranç bir zeka oyunu, fakat Garri’nin karşısına çıkarılan rakip insan yapısı elektronik bir program. Bu program o zamanlar kendiliğinden düşünen ve hareket eden bir yazılım değildi. Sadece bu oyunun nasıl oynanacağı ve değişik alternatiflerle yazılan taktikleri uygulayan ve insan zekasında daha çabuk karar veren bir yazılımdı. Fakat bir insan yapısı olmasına rağmen bu işten anlayanları telaşlandırmıştı.
Geçen çok kısa bir zamanda bu tip yazılımlar kendi düşünceleriyle hareket etmeyi, kendisini son derece korumasını bilen ve yapımcılarını tehdit etme derecesine kadar gelen bir canavar oldu. Bugün sağlık sektöründe, harp oyunlarında ve günlük yaşantımıza girmiş durumda.
O kadar ilerledi ki yeni doğan çocuklara, bir toplu iğne ucu kadar yerleştirilen mikroçipler o çocuğun yaşam boyunca birilerinin kontrolünde kalmaya mahkûm ediyor.
Eğitim sistemine tamamen hâkim olan ve internet vasıtasıyla herkesin ulaşacağı bir boyuta geldi ki, yeni yetişen ot bir toplumun yetişmesine sebep oldu.
Okulda ders görme ve öğrenme yerine aç interneti yaz sınav kâğıdına, evde canın hangi yemeği istiyor tıkla Zehra ablaya söylesin sana, çocuk yaramazlık mı yapıyor ver eline bir telefon oynasın oyununu ve insan nasıl öldürülür, silah nasıl yapılır, hırsızlığın püf noktaları nedir yani aklınıza ne gelirse anında önünüzde.
Akıllı cihazlar sayesin öyle bir nesil yetişiyor ki, kendi dilinde dahi meramını anlatamıyor. Soru sorma yeteneğini yitirmiş fazla düşünme zahmetine katlanmadan şuursuzca yaşamını devam ettiriyor.
Daha ileriki zamanlarda bütün dünya insanlarını tek merkezden sevk ve idare edilmesine kadar varırsa ki (gelişmeler bunu gösteriyor) o zaman tehlikenin boyutunun ne olduğu anlaşılır fakat geç kalınmış olur.
Bütün dünyayı saran elektronik yazışmalar ve haberleşmelerin belli merkezlerde dinlendiğini ve okunduğunu kaç kişi biliyor. Gökyüzüne çıkıp dünyayı seyreden ve bir lira büyüklüğündeki cisimlerin hareketini görebilen birileri elindeki teknolojiyi kötü niyetli olarak kullanmayacağını kim garanti edebilir.
Dünyada akıllı telefon kullananların öncülüğünü Çin çekerken, gizli ve kimseye göstermemeye gayret ediyorlarmış.
Gelişmiş ülkeler daha ucuz ve basit cihazlar kullanırken, Türkiye’de nerdeyse bir üstünlük ve gösteriş malzemesi olarak kullanılıyor. Kesin rakamlar bilinmemesine rağmen, 40-50 milyon telefon olduğunu gösteriyor istatistikler.
80 milyon nüfuslu bir ülkede eğer rakam doğru ise ve bu cihazlara ödenen abone parasıyla beraber konuşulan paranın boyutları gerçekten korkunç ve operatörlerin hepsinin de yabancı olduğunu düşünün bir alo ile ödenen paralar dudak uçuklatacak seviyede.
Beş kişilik bir ailenin beşinde de telefon olduğunu düşünün ve her birinin en azında ayda 30 TL ödediğini hesaplayalım, hesap makinelerinin bile beyni karışıyor.